Mültecilerin Sosyal Hayatı Değerlendirildi

Kartepe Zirvesi’nde mültecilerin sosyal hayatları değerlendirildi, akademisyen ve siyasetçiler tarafından yorumlandı.

Mültecilerin Sosyal Hayatı Değerlendirildi
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde her yıl ekim ayında düzenlenen Kartepe Zirvesi’nin ikinci gününde ‘’Yerel Entegrasyon’’ konulu sempozyum düzenlendi.

Hayal Salonu’nda düzenlenen oturumun başkanlığını Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Ali Yeşildal yaptı. Doç. Dr. Levent Atalı, Doç. Dr. Mehmet Nuri Gültekin, Doç. Dr. Bedrettin Kesgin ve Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin konuşmacı olarak katıldığı oturumda ‘’Yerel Yönetimlerin, Kent Kimliğinde Yerli ve Yabancı Rolleri ve Yönetim Modelleri’’, “Türkiye’de Suriyelilere Sağlanan Hizmetlerin Spor Yönü ile İncelenmesi’’, “Gaziantep’teki Suriyelilerin Komşuluk, Akrabalık ve Dayanışma Ağları’’ ile “Sığınmacılara Yönelik Büyükşehir Belediyelerinin Rol, İmkan ve Kapasitesi’’ konuları konuşuldu.

Açılış konuşmasını yapan Genel Sekreter Yardımcısı Ali Yeşildal, “Mecburi göçle gelen mültecilere ekonomik politikalar üretebiliyoruz. Ama olay bununla bitmiyor. Sosyal ortamda onlara yer vermezseniz onlarda başka gruplara gidecek ya da kendi gruplarını oluşturmak zorunda kalacaktır. Onları dışlamak kenti sorunlu hale getirir. Kentin yerlisi olmak sadece bir kimlik meselesi değildir, kent toplumundan, kurumlarından yerli olmayanlara göre daha fazla talepte bulunmaya istinat teşkil eden bir statü sağlamaktadır. Sanayileşme ve iç göçle birlikte gelişmeye başlayan bu kentsel değişim, kamu yönetimi alanında, iletişim eksenli yeni modellerin tartışılmasını zorunlu kılmaktadır” dedi.

Spora başlayan Suriyeli çocukların neler kazanacağı ile ilgili bilgiler veren Doç. Dr. Levent Atalı, “Onlar zaten zor koşullarda geldi ve daha yaşamlarını bile kuramadı. ‘Nasıl spor yapacaklar?’ gibi ön yargılar var. İlk olarak göçmenlerin insani şartlarda yaşamlarını sağlamak zorundayız. Daha sonra kültür, sanat ve spora da zaten eğilimi olmaya başlıyor. Suriyeli çocukların serbest zamanlarını daha verimli geçirebilmeleri için spor yapmasını sağlamalıyız. Spor ve oyunlar kim olursa olsun ne yaşamış olursa olsun her şeyi unutturabilecek normalleştirebilecek bir güce sahip. Göçmenlerin normal gitmeyen hayatlarını normalleştirme adına adımlar atmalıyız. Çocuk için oyun ve spor, zihinsel açıdan ve fiziksel hem de duygusal etkiler yapıyor. Ayrıca sosyalleşerek uyum başka bir ülkedeki yaşamada uyum sağlamaya başlıyor. Spor ortak bir dil oluşturuyor eğer bunu başarabilirsek spor sayesinde beden dili ile başlayan uyum daha sonra tam uyumluluğa doğru götüreceğine inanıyorum. Sözlerime son verirken de ayrıca 10 yıl çalıştığım Büyükşehir Belediyesi’ne Kartepe Zirvesi için teşekkür etmek istiyorum” diye konuştu.

Gaziantep Üniversitesi akademisyeni Doç. Dr. Mehmet Nuri Gültekin, Gaziantep’te yaşayan Suriyelilerin hem Suriyeliler hem de Gazianteplilerle hangi düzlem ve düzeylerde komşuluk, arkadaşlık veya diğer ekonomik ve insani ilişkiler kurdukları hususlarını anlattı. Ayrıca gündelik insani ilişkilerin, göç ve mülteciliğin getirdiği komşuluk ve akrabalık ilişkilerinin hangi noktalar üzerinden yeniden kurulduğunu saha araştırmasının sonuçlarından yararlanarak açıkladı.

Doç. Dr. Bedrettin Kesgin, büyükşehir belediyelerinin hem hizmet hem de imkanlar açısından daha fazla ve kapsamlı politika üretmeye yatkın kurumlar olduğunu belirterek, “Günümüzde giderek artan oranda pek çok insan savaş, iç savaş, terör, yoksulluk, eğitim, ihtiyacı gibi birçok nedenlerle yaşadıkları yerleri terk ederek ülkesi içinde ya da ülkeler arasında yer değiştirmektedir” dedi.

Kesgin’in konuşmasından sonra Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli, “Medya Suriyeli mülteciler konusuna usturuplu davranmaya çalışıyor. Ana akım medyanın hiçbir şeyi kışkırtma çabası yok. Hatta konuyu görmezden geliyor. Böyle konularda milletçe tavrımız görmezlikten gelmektir. Asıl bakılması gereken yer Türkiye’de yaşayan insanlar üzerinde Suriyeliler konuşmalı. Medyaya karşı vatandaşın da bir güvensizliği var, her haberi vermediği gibi düşüncedeler. Türkiye’nin burada 4 milyon insanı hayatta tuttuğumuza karşı övünebiliriz ama Türkiye şu anda bu Suriye krizi nedeniyle Avrupa’da en antipatik zamanını yaşıyor. Garip değil mi bu? Buda şu gerçeği çıkarıyor. Türkiye’nin kendisini tarif ya da tanıtabilen bir medyası yok. Siz ne kadar işler yaparsanız yapın. Türkiye kendi hikayesini yazabilecek kapasitede değil. Dünyada referans olabilecek bir medyamız yok. Biz ne yaparsak yapalım Lüksemburg kadar önemimiz olmayacak. Medyaya yatırım yapılmalıydı ama maalesef fırsatı kaçırdık. Medyamızın kendini tarif edecek boyuta geleceğine de inanmıyorum’’ diye konuştu.

Kaynak: İHA