'Türk Öğrencilere Arapça Öğretimini Kolaylaştıracak Metotların Belirlenmesi' Sempozyumu

FSMVÜ Rektörü Prof. Dr. Duman: 'Hedefimiz tek başına Arapça öğrenmek değil, öğrendiğimiz bu Arapçayla İslam kaynaklarına ulaşmak, ulaşabilmek. İslami İlimler Fakültemizin eğitim dilinin Arapça olması da tamamen bu amaca matuftur. Pek çok edip, bilim adamı, eserlerini Arapça yazmış' 'Arapça öğrenmekteki kastımız, İslam'ın bir dili, dolayısıyla İslam'ın kaynaklarına doğrudan erişebilme arzusudur. Bizim için farklı olan tarafı budur'

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Rektörü Prof. Dr. Musa Duman, "Hedefimiz tek başına Arapça öğrenmek değil, öğrendiğimiz bu Arapçayla İslam kaynaklarına ulaşmak, ulaşabilmek. İslami İlimler Fakültemizin eğitim dilinin Arapça olması da tamamen bu amaca matuftur. Pek çok edip, bilim adamı, eserlerini Arapça yazmış." dedi.

FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi tarafından Haliç Yerleşkesi'nde bu yıl 4'üncüsü düzenlenen "Türk Öğrencilere Arapça Öğretimini Kolaylaştıracak Metotların Belirlenmesi" sempozyumunda konuşan Duman, Arapça'nın Arap olmayanlara nasıl öğretileceği konusunun önemli olduğunu söyledi.

Duman, dilin Allah'ın insanlara bahşettiği mucizevi özelliklerden biri olduğuna dikkati çekerek, Arapçanın herhangi bir dil olmadığını, Kur'an-ı Kerim'in, Hazret-i Muhammed'in dili olması dolayısıyla Müslümanlar için önemli bir dil olduğunu anlattı.

Türk milletinin, 10. yüzyılda İslam'a girdikten sonra Arapçayı nasıl öğreneceklerine dair birtakım çalışmalar yaptığını aktaran Duman, "Bu toplantının konusuna bakılırsa, bu çalışmalar devam ediyor. Geçen şu kadar asır sonra günümüzün teknolojisini de dikkate alarak, 'Bu konuda neler yapılabilir, hangi metotlar geliştirilebilir?' Bu toplantıda bunlar ele alınacak. Çok faydalı olduğunu düşünüyor ve görüyorum." diye konuştu.

Duman, Türkçenin diğer dillere göre Arapçayla ilişkisinin biraz daha yakın olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok sayıda Arapça kelime, hatta Arapların bilmediği Arapça kelimeleri, Türkler bazen kelimeyi, bazen kelimenin anlamını değiştirerek kullanageldiler. Dilimizde böyle pek çok kelime olduğunu biliyoruz. Bunlarla ilgili yapılmış çalışmalar da var ama dilin yapısı, kurgusu tamamen farklı olduğu için Arapça kelime bilmekle Arapça öğrenmek ayrı şeyler. O yüzden bunun metotla yoğun bir çalışma temposu içinde ve belli dönemleri dikkate alarak yapmak mecburiyeti ortaya çıkıyor."

Prof. Dr. Duman, Türkiye'de eğitim alanların imam hatip liselerinde birinci sınıftan başlayarak Arapça öğrendiklerini ifade ederek, imam hatipte 3 yıl orta, 4 yıl da lise kısmı toplam 7 yıl, ciddi Arapça öğrenildiğini kaydetti. Ardından bu öğrencilerin İslami ilimler ve ilahiyat fakültelerine de gittiğini, bir kısmının 4 yıl daha eğitim aldığını ve bu kadar insanın Arapça öğrenmesinin beklenildiğini vurguladı.

Duman, metotsuzluk ve takipsizlik nedeniyle bu kadar zaman meşgul olunmasına rağmen bu eğitimi alan birçok kişinin Arapça öğrenemeden, 1-2 ayet, hadis meali bilmekle yetinmek durumunda kaldığının altını çizdi.

Bu durumun kendisine göre bir metotsuzluk olduğunu aktaran Duman, "Bunun elden geçirilmesi lazım. Çünkü bir dil 7 yılda öğrenilemiyorsa ya dilde bir sorun var ki mümkün değil böyle bir şey ya da bunu öğreten, öğrenmeye çalışanlarda bir sorun var ki bu ikinci şıkkı olduğu hepimizin malumu." dedi.

Duman, şunları kaydetti:

"Burada da bu konularla ilgili hocalarımız görüşlerini ortaya koyacak. Geçmişe yönelik eksikliklerimizi tamamlayarak, Arapça öğrenme konusundaki emeğimizin karşılığını, Türk milleti olarak almış oluruz. Arapça öğrenmekteki kastımız, İslam'ın bir dili, dolayısıyla İslam'ın kaynaklarına doğrudan erişebilme arzusudur. Bizim için farklı olan tarafı budur. Hedefimiz, tek başına Arapça öğrenmek değil, öğrendiğimiz bu Arapçayla İslam kaynaklarına ulaşmak, ulaşabilmek. İslami İlimler Fakültemizin eğitim dilinin Arapça olması da tamamen bu amaca matuftur. Pek çok edip, bilim adamı, eserlerini Arapça yazmış."

- "Onlar anlıyorsa biz de hayli hayli anlarız"

FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan da fakültenin 2011'de kurulduğunu söyledi.

Arslan, fakülteyi kurup Arapça öğretimine başladıktan sonra 18 Aralık gününün "Dünya Arap Dili Günü" olarak tahsis edildiğini öğrendikten sonra her yıl o gün çeşitli faaliyetler yaptıklarını anlatarak, "Fakülteyi kurma ve fakülte dekanlığı göreviyle vazifelendirilince şu tekliflerde bulundum; fakültede öğretim dilinin Arapça ile yapılması. Bir de fakültenin ismi soruldu, ismin de İslami İlimler Fakültesi olmasını söylemiştim ve kabul edildi. Bu, hem ismiyle hem de programıyla Türkiye'de kabul gördü. Bizden sonra da birçok fakülte Arapça öğretime başladı." ifadelerini kullandı.

FSMVÜ'nün İslam dünyasında tanındığını bildiren Arslan, Avrupa'dan, Amerika'dan Çin'e kadar öğrencilerinin olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Arslan, Mekke'deki Ummül Kura Üniversitesi'ni ziyaret ettiğini belirterek, "Rektörünü ziyaret ettiğimiz zaman, bunun mümkün olduğunu gördüm. Malezya'da Uluslararası İslam Üniversitesi'nde 2 yıl çalıştım. Onlar da yabancı, bizim gibi. Arapçayı sonradan öğreniyorlar. Onlar anlıyorsa biz de hayli hayli anlarız. Bu bir gerçek. Çünkü Türkçe'de daha çok Arapça kelime var. Türkiye'de son dönemde hükümetimizin aldığı kararla orta okul, liselerde Arapça, Kur'an-ı Kerim ve siyer dersleri seçmeli ders olarak kondu. Bu, Arapçanın gelişmesine, yaygınlaşmasına çok katkı sağlayacak faaliyetlerden biridir. Bunların kıymetini bilmemiz lazım." şeklinde konuştu.
Kaynak: AA