'Küresel Siyaset Ve Sinema Sempozyumu'

AK Parti Eskişehir Milletvekili Avcı: 'Sinema da dilin kullanılma alanlarından bir tanesi olduğu için biz Türkçe'yi sinemamızda ne kadar çok kullanırsak veya Türk sineması ne kadar çok gelişirse Türkçe de o kadar muhafaza altına alınıyor demektir' Yazar Kaplan: 'Sinemayı olmadığı şeyle özdeşleştirerek, sinemanın misyon haline getirilmesi söz konusudur. Amerika varlığını, Hollywood'a borçludur'

AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, sinemanın dilin kullanılma alanlarında olduğunu belirterek, "Türkçe'yi sinemamızda ne kadar çok kullanırsak veya Türk sineması ne kadar çok gelişirse, Türkçe de o kadar muhafaza altına alınıyor demektir." dedi.

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi'nce (UHİM) Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Küresel Siyaset ve Sinema Sempozyumu"nda konuşan Avcı, Türkçe'nin muhafaza altına alınması için Türk sinemasının geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Nabi Avcı, üzerinde en fazla konuşulan sanat alanlarından birinin sinema olduğunu belirterek, "Sinema aynı zamanda pek çok başka sanatların da bileşkesini oluşturuyor çünkü içinde söz, ses ve görüntü var yani sinemanın içinde edebiyat, müzik, resim, tiyatro ve opera var." ifadelerini kullandı.

Bu nedenle sinemanın, dünyaya nizam vermek isteyenlerin bilgisine mazhar olmaktan kurtulamayan sanat alanı olduğunu vurgulayan Avcı, "Sinema siyasi iktidarlar tarafından nasıl yönlendiriliyor?", "Sinema-siyaset ilişkisi nasıl biçimleniyor?", "Ne tür ara kurumlar üzerinden yönlendirilerek, bugüne kadar yapılan örnek çalışmalar nasıl oluştu?" sorularından yola çıkılarak bu konuların, derinlemesine araştırması gerektiğini kaydetti.

Avcı, sinemada dilin önemli bir yere sahip olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Her dil dünyaya bir bakış biçimi sunar ve her dilin de yapısal olarak bir başka dilden üstünlüğü yoktur. Üstünlük, sadece işlenmişlikten yani daha fazla kullanılmış olmasından kaynaklanıyor. Sinema da, dilin kullanılma alanlarından bir tanesi olduğu için biz, Türkçe'yi sinemamızda ne kadar çok kullanırsak veya Türk sineması ne kadar çok gelişirse, Türkçe'de o kadar muhafaza altına alınıyor demektir."

Türk sinemasına emek verenlere teşekkür eden Avcı, "Özellikle birkaç ismi zikretmek istiyorum. Sevgili Ayşe Şasa'yı, Halit Refiğ'i, Metin Erksan'ı, Yücel Çakmaklı'yı, Atıf Yılmaz'ı, Mustafa Akkad'ı, unuttuklarım olabilir ama şu an aklıma gelen bu isimleri rahmetle anıyorum. Mustafa Akkad'ın şehit edilmesi çok ibretliktir, kendilerince güya İslam adına ortaya çıkan birtakım teröristlerin saldırısı sonucunda hayatını kaybetmişti. Allah onlara rahmet etsin." diye konuştu.

Nabi Avcı, Türk sinemasının günümüzde çok iyi bir hale geldiğini belirterek, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın uygun ölçeklerle sinema sektörüne destek sağladığını, sinemacıların da bu desteğin hakkını verdiğini dile getirdi.

- "Amerika varlığını, Hollywood'a borçludur"

Moderatörlüğünü Yusuf Şahin'in yaptığı sempozyumda, gazeteci-yazar Yusuf Kaplan da "Medeniyet neresi? Sinema nereye düşer?" başlıklı konuşmasında, "Türkiye'de medeniyetle ve sinemayla ilişkilerimiz bence sorunludur. Medeniyetten anladığımız şey simülasyonun karikatürüdür. Sinemadan anladığımız şey de sinemanın karikatürü aslında. Kafamızda Hollywood diye bir şey var. Hollywood siyasi teolojidir, sinema değildir." şeklinde konuştu.

Sinemanın 2 ana alanda masaya yatırılabileceğini aktaran Kaplan, şöyle devam etti:

"Sinema deyince 2 şeyi anlamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Birincisi popüler, klasik Hollywood ile bildiğimiz sinemayı, ikincisi ise sinemanın dışındaki dil olarak, estetik form olarak sinemayı konuşmadığımız sürece sinemadan konuşmuş olmayız. Sinemayı siyasi bir manivela aracı olarak konuştuğumuz sürece sinemadan konuşmuş olmayız. Kendi ideolojimizi, kendi alğılama biçimlerimizi, sinemaya, bir aygıta ve forma giydirmiş oluruz ve ona misyonerlik misyonunu biçmiş oluruz."

Kaplan, sinemanın üzerine oynanan çeşitli faktörlerin varlığını dile getirerek, "Sinemayı olmadığı şeyle özdeşleştirerek, sinemanın misyon haline getirilmesi söz konusudur. Amerika varlığını, Hollywood'a borçludur. Şöyle düşünelim, Hollywood olmasaydı Amerika kurulabilir miydi?" değerlendirmesinde bulundu.

- "Çizgi filmin dili bir kültüre ait olmaz"

Yazar ve fotoğraf sanatçısı Süleyman Gündüz ise "Belgesel ve çizgi filmlerde Doğu-Batı farklılığı" başlıklı konuşmasında, yeni dünya düzeninde dizilerin aktif olduğuna dikkati çekerek, dizilerle dünyaya mesaj vermek gerektiğini belirtti.

Çizgi filmlerin de önemli bir alana sahip olduğuna vurgu yapan Gündüz, şunları kaydetti:

"Çizgi filmler işin temelini oluşturuyor. Sinema dili, daha çok ergenlik yaşına ulaşan insanların seyrettikleri bir alan iken çizgi filmler, çocukların kolayca ulaşabildikleri bir alan haline geldi. Eğer çizgi filmde şiddet dili varsa bu bütün dünya çocukları içindir çünkü çizgi filmin dili bir kültüre ait olmaz. Siz bir çizgi film inşa ederseniz, bir kültüre ait dili varsa o sadece o ülkede gösterilir, genel anlamda bir karşılık bulmaz. Bu, nihai bir sektördür, yani bu bir pazar alanıdır. İnşa ettiğiniz dil daha çok evrensel bir dildir. Amerika'daki, Asya'daki ve Afrika'daki çocukların, çizgi filminizi rahatlıkla izleyebileceği bir dil kurmalı ve oluşturmalısınız."

Gündüz, çizgi filmin dünya düzenini oluşturacak önemli bir mecra olduğuna dikkati çekerek, "Çizgi filmle uğraştığım için şunu söylemeden geçmek istemiyorum, çizgi film olmazsa, çocuklarınıza verebileceğiniz çok fazla bir şey yok. Çünkü çizgi film sektörü, çocukların bilinçlerini oluşturacak." dedi.

Sempozyumda konuşan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Temel de "Sinema ve Fıkıh: Sinemaya fıkhi ve dini yaklaşımlar" başlıklı konuşmasında, Hollywood filmlerinde ön plana çıkarılan oryantalizmden örnekler sundu.

Kaynak: AA