Dişli'den 'Komutana Okuduğum Notları Silah Zoruyla Yazdırdılar' Savunması

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullanılan Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada, suç tarihinde tümgeneral rütbesiyle Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Başkanı olan sanık Dişli'nin savunmasına başlandı İddianamede saat 21.00 sıralarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın makam odasına girerek, 'Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz' dediği belirtilen Dişli, 'saat 20.45'te evinden karargaha, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Akar'a yapacağı bir sunum için gittiğini', 'makam odasına girerken silah zoruyla rehin alındığını' öne sürdü Dişli: 'Talepleri kartlara not ettirdiler. Beni komutanın odasına gönderdiler. Kartlara silah zoruyla yazdırdıkları notları komutana okudum'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davada suç tarihinde tümgeneral rütbesiyle Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Başkanı olan sanık Mehmet Dişli, 'saat 20.45'te evinden karargaha, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a yapacağı bir sunum için gittiğini' ve 'makam odasına girerken silah zoruyla rehin alındığını' öne sürdü.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde görülen davada, iddianamede, olay tarihinde saat 21.00 sıralarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın makam odasına girerek, 'Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz' dediği ve darbeciler tarafından düzenlenen sözde atama listesinde görevine devam edeceği belirtilen tutuklu sanık Dişli'nin savunmasına başlandı.

Savunmasına 'hiçbir zaman FETÖ'ye dahil olmadığını, aksine örgütün hedefinde bulunduğunu' iddia ederek başlayan Dişli, ardından askerlik eğitiminden ve meslek hayatından bahsetti.

Örgütün 'ışık evlerine' gitmediğini, dershane geçmişi olmadığını anlatan Dişli, kariyerindeki herhangi bir başarı veya ödülün, herhangi bir yapının parlatması olarak düşünülemeyeceğini, bunların kendi çalışmaları sonucu olduğunu savundu.

Hiçbir zaman ibadetini gizli yapmadığını, muhafazakar bir aileden geldiğinin bilindiğini kaydeden Dişli, hiçbir dönemde FETÖ'nün ideolojisini savunmadığını, sempati duymadığını, kod adı, özel haberleşme kanalları, ByLock kullanmadığını, himmet vermediğini, örgüt sohbetlerine katılmadığını, Zaman gazetesi aboneliği bulunmadığını, Bank Asya hesabı olmadığını aktardı.

Dişli, 'Hiçbir terör örgütüne dahil değilim. Dahil olduğum tek hiyerarşik yapılanma, Türk Silahlı Kuvvetleri'dir.' dedi.

- 'FETÖ'nün mağduruyum' iddiası

Uzun yıllardır FETÖ'nün hedefinde olduğunu öne süren Dişli, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'ndaki eylemlere ilişkin 'çatı davası'nın iddianamesinde örgütün kendinden olmayan personeli emekli olmaya sevk edecek teamül dışı görevlendirmelerden bahsedildiğini, kendisinin de pasif görevlere getirildiğini, bazı terfileri geç aldığını, terfilerden sonra da yine örgütün hedefinde olduğunu iddia etti.

'TSK'daki milli subayları itibarsızlaştırmak için kurulan 'tskkulis' sitesinde hedef yapıldığını' söyleyen Dişli, bugün hala FETÖ taraftarlarınca internette karalandığını savundu.

Dişli, 'Değil FETÖ üyesi olmak, yıllardır bu yapının amansız bir hedefi oldum ve olmaya devam ettim. Ben FETÖ üyesi değilim, FETÖ'nün mağdurlarından biriyim.' iddiasında bulundu.

Darbecilerin 'Yurtta Sulh Konseyi'nin üçüncü sırasındaki kişi olarak gösterilmesinin dayanaksız olduğunu öne süren Dişli, 'Bir FETÖ mağduru olarak Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmam mümkün değildir.' dedi.

- 'Olanlardan habersiz çalışmaktaydım'

Darbenin planlama, koordinasyon faaliyetine katıldığına ilişkin tespit bulunmadığını savunan Dişli, 'Karargahta saat 17.32'de başlayan olağanüstü gelişmelere rağmen ben, karargahtaki odamda olanlardan habersiz çalışmaktaydım. Darbenin fiilen başladığı 20.02'den 5 dakika sonra da evime gittim.' diye konuştu.

Darbeye iştirak edenlerin örgütün verdiği görev yerlerine gittiklerini, oysa kendisinin darbe girişimine yönelik iletişimin, koordinasyonun, aramaların en yoğun olduğu saatte hiçbir faaliyette bulunmadığını ileri süren Dişli, 'örgüt yöneticisi veya Yurtta Sulh Konseyi üyesi bir kişinin böyle bir zamanda evine gitmeyeceğini' savundu.

Dişli, şöyle devam etti:

'İddianameye göre darbeye katılanlar görev yerlerinden ayrılmamıştır, hatta izinde olanlar bile çağrılmış. Ben ise 20.07'de evime gittim. O akşam evimden karargaha, Sayın Genelkurmay Başkanımıza yapacağım bir arz için gittim, daha doğrusu çağrıldım. Bu, Genelkurmay Başkanının bilgisindedir. Bunda olağan dışı bir durum yoktur. Gün içinde bu arzı yapmak istediğimi Genelkurmay Başkanının özel kalem müdürüne, baş danışmanına, emir subayına iletmiştim. Bu yüzden söz konusu saatte çağrılmam bende farklı bir düşünce oluşturmadı. Genelkurmay Başkanının müsait olduğunun saat 20.35'te baş danışman tarafından bildirilmesi üzerine özel aracımla saat 20.45'te evden karargaha gittim. 3 dakika sonra da makam katına çıktım.'

Dişli, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir çalışmayı 18 Temmuz haftası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a arz etmeden önce Orgeneral Akar'ın son kez görüşünü alması gerektiğini söyleyerek, karargaha bu sebeple gittiğini iddia etti.

- 'Silahla rehin alındım'

Gelişini, 'çatı davası' sanıkları arasında yer alan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın o dönemdeki yaveri Levent Türkkan'a bildirdiğini ifade eden Dişli, 'Komutanın odasına gitmek isterken silahla rehin alındım.' iddiasında bulundu ve şunları söyledi:

'Önüme boş kart ve kalem attılar. TSK'nın yönetime el koyduğu, Yurtta Sulh Konseyinin kurulduğu, bildirinin yakında okunacağı, karşı çıkanların etkisiz hale getirileceği, komutanın onlarla birlikte olmalarının istendiği söylendi. 'Sizi tanır, size güvenir' dediler. Bu talepleri kartlara not ettirdiler. Beni komutanın odasına gönderdiler. Kartlara silah zoruyla yazdırdıkları notları komutana okudum. Ama, önce ciddiye almadım. Bu arada kışladan silah sesleri gelmeye başladı. Daha sonra İkinci Başkan Yaşar Güler'in emir subayının vurulduğunu öğrendik. Gelişmeler vahim bir hal almıştı. Kısa süre sonra da içeri giren bir grup, Sayın Genelkurmay Başkanını etkisiz hale getirmeye çalıştı.'

- 'Silahlı tehditle' Akıncı'ya gittiğini iddia etti

Orgeneral Akar'ın etkisiz hale getirilmesi için emir vermediğini savunan Dişli, bu işleri yapan ve planlayanlarla ne olaydan önce ne de olay esnasında irtibatta bulunduğunu savundu.

Silah ve uçak sesleri yoğunlaşınca Orgeneral Akar'ın emin bir yere alınmasını önerdiğini ileri süren Dişli, şöyle konuştu:

'Bir süre sonra da helikopterle komutan, ben, 2-3 Özel Kuvvet görevlisi karargahtan ayrıldık. Komutanın makam odasından nasıl çıkarıldığımız, etrafımızdaki silahlı Özel Kuvvet personelinin kontrolünde nasıl götürüldüğümüz kamera görüntülerinde sabittir. Yani, Sayın Genelkurmay Başkanı ile aynı akıbete uğrayarak, kendi irademiz dışında silahlı tehditle Akıncı'ya götürüldük. Karargahtan çıkarılırken nereye götürüldüğümüzü bilmiyorduk. Akıncı'ya götürüldüğümüzü inince anladım. Rehin alındığım saat 21.00'den saat, Akıncı'ya varana kadar olan 23.25 civarına kadar hiçbir iletişimim yoktu. Dolayısıyla Akıncı'da olanlar ile irtibatım olduğu asılsızdır. Ne karargahta ne Akıncı'da Sayın Genelkurmay Başkanının darbeye katılması için tek bir telkinim, iknaya yönelik tek bir cümlem yoktur. Sayın komutana söylediklerim, bana yazdırılanları rapor etmek, askeri deyimle vukuat tekmili vermektir.'

- 'Sekreterlik veya sekreterya görevi yaptım'

Dişli, Akıncı Üssü'nde Genelkurmay Başkanı Akar'ın, darbecileri bu maceradan vazgeçirmek için Akın Öztürk'ten talepte bulunduğunu, onun da başaramadığını söyledi.

Kendisinin ise Akar'a 'sekreterlik veya sekreterya' görevi yaptığını iddia eden Dişli, zaman zaman karargahla irtibat kurup, Akar'ı bilgilendirdiğini, onun taleplerini zaman zaman 143. Filo'dakilere ilettiğini savundu.

Filodakilere 'silahlı kuvvetlerin harekatı durdurması, polis-asker çatışmasının önlenmesi, komutanın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım ile görüşmesi imkanının tanınması gerektiğini' anlattığını, bu kişilerin 'Değerlendirelim' dediklerini iddia eden Dişli, 'Komutan ile plan yaptık. Buna göre karargaha gidecektik. TSK'ya duyuru yapılarak, emir komutanın devralındığını, birliklerin kışlalara dönmelerini, Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın da polise emir vererek, geri çekilmelerini sağlamalarını, idari, adli ve askeri işlemlerin devreye sokulmasının uygun olacağına karar verdik.' diye konuştu.

Filodakilerden bir iki kişinin önce itiraz ettiğini ancak kendisinin 'Bu son şans, bize bir helikopter verin, gidelim.' dediğini söyleyen Dişli, bir süre sonra bu kişilerin 'Tamam' dediklerini kaydetti.

- 'Helikopterdeki değişiklikler rota değişikliğiyle ilgili'

Bu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı arayarak, Akar ile görüştürmek istediğini ancak Erdoğan'a ulaşamadıklarını ifade eden Dişli, 'Başbakanın Özel Kalem Müdürü Murat Bey'e bilgi verip, hava güvenliğini temin etmesini istedim. O da güvenliğin sağlandığını, karargaha değil, Çankaya'ya gelinmesini söyledi.' dedi.

Dişli, şu savunmayı yaptı:

'Komutanla helikoptere bindik. Hareket ederken sayın komutan arkasına yaslanmış yorgun vaziyette oturuyordu. Başını bana çevirdi, 'Sağ ol evlat' dedi. Bir süre sonra 'Hazırlık yaptın mı? Ne diyeceğiz?' dedi. Ben de 'Komutanım olanları olduğu gibi anlatacağız. Her şey sizin gözünüzün önünde oldu. Bunları beraber yaşadık.' dedim. Daha sonra helikopter çalıştığı için daha fazla konuşamadık.

Dolayısıyla benim Akıncı'dan sayın komutan ile ayrılmam, sayın komutanın emirleri doğrultusundadır. Helikopterde yaptığım görüşmeler rota değişikliğiyle ilgilidir. Bunun teyidi çok kolaydır. Kiminle konuştuğum sır değildir.'

Dişli, saat 09.00 civarında Çankaya Köşkü'ne inmesinden sonra, gözaltına alınana kadar kriz masasında görev yaptığını, Genelkurmay Başkanı Akar'ın yanında TSK'dan yalnızca kendisinin bulunduğunu söyleyerek, burada Akıncı Üssü'ndekilerin teslim olma sürecini takip ettiğini, alıkonulan kişilerin emniyetli şekilde tahliyesini sağladığını anlattı.

Mehmet Dişli, 'Genelkurmay Başkanının emirlerinin yerine getirilmesi noktasında görev aldım. Madem ben şüpheliydim, neden Sayın Genelkurmay Başkanı, hükümet üyelerinin de önünde 7 saatten fazla bir süre, bu olayın en kritik aşaması olan sonlandırma safhasında, uçakların ateş ettirilmesi, ateşin kestirilmesi dahil çok sayıda kritik konuda silahlı kuvvetlerin birimlerine onca emri iletmeme müsaade etti?' dedi.
Kaynak: AA