İçişleri Bakanı Soylu Açıklaması (2)

'(Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinde yaşanan olaylar) Bazı HDP'li milletvekilleri beni aradı. Anlatıyorlar 'şöyledir böyledir' diyorlar. Dedim ki tahrike gerek yok, biz bu işin üstesinden geliriz. Bu arada dediler ki 'biz bu cenazeyi buradan çıkaracağız, definden.' Dedim ki bakın çıkartmayın bu yanlış olur, ayıp olur. Bunu yaptırmamalıyız. Bunlar 5, 10 dakikanın içinde gerçekleşiyor, olay zaten 20, 25 dakikalık bir olay. Ben hemen oraya geliyorum bekleyin dedim. Gittik oraya baktım ki ben gelmeden cenazeyi çıkartmışlar. Durdurun cenazeyi dedim, durdurdular. Cenazeyi biz buraya tekrar defnedelim... Orada ailenin şöyle bir değerlendirmesi oldu, 'bu kadar olaydan sonra eğer tekrar bir şey olursa biz çok üzülürüz.' dediler. Ben de bunu insani gördüm. O zaman dedim bir değerlendirme yapın hep beraber, ne yapmak istiyorsanız biz size yardımcı olalım' 'Bu arada şöyle ifadelerde geldi, ben kamuoyuna herşeyi açıklamakla yükümlüyüm telefonda bana söylenenler 'bize Ermeni dölü', 'siz Kürt'sünüz', 'Alevi'siniz' dediler. Bir sürü şey söylendi. Ben arkadaşlarımıza mezarlığa gittiğimde sordum, böyle ifadeler oldu mu? Güvenlik görevlileri dediler ki 'böyle ifadeler olmadı.' Olur bazen güvenlik görevlileri duymamış olabilirler, bazen söylemekten imtina edebilirler. Dedim ki getirin videoları, bütün videoları izledik. Orada 1 saat, tek tek ne söylendi, ne yapıldı, ne edildi. Böyle bir laf yok bir kere, böyle bir söz yok' 'Polisler, komiser arkadaşlar, amirler, eşraf herkesle birer birer fotoğraf çektirdik, 'hadi bakalım Allah yolunuzu açık etsin.' dedim, arabaya bindim ve gittim. Gece saat 1, 1 buçukta 'İçişleri Bakanı saldırganların birisiyle beraber karakolda fotoğraf çektirdi.' Yuh ya yuh. Öyle senaryolar üretiyorlar ki' 'Olay şu, 48 kişinin ifadesi alındı, o benim fotoğraf çektirdiklerimden bir tanesinin de ifadesi alındı ve şu anda gözaltında yani onun da olaylarda ne kadar etkisi var, ne kadar etkisi yok savcılık ve bizim arkadaşlarımızın değerlendirmesi sonrası çıkar'

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eski milletvekili Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinde yaşanan olaylarla ilgili, 'Ben hemen oraya geliyorum bekleyin dedim. Gittik oraya baktım ki ben gelmeden cenazeyi çıkartmışlar. Durdurun cenazeyi dedim, durdurdular. Cenazeyi biz buraya tekrar defnedelim... Orada ailenin şöyle bir değerlendirmesi oldu, 'bu kadar olaydan sonra eğer tekrar bir şey olursa biz çok üzülürüz.' dediler. Ben de bunu insani gördüm.' dedi.

Soylu, AK Parti Maçka İlçe Başkanlığının 6. Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada, Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinde yaşananlara değinerek, 'Biz öncelikle insanız ve kendi görevlerimizi hakkıyla, adaletiyle ve bize öğretilen kurallarla ve ölçülerimizle yapmak zorundayız.' değerlendirmesinde bulundu.

Kendilerinin görevinin bu olduğunu ifade eden Soylu, şöyle devam etti:

'Eğer biz bundan saparsak bu Allah’ın ve milletin gücüne gider. Biz biliriz ki insanlar yeryüzünde Allah’ın elçileridir. Onların gücüne giden, Allah’ın gücüne gider. Aysel Tuğluk’un annesi öldü. Bizim bir arkadaşımız bana gece telefon açtı. Ben de Adalet Bakanımızı aradım ve 'Annesi 80 yaşında vefat etmiş, biz buna izin verelim.' dedim. 'Haklısın’ dedi. O arada Sayın Cumhurbaşkanımıza bir notla arz ettik, 'Doğru olan, insani olan da budur.' dendi. Ardından arkadaşlarımıza, 'gerekli tedbirleri alın.' dedik. Şöyle bir teklif daha geldi. Bir kişi cezaevinden çıkarsa, eğer o gece cezaevinin dışında kalması gerekiyorsa normali ilgili cezaevinde veya yakın bir cezaevinde kalmasıdır. Bana yine ilgili arkadaşımız, bizim partimizin yetkilisi dedi ki 'şöyle bir talepleri daha var. Siz izin verirseniz eğer akşam kendi evinde kalabilirmiş. İzin verir misiniz? dedi. Dedim ki 'ona da izin verelim', verdik. Ondan sonra da biz başka işlerle meşgul olduk. Fakat cezaevinden çıkması gecikti yani prosedürler falan sonra geldi, cenaze ikindide defnedilmesi gerekirken ikindiyi geçti akşam vaktinde cenaze oluştu. Bunun da farkında değiliz, bizim de yerel yönetimler toplantımız vardı, konuşmalarımız vardı, başka programlarımız söz konusuydu.'

Soylu, daha sonra bakanlığa geçtiğini vurgulayarak, 'Zangır zangır herkes beni arıyor. 'Burada olay var, bu olayla ilgili hemen müdahale edin.' Ben de hemen emniyet müdürümü aradım, dedim ki cenazede olay mı var? Dedi ki 'efendim cenaze defnedildi, ben çıktım. Olay bitti bir şey yok diye arkadaşlara bıraktım ben ayrıldım ama hemen bakıyorum. Bana bir şey gelmedi.' Ankara valimi aradım, o da aynısını söyledi. Dedim hemen bir bakın, hemen müdahale edelim. Sonra Ankara Emniyet Müdürüm aradı, 'Evet efendim ilçe emniyet müdürümüz orada bütün tedbirler alınmış, ilk önce 5, sonra 10, sonra 15, sonra 25 kişilik grup geldi burada protesto ediyor.' Hemen müdahale edin, kesinlikle müsaade etmeyin dedim.' diye konuştu.

O arada kendisini HDP’li bazı milletvekillerinin aradığını belirten Soylu, şunları kaydetti:

'Anlatıyorlar şöyledir böyledir diyorlar. Dedim ki tahrike gerek yok, biz bu işin üstesinden geliriz. Bu arada dediler ki 'biz bu cenazeyi buradan çıkaracağız, definden.' Dedim ki bakın çıkartmayın bu yanlış olur, ayıp olur. Bunu yaptırmamalıyız. Bunlar 5, 10 dakikanın içinde gerçekleşiyor, olay zaten 20, 25 dakikalık bir olay. Ben hemen oraya geliyorum bekleyin dedim. Gittik oraya baktım ki ben gelmeden cenazeyi çıkartmışlar. Durdurun cenazeyi dedim, durdurdular. Cenazeyi biz buraya tekrar defnedelim. Orada ailenin şöyle bir değerlendirmesi oldu, 'bu kadar olaydan sonra eğer tekrar bir şey olursa biz çok üzülürüz.' dediler. Ben de bunu insani gördüm. O zaman dedim, bir değerlendirme yapın hep beraber, ne yapmak istiyorsanız biz size yardımcı olalım. Burası olur, Karşıyaka Mezarlığı olur, memleketinizi istiyorsanız memleketinize... O arada Sayın Cumhurbaşkanımıza bu olayı arz ettim, efendim böyle böyle bir durumla karşı karşıyayız talimatınız bu konuda nedir? Dedi ki 'Eğer aile burada gömülmesini artık istemiyorsa hemen bir uçak tutun. (Biz uçağı ayarladık Türk Hava Yollarıyla saat 2 buçuk 3 gibi hareket edebileceğimizi de hesaba koyduk.) Uçakla beraber cenazeye gitmek isteyenleri ve cenazeyi de memleketine götürün orada da tedbirleri alın, defni gerçekleştirin.' dedi. Ben de 'emredersiniz' dedim ve netice itibarıyla olayın başından sonuna kadar…'

Bakan Soylu, orada bulunurken 'Aysel Tuğluk nerede?' diye sorduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

'Şuradaydı, buradaydı, en sonunda dediler ki bana karakolda. Karakolun önünde jandarma arabasının içerisinde bir jandarmanın gözetiminde duruyor, taşındığı, getirildiği arabanın içerisinde. Karakola çıktım dedim ki kendisini de getirin, getirdiler. Bir odaya girdik, başsağlığı diledim ve konuştuk. Nasıl oldu olaylar diye anlattı 40, 45 dakika, Vali bey de emniyet müdürümüz de vardı. Herkes notlarını aldı. Bu arada şöyle ifadelerde geldi, ben kamuoyuna herşeyi açıklamakla yükümlüyüm telefonda bana söylenenler 'bize Ermeni dölü.', 'siz Kürt'sünüz', 'Alevi'siniz' dediler. Bir sürü şey söylendi. Ben arkadaşlarımıza ilk gittiğimde mezarlığa sordum, böyle ifadeler oldu mu, güvenlik görevlileri dediler ki 'böyle ifadeler olmadı.' Olur bazen güvenlik görevlileri duymamış olabilirler, bazen söylemekten imtina edebilirler. Dedim ki getirin videoları. Bütün videoları izledik orada 1 saat, tek tek ne söylendi, ne yapıldı, ne edildi. Böyle bir laf yok bir kere, böyle bir söz yok. Başka sözler var, 'buraya gömdürmeyiz, bizim ailemiz burada, şehidimiz burda, anam burda, babam burda, bilmem ne burada…' Aslında belkide onlar kimin gömüleceğini de tam anlamıyla da bilmiyorlar, gece yarısı da olunca 'niye acaba gece buraya gömülüyor', böyle bir durum da oluştu. Netice itibarıyla biz oraya gitmeden önce polis tabiriyle söylüyorum onları püskürttüler, alanı temizlediler öbürleri de çıktı gitti.'

'Karakola gittiğimizde, 'eve gidebilir miyim? Bana izin verir misiniz?' dedi, dedim 'hemen işlemleri yapın. Siz eve gidin, değerlendirmenizi yapın bana söyleyin. Tunceli ise biz Tunceli'ye, gitmeyi istediğiniz yerde tedbirimizi alalım.' diyen Soylu, şunları kaydetti:

'O gitti, biz de karakolda bu işlemleri takip ettik, sonra oranın eşrafı geldi. Ben 2, 3 saat oradayım. Bak başıma gelen işe Araplar geldiler, benimle fotoğraf çektiriyorlar, 'fotoğraf çektirebilir miyim? Özür dilerim bilmem ne diyor? Yüzlerce insanla fotoğraf çektiriyoruz. Karakolda oturuyoruz daha gözaltı işlemi yok, hiçkimse gözaltına alınmış değil. Bir Muşlu var, 'ben Kürdüm, Allah razı olsun belediye başkanı bana sahip çıktı, çoluğumla çocuğumla burada oturuyorum.' dedi. Kaç çocuk sahibisin? dedim. 46 yaşındaymış ben zannediyorum 5, 6 çocuk diyecek. 'Yeni evlendim. İstanbul'dan Beyoğlu'ndan çok güzel bir ailenin kızını aldım.' dedi. Böyle polislerle, komiser arkadaşlarla sohbet ettik. Eşraf, belediye başkanları geldi hepsiyle sohbet ettik. Orada 'bu olay olmasaydı çok ayıp oldu, yanlış oldu, bu olay bizi çok üzdü' sitemlerimi de ilettim. Bu arada dedim ki hemen tahkikata başlayın, kim varsa ifadesini alın, tanıkların da şüphelilerin de ifadesini alın ve gereğini yerine getirin. Burada en ufak bir boşluk vermeyeceksiniz. Sabahleyin sizden bu işin sonucunu bekliyorum dedim. Fotoğraf çektirmek isteyenler oldu. Polisler, komiser arkadaşlar, amirler, eşraf herkesle birer birer fotoğraf çektirdik, hadi bakalım Allah yolunuzu açık etsin dedim, arabaya bindim ve gittim.'

Bakan Süleyman Soylu, şöyle devam etti:

'Gece saat 1, 1 buçuk da 'İçişleri Bakanı saldırganların birisiyle beraber karakolda fotoğraf çektirdi.' Yuh ya yuh. Öyle senaryolar üretiyorlar ki… Olay şu, 48 kişinin ifadesi alındı, o benim fotoğraf çektirdiklerimden bir tanesinin de ifadesi alındı ve şu anda gözaltında yani onun da olaylarda ne kadar etkisi var, ne kadar etkisi yok savcılık ve bizim arkadaşlarımızın değerlendirmesi sonrası çıkar. Yani sırf bu olayda bir iftira atmak, bir fotoğraf, yandık biz o zaman. Günde binlerce fotoğraf çektiriyoruz bazen Anadolu'ya gittiğimizde, insanlarla bir araya geldiğimizde. Hepsinin hangi hali ortaya koyduklarını mı bileceğiz yani. Biz fotoğrafa bakmayız? Biz neye bakarız biliyor musunuz? Kimin hukuka uyup uymadığına, kimin kurala uyup uymadığına, kimin bu kuralları yerine getirip getirmediğine, kim haksızlık yaparsa yapsın benim görevim, babası bile haksızlık yaparsa gereğini yerine getirmekle mükellefim. Biz bunu yapmak zorundayız. Bugün 16 Eylül. 16 Eylül tarihinde aynı iftiralarla ve aynı meczupluklarla bu ülkenin iki tane bakanını bir de başbakanını astınız. 56 yıldır kimliğiniz de karakteriniz de hiçbir şekilde değişmedi aynı şekilde devam ediyorsunuz. Yalanlarınızla, iftiralarınızla ve anlayışlarınızla birlikte. Başımıza gelecek iş vardı demek, derler ya 'akacak kan damarda durmaz.' diye.'

(Sürecek)
Kaynak: AA