Uluslararası Deprem Gerçeği Ve Kentleşme Çalıştayı

Başbakan Yıldırım: (1) 'Derin bir teessürle ifade ediyorum ki Marmara Depremi'nde büyük bir acziyetle karşı karşıya kaldık. Çıplak elle enkazı kaldırmaya çalışanlar, aile bireylerini, komşularını, yakınlarını aradı. Manşetler, devletin yetersizliğine, hükümetin acziyetine, deprem bölgesinin kaderine terk edildiğine yönelik başlıklarla doluydu. Benzer acıları, zor durumları yaşamamak için hükümet olarak bundan ders almış vaziyette, çok ciddi çalışmalar yapıyoruz' 'Depreme hazır olmak, deprem olduktan sonra düşüneceğiniz, karar vereceğiniz tedbirlerle olmaz. O deprem sonu zaten sağlıklı düşünce veyahut bir şey ortada kalmıyor. Panik havasıyla doğru yapacaklarınızı bile yapamaz hale düşüyorsunuz. O yüzden depremle yaşamanın yollarını en iyi şekilde öğrenmemiz, depreme hazırlıklı olmaktan geçiyor'

Başbakan Binali Yıldırım, 'Derin bir teessürle ifade ediyorum ki Marmara Depremi'nde büyük bir acziyetle karşı karşıya kaldık. Çıplak elle enkazı kaldırmaya çalışanlar, aile bireylerini, komşularını, yakınlarını aradı. Manşetler, devletin yetersizliğine, hükümetin acziyetine, deprem bölgesinin kaderine terk edildiğine yönelik başlıklarla doluydu. Benzer acıları, zor durumları yaşamamak için hükümet olarak bundan ders almış vaziyette, çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.' dedi.

Yıldırım, 'Uluslararası Deprem Gerçeği ve Kentleşme Çalıştayı'ndaki konuşmasının başında, asrın felaketi denilebilecek 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde hayatını kaybedenlere rahmet dilerken, 'O gece yaşanan deprem sadece Kocaeli'yi, Gölcük'ü, Sakarya'yı, Yalova'yı, Çınarcık'ı sarsmadı, bütün milletimizin yüreğini derinden sarstı.' ifadesini kullandı.

Saat 03.02'de meydana gelen 7,4 şiddetindeki depremin 45 saniye sürdüğünü hatırlatan Yıldırım, 'Bu depremde maalesef 17 bin 480 vatandaşımız hayatını kaybetti, 23 bin 781 vatandaşımız yaralandı, 505 vatandaşımız sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Yaklaşık 16 milyon vatandaşımız depremden doğrudan ve dolaylı olarak etkilendi.' diye konuştu.

Yıldırım, doğal afetlerin getireceği yıkım ve zararın, afet olmadan önce alınan tedbirlerle azaltılabileceğine işaret ederek, depremlerin engellenme şansı olmadığını dile getirdi.

Son 100 yılda 1939 Erzincan Depremi'yle beraber deprem hareketlerinin doğudan batıya doğru ilerlediğinin görüldüğünü ve bunun son örneğinin 1999 Marmara Depremi olduğunu kaydeden Yıldırım, 'Demek ki bundan sonra olacak deprem de Batı bölgemizde olacak. Bu, bilimsel bir tespittir. Bu gerçeği bilerek, bu alanda bilinçlenerek altyapı, üstyapı tedbirleri alarak deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz. Bugün deprem kuşakları, aktif fay hatları üzerinde yaşayan bir çok ülke, depreme rağmen depremle yaşamak konusunda önemli mesafeler katetti. Şiddetli depremlerde bile can ve mal kayıplarını en aza indirecek tedbirleri alan ülke örnekleri var.' ifadelerini kullandı.

- 'Ankara depremden bihaber kalmıştı'

Yıldırım, AK Parti iktidara geldiğinden itibaren konu üzerinde titizlikle durduklarına değinerek, şöyle devam etti:

'Üzülerek ifade etmek isterim ki bu depremi İstanbul'da yaşamış biri olarak o dönemde Türkiye'nin yönetiminde olanların bırakın depreme yönelik tedbir almak, 2 gün boyunca deprem hakkında fikirleri yoktu. Çünkü bütün iletişim ve ulaşım altyapısı çökmüş, Ankara depremden bihaber kalmıştı. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsleri Genel Müdürüydüm. Bizim Mudanya'da, Armutlu'da, Çınarcık'ta, Yalova'da gemilerimiz vardı. Bu gemilerle SSP telsiz irtibatı kurarak, oradan ekipleri hemen sahaya çıkardık, yarım saat içerisinde depremin ağır bilançosunu öğrenme imkanı bulduk. O zaman Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı hemen arayarak, acil bir eylem planı yaptık. Bu eylem planının esası şuydu, bütün İDO'nun seferlerini iptal ettik ve bütün gemileri, 20 civarında gemiyi doğrudan deprem bölgelerine yönlendirdik. O gün boyunca yaptığımız bu çalışmayla 2 bin 900'ün üzerinde yaralıyı, deprem enkazından kaldırılan yaralıları, hastanelere ulaştırdık ve onları hayata döndürme imkanı bulduk. Bu, o anda verilen bir karar ve yapılan bir çalışmadır. Daha sonra rahmetli Ecevit, bu çalışmayı günlerce konuşmalarında anlattı, övdü. Depreme hazır olmak, deprem olduktan sonra düşüneceğiniz, karar vereceğiniz tedbirlerle olmaz. O deprem sonu zaten sağlıklı düşünce veyahut bir şey ortada kalmıyor. Panik havasıyla doğru yapacaklarınızı bile yapamaz hale düşüyorsunuz. O yüzden depremle yaşamanın yollarını en iyi şekilde öğrenmemiz, depreme hazırlıklı olmaktan geçiyor.'

Başbakan Binali Yıldırım, Marmara Depremi olduğunda Türkiye'yi yönetenlerin kriz yönetiminde 'fevkalade başarısız' olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

'Bunun bedelini de Türkiye ödedi. Krizi yönetmek yerine onu daha da derinleştirmek suretiyle milletin acısı ikiye katlandı. İlk gün adeta bir can pazarı yaşandı, insanlar kendi gayretleriyle, çevredekilerin yardımıyla enkazdan çıkmayı başardılar. Enkazdan da güç bela kurtulanların bazıları hastaneye varamadan maalesef hayatını kaybetti. Derin bir teessürle ifade ediyorum ki Marmara Depremi'nde büyük bir acziyetle karşı karşıya kaldık. Çıplak elle enkazı kaldırmaya çalışanlar, aile bireylerini, komşularını, yakınlarını aradı. Manşetler, devletin yetersizliğine, hükümetin acziyetine, deprem bölgesinin kaderine terk edildiğine yönelik başlıklarla doluydu. Benzer acıları, zor durumları yaşamamak için hükümet olarak bundan ders almış vaziyette, çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.'

(Sürecek)
Kaynak: AA