Karataş; 'Köklü Sorunlara Köklü Çözümlerin Getirildiği Bir Dönem Olmalı'

Eğitim Bir Sen Erzurum2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, yeni eğitim öğretim yılının köklü sorunlara köklü çözümlerin getirildiği bir dönem olması temennisinde bulundu.

Karataş; 'Köklü Sorunlara Köklü Çözümlerin Getirildiği Bir Dönem Olmalı'
2017-2018 eğitim-öğretim yılının öğrenciler için yeni bir heyecanın başlangıcı, öğretmenler için yeni fedakârlıklar ve özveri dönemi, milletimiz içinse geleceğe yönelik daha büyük adımlar atabilme hedefiyle başladığını anlatan Eğitim Bir Sen Erzurum2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, ”Yaklaşık 18 milyon öğrencimize, 900 bini aşkın öğretmenimize, diğer eğitim çalışanları ile birlikte 20 milyonluk bu büyük ailenin tüm fertlerine başarılar diliyoruz. Ülkemizi ve içinde yaşadığımız coğrafyayı birçok yönüyle sıkıntıya sokan terörün ve darbe girişimiyle başlayan 15 Temmuz işgal hareketinin olumsuz yansımalarını yaşamaya devam ettiğimiz bir dönemde, yeni eğitim-öğretim yılı, millî şuurun artırılmasına katkı sağlamalıdır.

Darbe girişimi sonrası ülkenin toparlanması ve geleceğin şekillenmesi anlamında birçok alanda adımların atılması, eğitimde de iyileştirici hedefler içeren değişim iradesinin ortaya konulması umut verici olmakla birlikte, hâlâ yapılması gereken pek çok iş, çözülmesi gereken sorunlar bulunmaktadır.

Hayatın her alanını etkileyen olumsuzluklar eğitimin bıraktığı boşluklardan kaynaklanmaktadır. Bugün toplumsal bir ihtiyaç haline gelen yeni bir müfredat olgusu hepimizin gerçeğidir. Çocuklarımızın çağın gereklerine göre yetişmesi, gençlerimizin evrensel nitelikteki normlarla donanması, milletimizin geçmişten devraldığı medeniyet değerlerinin yarınlara aktarılması için tarihimizi günümüze bağlayan değerlerimizle bezenmiş yeni bir müfredata ihtiyaç vardır.” diye konuştu.

“İyi bir müfredatla başarı sağlayacağımız iyi bir eğitim sistemini hayata geçirmek, doğrudan istiklal ve istikbalimizle ilgilidir” diyen Eğitim Bir Sen Erzurum2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Sahici bir istikbal, kendi gerçeklerimize uygun okullarda öğreteceğimiz bilgiyle, çocuklarımıza kazandıracağımız davranışla ve değerlerimizi yaşatmakla mümkündür.

Köklü sorunlara köklü çözümlerin getirilmesi gereken bir dönemin eşiğindeyiz. Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu kritik dönemlerde her anlamda sürdürülebilir politikalar benimsemesi, belirleyeceği politikalar öncesinde eğitimin paydaşlarıyla istişare etmesi, eğitimin sorunlarının çözümü için çok önemlidir.

Eğitim konusundaki başlıca sorunlardan biri olan 100 bine yakın öğretmen ihtiyacı, atama bekleyen 300 bin öğretmen adayının varlığı, insan kaynaklarının yerli yerinde kullanılmasını engelleyen alışkanlıklar, uzun vadeli planlama gerektiren önemli hususlardır. Bunun yanında, başta öğretmenler olmak üzere, eğitim çalışanlarının kronikleşmiş sorunlarının çözümünün de en az öğretmen ihtiyacının karşılanması kadar zorunlu olduğu açıktır. Bunlara ek olarak, mülakatlı sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, erkek kamu görevlilerine dayatılan kılık-kıyafet zorunluluğu, çerçeve yönetmelikteki bazı antidemokratik yaptırımlar yüzünden kamu görevlilerinin yaşadıkları mahrumiyetler, öğretmenlerin kariyer basamaklarına ilişkin yaşadıkları belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, öğretmen açığı, eğitim çalışanlarının atama ve yer değiştirme süreçlerinde yaşadıkları sorunlar, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sıkıntılar gibi, çözüme kavuşturulması gereken hususların 2017-2018 eğitim-öğretim yılı içerisinde aşılmasını ümit ediyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bazı önemli başlıklar için çağrıda bulunuyoruz.”

KAZANMA VE KAYBETME NEDENİ AÇIKLANAMAYAN MÜLAKATLA ÖĞRETMEN ALIMI SON BULMALIDIR

668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin altıncı fıkrasıyla sözleşmeli öğretmenliğin tekrar uygulamaya konulduğunu ifade eden Karataş, “Geçmişte denenmiş, sonuçları görülmüş ve sürdürülebilirliği olmadığı için vazgeçilmiş sözleşmeli öğretmenlik istihdamının tekrar hayata geçirilmesinin büyük sıkıntıları beraberinde getireceği açıktır. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, söz konusu mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunu zedelemektedir. Bakanlık, yeni personel alımı tercihinde, mülakat uygulaması yerine daha adil, hakkaniyetli, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre istihdamı yeniden düşünmelidir. Maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet kriterleri tartışmaya açık sözleşmeli öğretmenlik istihdamı uygulamasına da, bunun yolu olan mülakatla öğretmen alımına da karşıyız. Öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerdeki sorunun çözümü; sözleşmeli öğretmenlik, yer değiştirme yasağı gibi palyatif yollarla değil, söz konusu bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olarak görev yapmalarını teşvik edecek katkılarla mümkündür” dedi.

İSTİHDAMDA GÜÇLÜK ÇEKİLEN YERLERDE TEŞVİK SİSTEMİ HAYATA GEÇİRİLMELİDİR

Eğitim Bir Sen Erzurum2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamaması olduğunu vurgulayarak, “Bugün söz konusu bölgelerde bir öğretmenin görevde kalma süresi ortalama 1,5 yıldır. Bu durum, eğitim-öğretimde ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Sorunun diğer boyutu, öğretmen açığının en çok bu bölgede bulunmasına rağmen deneyimli öğretmenlerin bölgede çalışmak yerine bir an önce diğer bölgelere gitmesidir. Bu açığı kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmişse de, bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği ortadadır. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyetin giderilmesi bakımından gereklidir.

TÜM ÖĞRETMEN İHTİYACI KADROLU OLARAK KARŞILANMALIDIR

Bir ülkede eğitim fakültelerinden mezun olup atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı ve o ülkenin eğitim kurumlarında 100 bine yakın öğretmen ihtiyacı varsa, bu, bir çarpıklığın olduğunun göstergesidir. Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bakanlığın öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sunamaması ya da eksik hizmet sunması, eğitim ve öğretimin bütün aşamalarında birçok sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması elzemdir. Bu amaçla, bir yandan YÖK ile daha sıkı bir iş birliği içerisinde Bakanlığın orta ve uzun vadeli öğretmen ihtiyacı ile yükseköğretim kurumlarının eğitim ve fen-edebiyat fakülteleri ile pedagojik formasyon kontenjanlarının müştereken belirlenmesi; diğer yandan norm kadro esaslarında köklü değişikliğe gidilerek, ders saatinin yanında öğrenci sayısı, okul büyüklüğü, coğrafi konumu, bulunulan bölgenin sosyo-ekonomik durumu ve OECD kriterleri gibi çok sayıda değişkenle belirlenen bir norm kadro düzenlemesi yapılması ve öğretmen sayısının kademeli olarak artırılması gerekmektedir.” Dedi.

KALICI BİR YÖNETİCİ GÖREVLENDİRME SİSTEMİ KURULMALIDIR

Eğitim kurumlarının yönetici görevlendirme süreci, görevlendirme yönetmeliklerine açılan iptal davalarında verilen yürütmenin durdurulması kararları ile görev süresi sona eren yöneticilerin yeniden değerlendirilme süreçlerine karşı açmış oldukları bireysel davalar neticesi verilen iptal kararları sonrası yönetilemez ve yürütülemez bir hâle geldiğini belirten Eğitim Bir Sen Erzurum2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Mahkeme kararları göz önünde bulundurularak çıkartılan yürürlükteki yönetmelik, mevcut sorunlara kısa vadeli çözümler getirse de, kazanılmış hakların korunması ve tecrübeli yöneticilerin görevlerinin devamının sağlanması noktasında yetersizdir.

Eğitim kurumlarının yönetimi konusunda konuya uzun vadeli bakan bir politika ve strateji geliştirilmelidir. Yönetici görevlendirme sürecinde belirsiz ve kestirilemez bir politika izlenmesi; 6287 sayılı Kanun’la yöneticilik görev süresinin 4 yılla sınırlandırılmış olması; ek ders usul ve esaslarının yöneticilere münhasır mali haklarının günümüz eğitim kurumu yöneticiliği görevlendirme süreci ve sorumluluklarına uyarlanamaması ile nöbet ücreti gibi yönetici olamayanlara tanınan ilave imkânların denginin yöneticilere yansıtılamaması sonucu kurum içi ücret dengesinin bozulması; öğretmenlik branşındaki normlarının saklı tutulmaması nedeniyle görev süresi sona eren yöneticilerin norm kadro fazlası öğretmen konumuna düşecek olmaları gibi sebepler dikkate alındığında, mevcut durumda yönetici görevlendirme sürecinde aday ve nitelikli/tecrübeli sıkıntısı yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Bu itibarla mahkeme kararları da gözetilerek, yürütülebilir ve kalıcı bir yönetici görevlendirme sistemi kurulmalıdır.

MAĞDURİYET OLUŞTURAN ÖĞRETMENLERİN YER DEĞİŞİKLİĞİ SORUNUNA KALICI ÇÖZÜM GETİRİLMELİDİR

Bu dönemde öğretmenlerin aile bütünlüğünün sağlanması konusunda hassasiyet gösterilmesi, birkaç defa başvuru alınarak eşlerinden ayrı öğretmenlerin aynı ilçede buluşturulması önemli bir adım olmakla birlikte, öğretmen atama konusunda sürdürülebilir bir politikaya ihtiyaç var. Öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon kaybının yanında mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır. Bu itibarla, özellikle mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde il ve ilçe emri uygulaması keyfilikten çıkartılarak yönetmelik hükmü haline getirilmelidir. Yer değişikliği talepleri tümüyle karşılanmalı; tüm taleplerin yerine getirilmesinin imkânsız olması halinde ise en azından ilçeler arasındaki uzaklık ve ulaşım güçlüğü gibi kriterler dikkate alınarak mağduriyetleri en üst düzeyde bulunan öğretmenlere münhasır bir düzenleme yapılmalıdır.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ İÇİN ADİL BİR KARİYER SİSTEMİ GELİŞTİRİLMELİDİR

Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına neden olmuştur. 2006 yılından bu yana öğretmen kariyer basamaklarına ilişkin uygulama yapılmamaktadır. Paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir.

Nitekim Ekim 2009 tarihli Kurum İdari Kurulu’nda, “Kariyer basamaklarında yükselmeye yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümler göz önünde bulundurularak, yeniden uygulayabilmek amacıyla ilgili mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılarak sınav açılmasına yönelik çalışmaların başlatılarak en kısa zamanda sonuçlandırılması” kararı alınmıştı. Bakanlık, altına imza attığı kararların gereğini yapmalıdır.

EK DERS ESASLARINDAKİ ADALETSİZLİK SONA ERDİRİLMELİ, DERS ÜCRETLERİ ARTIRILMALIDIR

Ek ders esaslarında ücret dengesizliğine ve mağduriyete neden olan hükümler, uzun bir zaman geçmesine rağmen hâlâ değiştirilmemiştir. 2006 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ek ders esasları, 11 yıldır uygulanmakta ve değiştiği günden beri bazı adaletsizlikler devam etmektedir. Sendika olarak hazırlayıp Bakanlığa sunduğumuz taslak dikkate alınmalı, gerekli mevzuat değişiklikleri bir an önce yapılmalıdır. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik, okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti farklılıkları ivedilikle giderilmeli, ek ders birim ücreti artırılmalıdır.

DERS KİTAPLARI VE YARDIMCI KAYNAKLAR HAZIRLANIRKEN ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR

Yeni müfredat çerçevesinde yazılan ders kitaplarının içeriklerinin hazırlanması çok önemli ve özen isteyen bir konudur. Müfredatın öngördüğü kazanımlara hizmet etmeyen, hedeflenen davranışı gerçekleştirmeyen kitap içerikleri fayda yerine zarar vermektedir. Ayrıca, bu kitaplar velilere külfet getirmeyecek, öğrencilerin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde hazırlanmalıdır.

OKULLARIN BÜTÇE SORUNU İVEDİLİKLE ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALIDIR

Okullara bütçe verilmemesi nedeniyle birçok sorun yaşanmaktadır. Okulların zaruri harcamaları için okul aile birlikleri tarafından üretilmeye çalışılan çözümler, başvurulan yollar yetersiz kalmaktadır. Okul yöneticilerinin eğitim liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan okulların bütçe sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan en fazla zararı yine okul yönetimleri görmektedir. Merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek uygulamasına bir an evvel geçilmeli, velilerden para talep etme dönemi sona erdirilmelidir.

AÇIK ÖĞRETİM LİSELERİ BAŞARISIZ ÖĞRENCİ DEPOSU OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR

2008 yılından itibaren açık öğretim lisesine kayıtlarda ciddi bir artış meydana gelmiş, son yıllarda TEOG ile birlikte açık öğretime yeni kayıt sayıları daha da artmıştır. Açık öğretim lisesi, nitelikli bir alternatif olmaktan ziyade sistemde başarısız öğrencilerin yönlendirildiği depo kurum haline gelmiştir. Bakanlık açık öğretimi başarısız öğrencilerin mecburen devam etmek zorunda oldukları bir kurum olmaktan çıkarmaya, bununla birlikte demokratik ve esnek bir eğitim alternatifi olarak yeniden tanımlamaya yönelik çalışmalar yapmalıdır. Diğer taraftan, TEOG sınav puanları üzerinden yeterli başarıyı gösteremeyen öğrencileri örgün eğitim içinde tutacak ve yetersizliklerini giderici telafi eğitimleri almalarını sağlayacak bir politika geliştirilmelidir.

STRATEJİSİ OLMAYAN ‘ÖĞRETMEN STRATEJİ BELGESİ’ YENİDEN ELE ALINMALIDIR

Gerçek bir strateji belgesinden beklenen, öncelikle eğitim sisteminin ve bu kapsamda öğretmen istihdamı, çalışma şartları, yeterlilikleri, eğitim sisteminin mevcut durumu ve sorunlu alanları tespit etmesi, devamında ise bunlara yönelik kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri içeren planlama yapmasıdır. Ancak Bakanlığın hazırladığı Öğretmen Strateji Belgesi’nde bu türden bir stratejik yaklaşıma rastlanmamaktadır. Sorunun doğru ve net bir şekilde ortaya konulmadığı bir vasattan sağlıklı bir çözümün çıkması tabii ki mümkün değildir. Rotasyon, performans değerlendirme, sözleşmeli öğretmenlik uygulaması ve yeterlilik sınavı gibi Bakanlık bürokrasisinin kerameti kendinden menkul buluşlarının boy gösterdiği bu belgenin, eğitime ve de öğretmenlik mesleğine katkı sunmak bir yana eğitim çalışanlarının motivasyon kaybına ve çalışma hayatının bozulmasına yol açacağı açıktır. Bu itibarla Bakanlık, çalışanların sesine kulak vermeli, uygulanması ve yürütülmesi zarardan başka bir sonuca yol açmayacak bu belgeyi yeniden ele almalıdır.

ÖĞRETMENLERİ GEREN DEĞİL, GELİŞTİREN PLANLAMALAR YAPILMALIDIR

Öğretmen Strateji Belgesi’nde bütün öğretmenler için zorunlu bir performans değerlendirme sisteminin geliştirilmesi öngörülmüştür. Yine Bakanlık yetkililerince bu hususta adım atılmak istendiği uzun süredir bilinmektedir. Bakanlığın hukuki ve kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirmesinde ısrar etmesinin gerekçesi ortada yoktur. Eğitim gibi uzun erimli bir süreçte eğitimin kısa vadeli nicel sonuçlarının yanında uzun vadeli nitel sonuçlarının da olduğu, eğitimin yansıma ve dışsallığının yüksek olduğu bilinen bir gerçektir. Sonuçları hemen alınamayan bir süreçte, anlık veya kısa vadeli performans ölçümü mümkün olmamaktadır. Öğretmenden ne beklediğimizi belirlemeden önce öğretmen yetiştirmeden ne beklediğimizi ortaya koymamız gerekmektedir. Uygulanabilir olmayan dayatmalar yerine eğitimden beklenenler ekseninde öğretmenden beklentiler ortaya konulmalı ve bu doğrultuda öğretmenlere daha fazla destek sağlanmalıdır.

ÖĞRETMENLER ROTASYON DEĞİL, MOTİVASYON BEKLİYOR

Rotasyon sisteminin işlevsel ve aktif hal getirilmesi de Öğretmen Strateji Belgesi’nde öngörülmüştür. Eğitim-Bir-Sen olarak, bahse konu düzenlemeyle ilgili, yönetmelik taslağının kamuoyuna yansıdığı andan itibaren, tepkimizi ortaya koymuş; rotasyon uygulamasını “kavimler göçü” olarak nitelendirerek ‘rüyanızda bile görmeyin’ diyerek karşı çıkmıştık. Eğitimin ve öğretmenlerin çözülmesi gereken pek çok sorunu varken rotasyonun çözüm değil, yeni bir sorun alanı haline geleceğine vurgu yapmıştık. Yakın zamanda proje okulları yönünden rotasyonun Milli Eğitim Bakanlığı’nca denendiği ve bir sonuç alınamadığı da bilinmektedir. Bakanlık norm kadro fazlası öğretmenlerin atamasıyla beraber, ülke genelinde 155 proje okulunda 8 yılını dolduran 1.187 öğretmeni rotasyona tabii tutmayı kararlaştırılmış, ancak süreç tamamlanamadan geri adım atılmak zorunda kalınmıştır. Bakanlık, bu tür ‘örnek uygulamalardan’ ders almalı, dar kapsamlı bir grupta bile uygulayamadığı rotasyonu 950 bin öğretmene nasıl uygulayacağı konusunda yeniden düşünmeli, olumsuz sonuçlara ve mağduriyetlere sebebiyet vermeden rotasyon düşüncesinden vazgeçmelidir.

KILIK-KIYAFET ÖZGÜRLÜĞÜ DARBE KALINTISI YÖNETMELİĞİN BOYUNDURUĞUNDAN KURTARILMALIDIR

Darbe ürünü, demokrasiye ve insan haklarına aykırı kılık-kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmesi için ilk adımı atmak Millî Eğitim Bakanlığı’na düşmektedir. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar, mesai saatleri içinde ve resmi görevlerinin ifasında, mevcut yönetmelik hükümlerine bağlı kalmaksızın, milletimizin değerlerine ve toplumca genel kabul görmüş esaslara göre kılık-kıyafetlerini serbestçe seçebilmelidir. Bu konuda başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, talebimiz karşılanıncaya kadar devam edecektir.

Eğitim-Bir-Sen olarak, bilgiye, bilmeye, başarmaya odaklanmamızın daha bir önem kazandığı gerçeğiyle yeni dönemin daha rahat, aydınlık, umut dolu gelişmelere vesile olmasını temenni ediyoruz. Özlenen başarıya ulaşmak için başta öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz, eğitim çalışanlarımız olmak üzere, öğrenci ve veliler olarak herkesin, her birimizin yapacağı çok güzel, iyi şeyler mutlaka vardır. Her birimiz yeni eğitim döneminin heyecanını görevimizin idrakinde bir sorumlulukla yaşayabiliriz, yaşamalıyız.

İnsanları eğitimli, bilgi ve yüksek değerlerle donatılmış Yeni Türkiye’nin gerçek anlamda yolunu, ufkunu açacak bir eğitim düzenine kavuşma heyecan ve beklentisi ile yeni eğitim-öğretim yılının hayırlara vesile olmasını diliyoruz.”
Kaynak: İHA