Veremsiz Bir Hayat Mümkün

Acıbadem Eskişehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Tarakçı, günümüzde tedavi edilebilir hale gelen verem hastalığı hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.

Veremsiz Bir Hayat Mümkün
Verem, asıl olarak akciğerlere yerleşen ancak kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen, bulaşıcı ve iltihabi bir hastalık. Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve gece terlemesi gibi genel belirtilerinin yanında öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, ilerlemiş olgularda nefes darlığı gibi akciğere özgü belirtiler ile kendini gösteriyor. Hastalarla aynı evde yaşayıp uzun süre temas halinde bulunanlar, hastalığın yaygın olarak görüldüğü ülkelere gidenler, kanser ve AIDS gibi bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklara yakalananlar, düzensiz beslenenler, kötü yaşam koşullarına sahip olanlar, alkol veya madde bağımlılığı bulunanlar veremin risk grubunu oluşturuyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Tarakçı, veremle ilgili bilgilendirmelerde bulundu.

"Hasta olan organlara özgü belirtiler görülüyor"

Veremin belirtilerinden bahseden Tarakçı, “Akciğer vereminde kilo kaybı, iştahsızlık, hafif ateş, özellikle geceleri artan terleme, halsizlik gibi genel belirtilerin yanı sıra akciğerde meydana gelen doku reaksiyonu ve harabiyet neticesinde öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, ilerlemiş olgularda nefes darlığı gibi akciğere özgü belirtilerle kendini gösteriyor. Bu belirtilerin hiçbirisi vereme özgü değil ve birçok akciğer hastalığında aynı semptomlar bulunuyor. Ayrıca daha nadir görülmekle birlikte, diğer akciğer dışı organ veremlerinde hasta olan organlara özgü belirtiler görülüyor. Örneğin kemik ve omurga vereminde sırtta ve kemiklerde ağrı, böbrek vereminde idrarla ilgili yakınmalar, lenf bezi vereminde vücudun çeşitli bölgelerinde şişlikler görülebiliyor. Hasta insanın öksürük, hapşırık gibi güçlü solunum faaliyetleriyle ağzından saçılan çok küçük damlacıklar içindeki verem bakterileri dış ortama salınıyor. Verem hastası kişi her öksürdüğünde, ortalama 3 bin 500-10 bin civarında verem basilini havaya salıyor. Bu küçük damlacıklar aynı sigara dumanının havada uzun süre asılı kalması gibi iyi havalandırılmayan kapalı ortamlarda saatlerce havada uçuşuyor. İşte böyle bir ortamda bakteri içeren bu damlacıklar sağlıklı insanlar tarafından nefes alma esnasında akciğere çekiliyor ve bakteri sağlıklı insanın organizmasına giriyor. Yani bu birey verem basili ile enfekte oluyor” dedi.



"Verem hastalığının tedavisi uzun sürüyor"

Verem tanısı konulan hastanın tedavisine derhal başlanması gerektiğini aktaran Acıbadem Eskişehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Tarakçı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu sayede hem hasta en kısa sürede sağlığına kavuşuyor hem de etrafındaki insanlara hastalığı bulaştırma riski ortadan kalkıyor. Verem hastalığının tedavisi diğer enfeksiyon hastalıklarından farklı olarak uzun sürüyor. Tedavi başlangıcında 4 çeşit ilaç birlikte kullanılıyor. Tedavinin bu konuda uzmanlaşmış hekim ya da Verem Savaşı Dispanseri kontrolünde sürdürülmesi gerekiyor. Tedavide yapılan bazı hatalar verem mikrobunun kullanılan ilaçlara direnç kazanmasına neden olabilir ki, bu durumda hem tedavi süresi uzuyor hem de tedavi maliyeti artıyor. Verem tedavisinin en az 6 ay sürmesi gerekiyor, ancak hekim gerektiğinde bu süreyi 8 aya kadar uzatabiliyor. Özellikle düzensiz ilaç kullanımına ve tedaviyi yarım bırakmaya bağlı gelişen çoklu ilaca dirençli tüberküloz olgularında, tedavi 24 aya kadar uzuyor ve başarısızlık oranı da artıyor. Günümüzdeki modern ilaçlarla verem hastalarının hemen hepsi başarıyla tedavi edilebiliyor. Ülkemizde verem ilaçları, Verem Savaşı Dispanserlerinde ücretsiz olarak alınabiliyor. Ancak tedavi başarısı için hastanın tedaviye uyumu, ilaçları düzenli ve kesintisiz, hekiminin önerdiği şekilde kullanması büyük önem taşıyor.”

"Verem artık önemli bir ölüm nedeni değil"

Doğumdan sonra zorunlu bir aşı olan BCG aşısının önemine vurgu yapan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Tarakçı, hastaların ve hasta yakınlarının dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

Tarakçı, “Verem hastalarının dikkat etmesi gereken en önemli şey; hekiminin önerdiği şekilde ilaçlarını düzenli ve kesintisiz kullanmaları, kontrollerini aksatmamalarıdır. Ayrıca beslenmelerine dikkat etmeleri, çevrelerini ve kendilerini koruyacak tedbirleri almaları da çok önemli. Ülkemizde verem, bu yüzyılın ilk yarısında çok salgındı ve bir numaralı ölüm nedeniydi. Yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda durum değişti. Verem artık önemli bir ölüm nedeni değil. Fakat Türkiye’de 10-20 milyon arası bir nüfusun enfekte olduğu, yani vücutlarında verem mikrobu bulunduğu tahmin ediliyor. Bu insanların yüzde 5-10’unun yaşamlarının bir döneminde verem hastası olması bekleniyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA