Tıbbi Cihaz Borçları Üniversite Hastanelerini Vurdu

Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Demir, “Tıbbi cihaz ödemelerindeki gecikmeler, sektörün nakit akışını bozmuş, geç tahsil edilen alacaklar sektörün en kronik sorunu haline gelmiştir. Bu sürdürülemez durum, tıbbi cihaz sektörüne büyük darbe vurmuş, birçok firmanın iflasına neden olmuştur” dedi.

SEİS, tıbbi cihaz ödemelerinin gecikmesinden dolayı sektörde oluşan sorunlara ilişkin açıklamada bulundu. Konuya ilişkin açıklama yapan SEİS Yönetim Kurulu Başkanı Metin Demir, “Son dönemde, ödeme vadeleri kabul edilemeyecek sürelere gelmiştir. Bu ödeme süreçleri sektörün nakit akışını bozmuş, geç tahsil edilen alacaklar sektörün en kronik sorunu haline gelmiştir. Bu sürdürülemez durum tıbbi cihaz sektörüne büyük darbe vurmuş, birçok firmanın iflasına neden olmuştur. Üniversite hastanelerinin 2016 yılı sonu itibari ile bütün sektörlere toplam borcu 5.522 milyon TL’dir. Üniversite hastaneleri bir yandan eski borcu taksitlendirerek ödemeye çalışmakta, bir yandan da hastanenin var olan mevcut hizmetlerini yürütebilmek için yaptıkları yeni alımları ödemeye çalışmaktadırlar. Bu gelir gider dengesizliği ile sağlık hizmetlerini yürütmeleri mümkün görünmemektedir. Üniversitelerin birikmiş borçlarının hazine tarafından ödenmesi ya da Kredi Garanti Fonu’ndan firmalara yapılan yaklaşık 200 milyon TL destek gibi, üniversite hastanelerinin geçmiş borçlarını ödemeleri için 5.522 milyon TL’lik bir destek yapılır ve üniversite hastanelerinin mali yapısının düzeltilmesi amacıyla 25.04.2016 tarihli Ekonomik Koordinasyon Kurulu Kararları uygulanırsa bundan sonraki sağlık hizmetlerini sürdürmesi sağlanmış olacaktır” ifadelerini kullandı.

DMO uygulamalarında yaşanan sıkıntılar

Demir, tıbbi cihaz sektörünün bir diğer sorununun Devlet Malzeme Ofisi (DMO) uygulamalarında yaşanan sıkıntılar olduğunu söyledi.

Demir, “DMO aracılığı ile tedarik edilen tıbbi cihazlarda geri ödeme süreçleri sürdürülebilir olmakla beraber uygulanan fiyat politikası tedarikçiye fiyat belirleme hakkı tanımamakta ve aşırı yüksek iskonto uygulaması, işletmelerin faaliyetlerini sürdürmeye yetecek kazancı sağlamasına engel olmaktadır. Bir diğer sorun ise, kişiye özel kullanılan iyileştirici tıbbi cihazların SGK tarafından geri ödenebilmesi için ürünlerin Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ekinde yer alan tıbbi cihaz listeleri içinde yer alması gerekmektedir. Çok hızlı gelişen bir teknolojisi olan tıbbi cihazların SUT listelerine girmesi belirsiz ve çok uzun sürmekte. Aynı zamanda SUT fiyatları 2010 yılından bu yana güncellenmemektedir. SUT listelerinde malzeme fiyatlarının dinamik, listeye girişin şeffaf ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Ayrıca; tıbbi cihaz sektöründe mamul ürün satışlarında yüzde 8, hammadde alımlarında ise yüzde 18 olmak üzere iki farklı oranda KDV uygulaması bulunmaktadır. Yüzde 18 oranından hammadde alarak mamul hale getiren üretici ürünü yüzde 8 KDV ile satmaktadır. Her ne kadar oran farklılığı nedeniyle yüklenilen KDV’nin iade alınması mümkün olsa da iade veya mahsup süreci pratikte çok uzun ve pahalı olmaktadır. Üreticiler KDV’nin mahsubu için ya YMM raporu ya da teminat mektubu vermek zorunda kalıyorlar ki bu iki yöntem de üreticiye ek mali külfetler getirmekte. Üretici tedarik ettiği hammaddeyi ürüne dönüştürüp, bu ürünü satıncaya kadar çok büyük miktarlarda KDV uhdesinde kalma üreticiler farklı KDV oranı nedeniyle oluşan farkı finanse etmek zorunda kalmaktadır” açıklamasında bulundu.
Kaynak: İHA