Gazeteci Halil Delice, G. Kore Televizyonuna Kırkpınar'ı Anlattı

Spor Tarihi Araştırmacısı, Gazeteci-Yazar Halil Delice, Güney Koreli Skylife Televizyonuna yaptığı değerlendirmede, yiğitliğin, mertliğin gereğini yapabilmek, mazlumun, zayıfın yanında olabilmek için, Türk milletinin güçlü olmayı istediğini, bu yüzden güreşi, yağlı güreşi ve Kırkpınar’ı çok sevdiğini söyledi.

Gazeteci Halil Delice, G. Kore Televizyonuna Kırkpınar'ı Anlattı
Güreşle ilgili, Spor Geleneğimiz ve Kırkpınar (araştırma), Cihanı Titreten Türk Koca Yusuf/Yalnızca Güle Yenildi (roman), Cihan Şampiyonu Kara Ahmet/Güreşle Kızılelmayı Aradı (roman), Sultanın Aslanı Mümin Pehlivan (roman) kitaplarının yazarı olan Delice, Güney Kore televizyonu Skylife Tv’de yayınlaan “Tarih Boyunca Güç” belgeseline yağlı güreş ve Kırkpınar’ın tarihçesini, taşıdığı motifleri ve Türk insanının güreş sevgisini değerlendirdi.

Delice, Türk insanının, güreşi, maddi ve manevi olarak güçlü olmanın misali, savaşa hazırlanmanın vasıtası olarak gördüğünü, güçlü olmayı da mazlumun, zayıfın yanında olmak için istediğini belirterek şunları söyledi: “Türk milleti tarih boyunca güçsüzlerin yanında olmuştur. Mazlumu, vatanını, ırzını, canını, imanını korumak için güçlü olmayı istemiştir. Güreşin de bunu sağladığını, temsil ettiğini gördüğü için güreşi ve güreşçileri sevmiştir. Türk insanı, gücü, Hak için istediğini, Filistin, Suriye ve Irak’ta, ta Küba’ya kadar dünyada gariplerin, mazlumların bulunduğu her yerde gösterdiği gibi son Myanmar hadisesinde de göstermiş,her şeyiyle buradaki mazlumların yanında olmak istemiştir. Myanmar neresi, Türkiye neresi, buna rağmen Türk insanın mazlumların yanında olmak istemiştir.”

Halil Delice, Türk insanının gücü, mazlumun yanında olmak için istediğinin ve güreşte bunun misalini gördüğünün en güzel örneğinin; son on altı yılda Türkiye’de erkek çocuklarına en fazla Yusuf isminin verilmesinin olduğunu söyledi.

Delice, sözlerine şöyle devam etti:

“İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün verdiği bilgiye göre, ülke genelinde 1 Ocak-31 Aralık 2016 tarihleri arasında aileler, erkek çocuklarına en fazla ‘Yusuf’ ismini verdiler. Fakat, bu Yusuf’un ilk birinciliği değil. Yusuf, 2001-2016 yılları arasında 13 defa birinci, üç defa da ikinci oldu. Yalnızca 2002’de Mehmet’e, 2006’da Arda’ya, 2012’de de Berat ismine geçildi.

Son yıllarda Türkiye’de, politikacıdan futbolcuya, şarkıcıdan televizyon yıldızlarına ‘Yusuf’ isminde çok bilinen bir kişi olmadığına göre, son on altı yılda en çok konulan isim niçin ‘Yusuf’ oldu? Türkiye’de Cumhuriyet döneminde en çok konulan isim Mehmet iken son on altı yılda ne oldu da Yusuf, en çok konulan isim oldu. Yusuf’un öne çıkmasında en önemli faktörler, iki binli yıllarda Batı karşısındaki memleketimizin durumu ve Yusuf isminin hatırlattıkları, temsil ettiği değerlerdir. 2000’li yıllar, milletimizin Batı karşısında boyun büküklüğünün, Avrupa Birliği’nin tutumuyla bir daha bütün acılığıyla ortaya çıktığı, dünyanın çeşitli yerlerindeki Müslümanların ezildiği, her türlü zulme uğradığı ve Batı’nın buna sessiz kaldığı yıllardır. Böyle bir zamanda niçin Yusuf ismi öne çıktı? Milletimizin bildiği iki Yusuf var: Biri peygamber olan Yusuf aleyhisselam, diğeriyse 1894-99 yılları arasında Avrupa ve Amerika’da tek başına Osmanlı’yı temsil eden ve önüne çıkan bütün güreşçileri yenen ‘Türk gibi güçlü’ sözünü ezberleten Koca Yusuf İnsanımız, Koca Yusuf’un şahsında, Batı karşısında eğilen başının tekrar doğruluşunu, mertliği, yiğitliği, mazlumların imdadına koşmayı gördü. Kısacası Yusuf ismi, insanımızın, Batı karşısında eğilen başını kaldıracak, mazlumların yardımına koşacak kahramanlara, gönül erlerine hasretine tercüman oldu. Yusuf, Türk insanının içeride ve dışarıda uğradığı haksızlığa, dışlanmaya ’yeter’ deyişinin, mazlumların imdadına koşma isteyişinin simgesidir.

Cihan Titreten Koca Yusuf ve onun sevgisi, Türk insanının gücü, Hak için isteyişinin en güzel örneğidir. Koca Yusuf’un hayatının anlatıldığı romanımız, kendi dalında en çok okunan eser oldu. Beş defa okuyanlar var” dedi.

Türk spor geleneğinde, güreş, kılıç-kalkan, okçuluk, at yarışları, cirit gibi aletli-aletsiz ve atlı sporların hepsinin savaşa hazırlık için olduğunu söyleyen Delice, “Türkler fethettikleri yerlerde hemen güreş ve okçuluk tekkeleri açarlardı. Türk spor geleneğinde, gladyatör dövüşleri, boğa güreşleri ve boks gibi canlıya acı veren, yalnızca eğlence için yapılan sporlar yoktur. Spor, Hak için, maddi-manevi güçlü olmak, vatanı, mazlumu, mukaddes değerleri savunmak için yapılırdı” açıklamasında bulundu.

Delice, savaştaki bütün motiflerin yağlı güreşte de olduğunu, pehlivanların Allah, Allah sesleriyle er meydanına salındığını, davul zurna ile coştuğunu anlatarak, “Peşrev, başlı başına bir destandır. Peşrev esnasında, rakibin topuğuna dokunulması, ustalıktan ayağının tozu olamam, toprağa dokunulması, pehlivan, gücünle kuvvetinle mağrur olma, topraktan geldin yine toprak olacaksın, sahip olduğun güç, zeka, mal, mülk gibi nimetlerin hesabını vereceksin manasınadır” dedi.

Kaynak: İHA