Eski Müsteşar Erdem'in Yargılanmasına Başlandı

Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in, 'terör örgütü yöneticisi olmak' suçundan yargılanmasına başlandı İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesinde görülen duruşmada Erdem, hakkındaki suçlamaları reddetti Birol Erdem: 'Bu yapıyla mücadeleye, devletin hiçbir kurumunda en ufak bir adli soruşturma başlamamışken, herhangi bir çatışma da yaşanmıyorken 2012'de ben başladım' '15 Temmuz başarılı olsaydı kesinlikle infaz edilmiş olacaktım'

Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yöneticisi olmak" suçundan yargılanmasına başlandı.

İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmaya, tutuksuz sanık Erdem, avukatları ve yakınları katıldı.

Savunma için söz verilen Erdem, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 14 gün gözaltına kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını söyledi.

Özgeçmişini anlatan Birol Erdem, 1993'te Edirne İdare Mahkemesinde başladığı meslek hayatında, Adalet Bakanlığı tetkik hakimliği, 2004'te Adalet Bakanlığında daire başkanlığı, 2008'de Personel Genel Müdürlüğü, 2010'da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği, ardından da Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı ve Başbakanlık Başmüşavirliği görevlerini yürüttüğünü, halen Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri olarak görev yaptığını kaydetti.

Babasının o dönem iktidar olan Milli Selamet Partisi'nden olduğunu, Malatya Doğanşehir'de ortaokul birinci sınıfta sağ-sol kavgaları nedeniyle okulu bıraktığını belirten Birol Erdem, Milli Selamet Partisinin iktidar olması nedeniyle babasının Ankara'da yaptığı görüşmeler sonucu ilçeye imam hatip kurulmasına karar verildiğini söyledi.

Bir Kuran Kursu'nun iki odasında açılan imam hatip lisesinin ortaokul kısmına başladığını, liseyi de burada bitirdiğini anlatan Erdem, bu nedenle milli görüşe ve Milli Selamet Partisine hep bir bağlılık beslediğini dile getirdi.

Liseden mezun olduktan sonra Ankara Hukuk Fakültesini kazandığını, Ankara'da Milli Gençlik Vakfının yurdunun bulunmaması nedeniyle Hakyol Vakfının finanse ettiği evlerde kaldığını anlatan Birol Erdem, hakimlik sınavını kazanana kadar bu evlerde yaşadığını ifade etti.

Erdem, bu süreçte yapı mensuplarıyla hiç bir araya gelmediğini, staj döneminde askere gittiğini, annesinin amcasının torunu olan eşi Gülümser Erdem ile de bu dönemde evlendiğini söyledi.

Staj döneminde milliyetçi, muhafazakar hakim ve savcılarla görüştüğünü, staj sonunda çektiği kurayla Edirne İdare Mahkemesine atandığını belirten Birol Erdem, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde görev yapan Nesrin Yılmazcan'ın telefonuyla bakanlıkta tetkik hakimliği görevine çağrıldığını, bu görevi kabul ederek Edirne'den Ankara'ya geldiğini anlattı.

Bakanlığa gelene kadar o dönemde cemaat denilen yapıyla herhangi bir irtibatının bulunmadığını savunan Birol Erdem, Hüseyin Yıldırım, Murat Cevher, Ali Kaya gibi isimlerin de tetkik hakimi olarak bakanlığa geldiklerini, zaman içinde bu kişilerin cemaat mensubu olduklarını anladığını dile getirdi.

Bakanlıkta görev yaparken 28 Şubat sürecinde, muhafazakar yapıda olmaları nedeniyle bir tasfiye süreci yaşadıklarını belirten Erdem, "Cemaati de bu süreçte tanımaya başladım. 28 Şubat sürecine direnecek kimse kalmamıştı. Maneviyatı yüksek tutmak için ara sıra buluşuyorduk. Bu arkadaşlarla ilişkimiz zaman içinde dayanışmaya dönüştü." dedi.

İmam hatip mezunu olması nedeniyle zaman zaman sınava hazırlanan öğrencilere moral motivasyon için Kuran okumasının istendiğini anlatan Erdem, bu istek üzerine bazı evlere gittiğini bildirdi. Erdem, bu evlerde, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarını okumadığını, öğrencilere sadece Kuran okuyup hadisleri anlattığını belirtti.

Süreçte bazı cemaat mensuplarının 28 Şubat'ın tasfiye sürecinden kurtulmak için alkol içmeseler bile içiyormuş gibi göründüklerini, bazılarının eşlerinin başını açtığını gördüğünü ifade eden Erdem, bu iki konuya dönük eleştirilerini dile getirdiğini aktardı.

Erdem, bu yöndeki eleştirileri ve öğrencilere sohbetlerinde cemaatten bahsetmemesi nedeniyle bir daha evlere çağrılmadığını belirtti. Örgütün iç işleyişini bilmediğini, sadece sınavlara hazırlanan öğrencilere 28 Şubat dönemindeki şartlarda moral, motivasyon amaçlı konuşmalar yaptığını ileri süren Erdem, "Kafama göre, özgün konuştuğum için ve bazı eleştiriler getirdiğim için 2004'ten itibaren beni bir daha çağırmadılar." dedi.

Birol Erdem, İbrahim Okur ve Ahmet Hamsici ile bakanlıktaki görevleri sırasında tanıştığını, onların da bakanlık öncesinde bir cemaat geçmişlerinin bulunmadığını iddia etti. Erdem, 28 Şubat sürecinde, Bakanlıkta genel müdür yardımcısı olan Ahmet Kahraman, kendisi ve İbrahim Okur'un, irticai faaliyetler nedeniyle soruşturma geçirdiklerini anlattı.

- "Üyelerini tek tek tespit ettim, MİT Müsteşarına ilettim"

FETÖ terör örgütü suçlamasını asla kabul etmediğini dile getiren Birol Erdem, şunları söyledi:

"Bu yapıyla mücadeleye, devletin hiçbir kurumunda en ufak bir adli soruşturma başlamamışken, herhangi bir çatışma da yaşanmıyorken 2012'de başladım. Bakanlıktaki, yüksek yargıdaki üyelerini tek tek tespit ettim. Listeyi, Başbakana, eski bakanlara, MİT Müsteşarına ilettim. Yapının YARSAV ile ilgili faaliyetlerini o dönemde deşifre ettim. Bakanlıktaki yapı mensuplarını görevden uzaklaştırdım, adli tıp dahil 6 birimin başında bunlar vardı, genel müdürleri değiştirdim. Ardından özellikle yüksek yargıdaki yapı mensuplarını tasfiye edecek kanunların hazırlığını yaptım. Hakkımda soruşturma başlatılmadan tanık sıfatıyla gittim ifade verdim, her şeyi anlattım. Zaten süreçte yaptığım çalışmaların hepsini ilgili yerlere iletmiştim. 15 Temmuz başarılı olsaydı kesinlikle infaz edilmiş olacaktım. Ben bu yapıyla açıkça mücadele ettim."

Bank Asya'da hesabının bulunmadığı, ByLock kullanmadığı, FETÖ ile iltisaklı dernek ve şirketlerle herhangi bir bağının bulunmadığı yönündeki tespitlerin dosyasında yer aldığını belirten Erdem, terör örgütü üyeliği suçundan hakkında işlem yapılan bazı kişilerle HTS irtibatlarına da yanıt verdi.

Erdem, telefon irtibatı bulunan kişilerle genellikle görevi gereği görüştüğünü, ismini bilemediği bazı polis memurlarının üst düzey bürokratların korumaları olabileceğini savundu.

- "Örgüt mensuplarını perdelemek için maksatlı beyan"

Hakkında ifade verenlerin beyanlarına da yanıt veren Birol Erdem, FETÖ üyeliğinden tutuklu yargılanan eski HSYK üyesi Nesibe Özer'in, örgüt irtibatını inkar ettiğini ve yaşananlardan eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ve kendisini sorumlu tutan bir ifade verdiğini söyledi. Erdem, "Nesibe Özer, örgüt mensuplarını perdelemek için maksatlı beyanda bulunmuştur." iddiasında bulundu.

Erdem, aynı suçtan yargılaması süren tutuksuz sanık eski HSYK Üyesi Ömer Köroğlu'nun, "Birol Erdem, 2011'deki yüksek yargı üye seçiminde, cemaate istedikleri kadar kontenjan verilmeyeceğini yüksek sesle dile getirdi" şeklindeki beyanın iddianameye konulmadığını ileri sürdü.

Birol Erdem, Adalet Bakanlığında 9 yıllık tetkik hakimliği görevinin ardından Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük görevlerine getirildiğini hatırlatarak şu savunmayı yaptı:

"Bu görevler için kimseden talepte bulunmadım. Bu yapının beni parlatmasına asla ihtiyacım olmadı. 2010'dan itibaren bunların her dayatmasına karşı durdum, özellikle MİT krizinden sonra yapıyla mücadelem başladı. İrademi hiçbir zaman kimseye teslim etmedim. Hiç kimseye körü körüne bağlı olmadım. Doğru yaptığına inandıklarımı destekledim ama yanlış yapıldığını gördüysem kim olursa olsun karşısında durdum. Konjonktürel olarak birbirleriyle gezenler, bir dönemin hesabını birilerinden soramayanlar şimdi bu hesabı benden sormaya kalkıyor."

- Eski Genel Sekreter Kaya'nın evindeki toplantı

Birol Erdem, 2010'daki Anayasa değişikliğinin ardından yeni oluşan HSYK tarafından yüksek yargıya yapılan üye seçimleriyle ilgili ayrıntıları da anlattı.

FETÖ üyesi yüksek yargıçların yargılandığı davalarda tanık olarak verdiği beyanlarda, üye seçimi için eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde, cemaat mensubu kurul üyeleriyle yapılan toplantıyı anlattığını ifade eden Erdem, bu toplantıda önceden hazırlanan listenin hazırlanan ekrana yansıtıldığını belirtti.

Bu toplantıda, cemaat mensuplarıyla sayı üzerinde anlaşamadıklarını, ayrıca idari yargıdan 37 bin sicilli gençlerin de üye seçilmesinde ısrar ettiklerini kaydeden Erdem, bunlara karşı çıktığını iddia etti.

İdari yargıda 37 bin sicillinin seçiminin mümkün olmayacağını anlatmaya çalıştığını ve ertesi gün tekrar toplanmayı önerdiğini söyleyen Erdem, "Onları etkilerim sanıyordum, ertesi gün Resul Yıldırım'ın evinde toplanacaktık. Gittiğimde kimsenin gelmediğini gördüm. Yıldırım, bu konunun tartışma dışı olduğunu, bu nedenle kimsenin gelmediğini söyledi ve evden ayrıldım." diye konuştu.

Birol Erdem, durumu dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'a anlattıklarını, Kahraman'ın "kırıp dökmeden bir şekilde bu kişilerle anlaşın, ikna edin" dediğini aktardı.

Savunmanın uzun sürecek olması nedeniyle duruşmaya ara verildi. Birol Erdem, gelecek duruşmada savunmasına devam edecek.
Kaynak: AA