Psikologdan Okul Korkusu Ve Fobisi Uyarısı

Klinik Psikolog Özlem Soysal, okul korkusu ve fobisinin birbirinden tamamen farklı iki sorun olduğunu belirterek, ailelerin yaşanabilecek sorunlara karşı gerekli önlemleri alabilmeleri için bu ayrımı iyi değerlendirmesi gerektiğini vurguladı.

Psikologdan Okul Korkusu Ve Fobisi Uyarısı
Memorial Dicle Hastanesi Psikoloji Bölümünden Klinik Psikolog Özlem Soysal, okula yeni başlayacak çocuklarda gelişebilen okul fobisi ve okul korkusu ayrımı hakkında bilgi verdi. Okul fobisinin, çocuğun okula gitme konusunda isteksiz olması veya okula gitmeyi tamamen reddetmesi durumu olduğunu belirten Soysal, “Okul fobisi denildiğinde anlaşılması gereken şiddetli bir kaygı ile çocuğun okula gitmek istememe söz konusudur. Okul korkusu normal bir tepki olarak kabul edilebilir ve çocuğun yaşadığı duygu, fobi olarak değerlendirilemez. Ancak korku durumu bir haftadan uzun sürer, çocuğun okuldan soğumasını giderek artırır, okula gitmesi yönünde evde verilen tüm desteğe rağmen sonuç alınamaz ise okul fobisinden söz edilebilir. Okul fobisinin tipik özellikleri arasında; sıkıntı, ağlama, sinirlilik, uykusuzluk, saldırganlık, baş ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık sayılabilir. Tepkiler okul saatleri yaklaştığında daha da artar. Bu şikayetler en sık okulların açıldığı zamanlarda yaşanır” dedi.



“Annenin tutumu okul fobisi oluşturabilir”

Okul fobisini oluşturan önemli bir neden olarak annenin aşırı koruyucu tutumunun gösterilebileceğini anlatan Soysal, “Çocuğu evde koruyan, kollayan, besleyen, denetleyen ebeveyn birliği içinde en önemli yere sahip kişi annedir. Annenin, çocuğun her isteğini yerine getirmesi, onun yapabileceği şeyleri kendisinin yapması, ev alanının dışında da aynı tutumla çocuğu dış çevre gerçekliğinden yalıtıp sokakta gördüğü her şeyi tehlike kaynağı olarak değerlendirerek bunu çocuğa aşılaması, çocukta bu tür bir fobi oluşumunu tetikleyebilir. Okul fobisi olan çocuklar, yaşamlarının daha önceki yıllarında anneleri tarafından aşırı özen içinde büyütülür. Bu tür anneler sürekli olarak çocuklarını memnun eder, onların sevgisini kazanma çabası içinde olur, tüm isteklerini karşılar ve onları sürekli olarak hayal kırıklığına uğramaktan korur. Bazı anneler ise çocukları gözlerinin önünde olmadığında kendilerini çok yalnız hisseder ve psikolojik, fizyolojik olarak çocuklarıyla yakın olma gereksinimi duyar. Çocukları anaokuluna göndermekten kaçındıkları gibi arkadaşlarının evine bile oyun oynamak için göndermek istemez” diye konuştu.



“Ev dışına çıkarılma duygusu fobi oluşturabilir”

Okul fobisi olan çocukların yuva dışına atılma ile ürkütülmüş olabileceğini ifade eden Soysal, şunları kaydetti:

“Okula gitmek çocukta, evden atılma ya da eve döndüğünde anneyi evde bulamama gibi düşüncelere yol açabilir. Bu korku, çocuğun şahit olduğu anne-baba kavgaları, ona kesinlikle söylenmemesi gereken ‘Senin yüzünden annen-baban hasta oldu’, ‘Seni sokağa atacağım’, ‘Seni başkalarına vereceğim’ şeklindeki davranış ve sözler sonucu da oluşabilir. Kardeş kıskançlığına bir tepki sonucu da okul fobisi gelişebilir. Kardeşi yüzünden evden okula gönderildiğini, kendisi yokken kardeşine sevdiği yiyecekler ve oyuncakların alınıp, onun kendisinden çok daha fazla sevildiği düşüncesi, çocuğun okula bakış açısını olumsuz etkileyebilir.”

“Çocuğa güven verilmeli”

Okul fobisi yaşayan çocuklara kızmanın ve öfkelenmenin sorunu daha da çözümsüz bir hale getirebileceğine dikkat çeken Soysal, şu ifadelerde bulundu:

“Çocuğu zorlayarak okula götürmek de kesinlikle çözüm değildir. Suçlamadan, ona değer vererek, onu dinleyerek soruna neden olan faktörleri bulmak, çözüm için ilk adım olmalıdır. Çocuğa bu korkunun birçok çocukta görülebildiği ve değişiminin mümkün olduğu anlatılmalı, ona güven verilmelidir. Olumsuz aile tutumları değiştirilip, yerine olması gereken davranışlar sergilenmelidir. İlk günlerde okulun bahçesine, sonra okul içine, daha sonra sınıfa götürülmelidir. Böylelikle atılacak bu adımlar çocuğu okulla barışık hale getirmeye yardımcı olacaktır.”

Ailelere öneriler

Soysal, okul fobisi olan çocukların ailelerine şu önerilerde bulundu:

“Birlikte okul alışverişi yapmak çocuğu heyecanlandıracaktır. Hatta bu alışveriş öncesinde kısaca sohbet edip okulda nelere ihtiyacı olabileceği sorulmalıdır. Bu sayede çocuğun okulu nasıl hayal ettiği ile ilgili fikir sahibi de olunabilir. Okulun ilk günlerinde çocuk hangi ebeveynden daha kolay ayrılabiliyorsa, okula o kişi ile gitmelidir. İlk iki gün dışında okulda beklemek sıkıntılı olabilir. Çocuğu okuldan alacak ebeveyn tam vaktinde okulda olmalıdır. Bu davranış, çocukta büyük bir güven oluşturacaktır. Çocuk okula götürüldüğünde, aile ile veda anı kritiktir. Bu vedalaşma çok uzun tutulmamalı, çocuktan gizlice okuldan ayrılmamalıdır. Ebeveynler, çocuğun okulda olduğu sırada herhangi bir etkinliğe katılacaksa bu konu hakkında çocuğa bilgi verilmemeli, onun yanında konuşulmamalıdır. Çünkü kendisi okuldayken anne ya da babasının eğleneceğini düşünebilir ve okula gitmeyi ceza gibi algılayabilir. Çocuğun eğitim öğretim hayatına sağlıklı bir başlangıç yapabilmesi, başarı ile yoluna devam edebilmesi kurulacak okul-aile işbirliği ile mümkün olur. Bunun için okul yöneticileri ve öğretmenlerle karşılıklı güvene dayalı bir ilişki kurulmalıdır.”
Kaynak: İHA