Arpaguş Açıklaması 'Mevlevihaneler İnsanı İnsan Eder'

Antalya Mevlevihanesi İrfan Meclisi’nin konuğu olan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Safi Arpaguş, sosyal ve kültürel hayatta Mevlevihanelerin çok önemli işlevler gördüğünü belirterek "Mevlevihaneler insanı insan eder" dedi.

Arpaguş Açıklaması 'Mevlevihaneler İnsanı İnsan Eder'
Tekkelerin en önemli işlevinin “insanı insan yapmak” olduğuna dikkat çeken Safi Arpaguş, “İstanbul Bizans’ın elindeyken Antalya Mevlevihanesi faaliyetteydi. 14. yüzyılın ikinci yarısında Antalya’ya Osmanlılar’dan önce Mevleviler gelmiştir. O zamanlarda tasavvuf kültürü bu toprakları aşk ve irfanla mayalamaya devam etmekteydi. Bugün Antalya Mevlevihanesinin tadilattan geçirilerek yeniden ayağa kaldırılması ile birlikte bu mekanda yeniden ilahi aşk ve irfanın teneffüs edilmeye başlaması, aynı mayanın Antalya Valiliği ve Akdeniz Üniversitesi eliyle yeniden tutmaya başladığının göstergesidir. Binaları ayakta tutan insan nefesidir. Dolayısıyla buralardaki Divan okumaları, Mesnevi okumaları, söyleşiler, hüsn-i hat, ney ve musiki kursları çok kıymetlidir ve bu binaların canlı olarak ayakta kalmasını sağlayacaktır” dedi.



"Dervişlik süreci"

Mevlevihanelerin matbah (mutfak) kısımlarının, sadece tekke yemeklerinin pişirildiği yerler olmadığını, aynı zamanda insanların da buralarda piştiğini, eğitildiğini; sabır, şükür, tahammül, tevazu ve benzeri güzel erdemleri kazandığını ve nefsin kötü niteliklerinden arındırıldığını anlatan Arpaguş, bunun uzun ve zorlu bir süreç olduğunu, bunun için de Mevlevilikte manevi terbiyenin bin bir gün sürdüğünü belirtti.

Bir kişinin Mevlevi tekkesinde derviş olabilmesi için her şeyden önce 25 yaşını aşmamış olması, herhangi bir hastalığı veya uzuv eksikliğinin bulunmaması, bakmakla yükümlü olduğu herhangi bir kimse olmaması, asker kaçağı olmaması, devletle herhangi bir sorununun olmaması gerektiğini vurgulayan Arpaguş, bu şartları taşıyanların da hemen dervişliğe kabul edilmediğini, öncelikle dergah kapısının eşiğindeki saka postunda üç gün boyunca oturtularak tekkede olup bitenleri gözlemlemesinin sağlandığı, bu arada onun samimiyetini, sabrını ve tahammülünü ölçecek bazı davranışlara maruz bırakıldığını dile getirdi.

"Musikişinaslar yetişti"

Arpaguş sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu sınamadan da başarıyla geçerse, ondan sonra mutfaktaki vazifelerden başlamak üzere tekkede bin bir gün boyunca 18 ayrı hizmeti ayrı ayrı tamamlaması istenir. Allah’a saygı ve kulluk ile bütün yaratılmışlara sevgi, şefkat ve merhamet temeline dayalı bir hayat sürmesi tavsiye edilerek eğitilir. Derviş, geçimini sağlayabileceği bir zanaat sahibi yapılır, musiki, şiir, edebiyat, hat, tezhib gibi ruhunu inceltici bir güzel sanat öğretilir, ilim tahsil ettirilir, edep ve erkan öğretilir. Tarihimizdeki en önemli musikişinaslar Mevlevi tekkelerinde yetişmiştir. Sadece İstanbul’daki Galata Mevlevihanesi’nde yetmişten fazla Divan şairi yetişmiştir. Esasında bunlardan maksat sanat öğretmek de değildir; bunlar aracılığıyla asıl sanatkar olan Cenab-ı Hakk’ı tanımak ve bilmek, bu arada da insanın kendini tanıması ve olgunlaştırıp geliştirmesidir. Hz. Mevlana’nın da dediği gibi, insanları Allah yoluna çekmek, yani bu yolda onları avlamak için Allah dostları oltanın ucuna çok farklı yemler takarlar; şiirdir, musikidir, güzel sanatlardır vesaire gibi. Çünkü insan, nefsinin hoşlandığı şeylerin peşine düşer. Mevlevihanelerdeki bu eğitimle, arzuları iyiye ve güzele yönlendirerek insanın Allah’ın rızasını elde etmesini sağlamak amaçlanmıştır.”
Kaynak: İHA