İTB Meclis Toplantısında Türkiye İle Çin Arasında İşbirliği Vurgusu

İZMİR – İzmir Ticaret Borsası (İTB) kasım ayı olağan meclis toplantısı Çin Halk Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosu Liu Zengxian’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

İTB Meclis Toplantısında Türkiye İle Çin Arasında İşbirliği Vurgusu
İTB Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Çin Halk Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosu Liu Zengxian katılımıyla düzenlendi.

Zengxian, Çin’in reformunun ve dışa açılma politikasının 40’ıncı yılı içinde olduklarını, bu süreçte Çin’in dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında girdiğini söyledi.

Zengxian, kapsamlı reformları genişleteceklerini ve açık ekonomiyi bir üst seviyeye çıkaracaklarını dile getirdi. Türkiye ile Çin arasındaki işbirliklerine de değinen Zengxian, "Son yıllarda her alanda iki ülke arasında iş birliği giderek artıyor. Bu işbirlikleri sonucunda Çin ile Türkiye arasındaki siyasi güven giderek derinleşiyor. Biz de konsolosluk olarak Çin şirketleri yatırım için Türkiye’ye davet ettik. Türkiye’ye özgü ürünleri Çinli iş adamlarına tanıttık" ifadelerine yer verdi.

Mecliste, Çin ile Türkiye arasındaki ticaretin artması için işbirliği vurgusu yapılırken, bu sezon pamukta verim düşüşü yaşandığı belirtildi.

“İlk toparlanma işaretlerini dış ticaret dengesinde görüyoruz”

Konuşmasında ülke ekonomisi hakkında değerlendirmede bulunan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, “En kötünün geride kaldığına dair bir algı yavaş yavaş kabul görmeye başlıyor. Amerika ile normalleşme işaretleri ve resmen başlayan İran ambargosundan muaf tutulmamız, bu algının güçlenmesine destek oluyor. Alınan sıkılaştırıcı önlemler, bozulmayı frenlemiş görünüyor. Ancak enflasyonda, talepteki düşüşe rağmen beklentilerin üzerindeki artışın ekim ayında da devam etmesi, kur geçişkenliğinin beklentilerden yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Tüketici güven endeksinin gerilemesi, bizim açımızdan iyileşme sağlanması gereken alanların başında geliyor. Kur atağıyla birlikte bozulan göstergelere karşın, ilk toparlanma işaretlerini dış ticaret dengesinde görüyoruz” dedi.



“Sanayinin ve bilişimin başkenti olmaya talibiz”

İzmir olarak nitelikli sanayinin ve bilişimin başkenti olmaya talip olduklarını vurgulayan Kestelli, “Tarımdaki lider kent kimliğimizi, Tarım 4.0 ile pekiştirmekte kararlıyız. Dünyamız 2050’de bugünkünden yüzde 70 daha fazla gıda ve tarım ürününe ihtiyaç duyacak. Akıllı tarımın getireceği hızlı üretim ve düşük maliyetle tarımın yıldızı her geçen yıl biraz daha parlayacak. Bunların yanı sıra eğitim, sağlık, sağlık turizmi ve gayrimenkul alanlarında İzmir’in çok ciddi bir potansiyeli bulunuyor. Bu kentin ülkeyi sürükleme potansiyeli var ve bu gücü mutlaka elde etmeliyiz. Forumda sıkça tekrar edildiği gibi, İzmir’in gündemi, Türkiye’nin gündemi olmalı. Bunu başarabildiğimiz zaman İzmirli olmaktan duyduğumuz hazzın daha da katlanacağını hep birlikte göreceğiz” diye konuştu.



“Aslan payını Çin alıyor”

Son yıllarda artış hızı yavaşlasa da Çin’in milli gelirinin yakın vadede Amerika’yı geçmesinin beklendiğini dile getiren Kestelli, şu ifadelere yer verdi:

Çin sadece üretim kapasitesini artırmıyor, aynı zamanda üretimi de nitelikli hale getirerek tabiri caizse bizim ekonomide kurduğumuz hayali gerçeğe dönüştürüyor. Türkiye ile Çin arasında yaklaşık 26 milyar dolarlık dış ticaret hacmi var. Ancak, Çin’in bu ticaretten aslan payını aldığını söyleyebiliriz. 3 milyar dolar ihracata karşılık, 23 milyar dolar ithalatımız söz konusu. Örneğin, Borsamız üyelerinin faaliyet alanı olan tarımsal ürünlerde Çin’in 2017 yılı ithalatı, 181 milyar dolar. Ülkemizden Çin’e yapılan tarımsal ürünler ihracatının değeri ise sadece 150 milyon dolar seviyesinde. Bu verilerden ortaya çıkan sonuç şudur ki, iki ülke arasındaki ilişkilerde ticaret hacminin artmasının yanı sıra Türkiye’nin ihracat payının artması için de çaba sarf etmeliyiz. Eğer Çin’in gıda ithalatından aldığımız payı ilk aşamada dünya ticaretindeki payımız olan yüzde 1’e çıkartabilirsek, çok büyük bir adım atmış oluruz.”

Çin ile işbirliği vurgusu

İTB Meclis Başkanı Barış Kocagöz de, 5 trilyon dolara yakın ticaret hacmi olan Çin ile Türkiye arasında; sadece 26 milyar dolar olan yetersiz ama gelişmekte olan ticaret hacminin önümüzdeki dönemlerde çok daha iyi yerlere geleceğini düşündüğünü söyledi.

433 milyar dolar ticaret fazlası veren bir ülkeden ekonomik olarak öğrenilmesi gereken çok şey olduğuna inandığını kaydeden Kocagöz, şöyle devam etti: “Kendi sektörüm açısından Çin dünyanın en etkili ülkesi, dünyanın 2. büyük pamuk üreticisi iken, en büyük de pamuk alıcısı. Onun attığı her adım dünya pamuk fiyatlarının yön vericisi olur. Bu nedenle de pamuk dünyası onu her daim izlemektedir. Özellikle, tekstil ve pamuk üretiminde Çin ile çok önemli işbirliklerinin yapılabileceğine inanıyorum.”

Pamukta yüzde 10 verim noksanlığı

Pamuk üretimiyle ilgili sonuna gelinen hasat dönemi hakkında bilgi veren Kocagöz, “Bildiğiniz üzere Ege Bölgesinde yüzde 10 verim noksanlığı ile karşılaştık. Ancak, Güney Doğu adına gelen haberler bölgemizden daha da vahim. Son olarak alınan bilgiler doğuda verimlerin yüzde 20’lere varan düşüşlerle karşı karşıya olduğu yönünde. Bu durumda bu sezon da ne yazık ki 900 bin tonlarda kalmasını beklediğimiz bir pamuk üretimi olacak. Diğer taraftan, borsamız projesi olan lisanslı depoculuk projemizin pamukta kapasitesi yine yüzde 90’lara ulaşmış durumda. 15-20 güne kadar geçen yıl olduğu gibi yüzde 100 doluluğu yakalamış olacağız. Ayrıca sizlere mutlulukla ifade etmek isterim ki; Ege Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk (Elidaş) bu yılsonunda nihayet 1 milyon TL’nin üzerinde oluşan bir kar rakamına da kavuşacak” dedi.



“Yeni bir teşvik programı başlatılmalı”

“Türk tarımı ve ülkemiz kalkınması adına yapmış olduğumuz önerilerin en önemlilerinden birinin; ülkemizin tarım ürünlerinin sanayi ürünü haline getirilerek katma değerli satılması olduğunu defalarca söylemiştik” diyen Kocagöz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçtiğimiz günlerde EGEV organizasyonunda yapılan Ege Ekonomik Forumu açılışında Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli’nin de konuşmasının neredeyse yarısını tarım ürünlerinde sanayileşmeye ayırması bizi çok mutlu etti. Artık bu konunun öneminin Bakanlıkça da ortaya konmaya başlanması oldukça önemli. Umudumuz bu ürünlerimizin katma değerli hale getirilmesi için yeni bir teşvik programı başlatılmasıdır. Pamuk hammaddesinin tekstil ile hazır giyim haline getirilerek 30 kat değer kazanması ile ihracatı, ülkemiz için kazanılmış, örnek alınması gereken, önemli bir modeldir.”

“Çin’e üzüm satabiliriz”

İTB Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Zinciroğlu ise Türkiye’nin çekirdeksiz kuru üzüm konusunda üretimde ve ihracatta birinci sırada olduğunu belirterek, “ABD’nin son 5 yıl içindeki bağ sahalarını söküp yerine badem, ceviz ve diğer kabuklu meyvelere dönmesinden dolayı Türkiye bu anlamda bir hamle yaparak bağ alanlarını çoğalttı ve kalitesini yükseltti. Tatlı rekabet içinde olduğumuz Çin üzümü ile aynı piyasalarda mallarımızı müşterilerimize sunuyoruz. İnanıyorum ki Türkiye’nin kalitesi ve imkanı ile Çin piyasasına bu üzümü satabilme şansımız olur diye düşünüyorum. Çin piyasası büyük bir piyasa. 1 milyar 400 milyon nüfus var. Burada kendine yeten iki kaliteli üzümü var. Bizim Türk üzümümüzü kolayca adapte edecek, damak zevklerine uygun, fiyat olarak makul seviyede Türk üzümünü karşılıklı alışveriş yoluyla satabiliriz. İTB olarak işbirliğine hazırız” çağrısı yaptı.

“2019’daki hayvancılık problemi hale gelebilir”

İTB Meclis Üyesi Umut Okan da, 2011 yıllarında başlayan besi hayvanı ithalatının 7-8 yıldır devam ettiğini belirterek şöyle konuştu:

“Yerli üreticilerden aldığımız haberlere göre durum iyi değil. İzmir’de 4-5 aydır nisan mayıs ayını dengeleyecek materyaller gelmemeye başladı.

Mevcut hayvan en envanteri bekliyor. Karkas kiloları çok yükseldi. Et ve Süt kurumu ve Tarım Bakanı’nın acilen bu konuya müdahale etmesi lazım. Aksi takdirde 2019’daki hayvancılık problemi hale gelebilir.” Okan, Et ve Süt Kurumunun karkas et ithal etmek durumunda kalabileceğini de söyledi.

Kaynak: İHA