Memurların Zam Pazarlığı Başladı (2)

MemurSen Genel Başkanı Yalçın: 'Kamu işvereni, mali disiplin ve bütçe imkanları kavramlarını kalkan olarak kullanma taktiğinden artık vazgeçmelidir. Bu kavramlar, toplu pazarlığın ruhuna, emeğe değer verilmesi duruşuna uygun değildir' 'Vergi cezaları uzlaşmayla indirime tabi tutulurken, ihracat yapan firmalara KDV iadesi yapılırken gündeme gelmeyen 'bütçe imkanları', biz tekliflerimizi açıklayınca masanın ortasına konuluyor' 'Faizler yükseliyor ama maaşlarımız yerinde sayıyor. Döviz kurları yükseliyor, maaşlarımız yerinde sayıyor. Büyüme gerçekleşiyor, refah artıyor, maaşlarımız yerinde sayıyor. Maaşın rakamı değişiyor ama alım gücü azalıyor, maaşın tutarı artıyor fakat ederi artmıyor. Bunun gibi sorunlarımız var'

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 'Kamu işvereni, mali disiplin ve bütçe imkanları kavramlarını kalkan olarak kullanma taktiğinden artık vazgeçmelidir. Bu kavramlar, toplu pazarlığın ruhuna, emeğe değer verilmesi duruşuna uygun değildir.' dedi.

Yalçın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Reşat Moralı Salonu'nda yapılan 4. dönem toplu görüşme sürecinin ilk toplantısında konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu'na görevinde başarılar dileyerek başladı.

Sarıeroğlu'nun sendikacı bir geçmişe sahip olmasının toplu görüşme masasından olumlu sonuçların çıkmasına katkı sağlayacağına inandığını ifade eden Yalçın, şunları kaydetti:

'Kamu işvereni, mali disiplin ve bütçe imkanları kavramlarını kalkan olarak kullanma taktiğinden artık vazgeçmelidir. Bu kavramlar, toplu pazarlığın ruhuna, emeğe değer verilmesi duruşuna uygun değildir. Toplu pazarlık süreçleriyle ilgili olarak bugünden geriye doğru bir inceleme yaptığımızda, mali disiplin ve bütçe imkanlarının kamu işvereninin, hükümetin, siyasi iradenin toplu sözleşme öncesinde ve sürecinde sıklıkla başvurduğu iki kavram olduğunu görüyoruz. Toplu sözleme süreci yaklaştığında maliye ve ekonominin başındaki bakanlar ve ilgili kurumların üst düzey bürokratları, bu iki kavramı can simidi gibi kullanıyorlar. Bu iki kavramın kamu görevlilerinde ve kamuoyunda oluşturduğu sıcaklığı gidermek için de 'enflasyona ezdirmeme' sosunu bu iki kavramın üzerine bocalıyorlar. Özel sektöre teşvik verirken, vergi yükü hafifletilirken hatta vergi borçları affedilirken bozulmayan mali disiplin biz daha masaya oturmadan her nasılsa bozulma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Vergi cezaları uzlaşmayla indirime tabi tutulurken, ihracat yapan firmalara KDV iadesi yapılırken gündeme gelmeyen 'bütçe imkanları', biz tekliflerimizi açıklayınca masanın ortasına konuluyor. Sermayenin karlılığını artırmak için alacağından vazgeçen, gelirlerinin düşmesini sorun etmeyen irade, kamu görevlilerinin emeğinin karşılığını hesaplarken, hesap makinesinin bir tarafına mali disiplin diğer tarafına da bütçe imkanları tuşunu eklemeyi tercih ediyor.'

Kamu görevlilerinin emeğinin karşılığının belirleneceği toplu sözleşmenin mali disiplini bozmanın değil adil paylaşım noktası oluşturmanın aracı olduğunu vurgulayan Yalçın, şunları dile getirdi:

'Toplu sözleşme, bütçe imkanlarını zorlamanın değil kamu maliyesinin kaynaklarını hakça paylaşmanın aparatıdır. Bu çerçevede, kamu işvereninden ve dolayısıyla hükümetten beklentimiz, mali disiplin ve bütçe imkanları kavramlarını tekliflerimize, kamu görevlilerinin haklı beklentilerine karşı kalkan olarak kullanma alışkanlığını terk etmesidir. Bu iki kavramın toplu sözleşme sürecinde üreteceği sonuç, toplu sözleşme masasının kapsamının kavram olarak emek, özne olarak 20 milyon insan olduğunu görmemektir.'

- 'Atılan imzanın gereğinin yapılmadığı konular hala var'

Yalçın, 3. Dönem Toplu Sözleşmesi'nde yer verilen ve tarafların ortak iradesini içeren bazı hükümlerin gereğinin yapılmadığını belirterek, bunun hukuki, ahlaki ve akli bir gerekçesinin olamayacağını söyledi.

Geçmiş dönemde üzerinde uzlaşılan birçok konunun hala uygulamaya geçirilmediğini savunan Yalçın, şu ifadeleri kullandı:

'4/C'li ve kamuda işçi pozisyonunda çalışıp memur görevlerini yürüten personelin istihdama ilişkin statülerinin değiştirilmesine, havacılık tazminatına, fiili hizmet zammına, sivil memurların hukuki durumuna, kadro derece sınırlamasına, işçilikte geçen sürelerin hizmetten sayılmasına yönelik olanlar başta olmak üzere 3. Dönem Toplu Sözleşme'de atılan imzanın gereğinin yapılmadığı konular hala var. Üstelik bu konularla ilgili yapılan çalışma ve akıtılan ter de var. Aradan geçen iki yıla yakın zaman diliminde bu konuları karara bağlama ve kazanım olarak yürürlüğe koyma konusunda yetersizlik mi, yetkisizlik mi, isteksizlik mi var tartışması, konunun magazin tarafını oluşturuyor. Bu yüzden bu çerçevede bir tartışmayı doğru ve gerekli bulmuyorum. Emeğin hakkının alınteri kurumadan verilmesi nasıl bizim değerler piramidimizin gereği ise imzanın gereğinin mürekkebi kurumadan yapılması da aynı kapsamdadır. Bu vesileyle, 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin başladığı bugün Kamu İşveren Heyeti'nden, özellikle heyetin iradesine yön veren siyasi temsilci konumundaki Sayın Bakandan 3. Dönem Toplu Sözleşme hükümlerinin tamamının 1 Ocak 2018'e kadar ve ilgili hükümde belirtilen tarihten geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceği konusunda bir beyan bekliyoruz. Bu beyan, siyasi bir vaat olarak değil toplu sözleşme metninde siyasi iradeyi temsil eden imzaya sadakat olarak ortaya konulmalıdır.'

- 'Kamu İşveren Heyeti de teklifini sunsun'

Toplu sözleşme sonucunda varılacak kararın maaş bordolarına yansıyacak rakamları değil emeğinin karşılığını alma noktasında talebi bulunan insanları etkileyeceğini ifade eden Yalçın, 'Ben, bu masada şu veya bu sıfatla bulunan herkesin toplu pazarlık sürecinin bütününde bu temel düsturla hareket edeceğine inanıyorum.' dedi.

Yalçın, toplu pazarlık masasında pazarlığın ya da sözleşmenin konusunu eşya ya da bir hizmetin değil insanın oluşturduğunu söyledi.

Tekliflerini geçen hafta Devlet Personel Başkanlığına sunduklarını anımsatan Yalçın, Kamu İşveren Heyetinin de tekliflerini kendilerine sunmasını beklediklerini dile getirdi.

Tekliflerinin 92'sinin genel, 658'inin de hizmet kollarıyla ilgili olduğunu belirten Yalçın, 'Tekliflerin sayısını abartılı bulmak, kamu görevlilerini tanımamak ve kamuyu bilmemek anlamına gelir. Çünkü kamu geniş bir alan. 3 milyon 200 kamu çalışanı ve 1 milyon 900 bin memur emeklisi ile onlarca kurum var.' diye konuştu.

Yalçın, 5 milyon kamu çalışanı ile memur emeklisini kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinin, bu kişilerin aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon kişiyi ilgilendirdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

'Faizler yükseliyor ama maaşlarımız yerinde sayıyor. Döviz kurları yükseliyor, maaşlarımız yerinde sayıyor. Büyüme gerçekleşiyor, refah artıyor, maaşlarımız yerinde sayıyor. Maaşın rakamı değişiyor ama alım gücü azalıyor, maaşın tutarı artıyor fakat ederi artmıyor. Bunun gibi sorunlarımız var. Maaşların geldiği noktayı ülkenin büyüme rakamlarıyla kıyasladığımızda ortaya çıkan tablo bizim alacaklı olduğumuzu gösteriyor.

Biz diyoruz ki enflasyonu esas alan, sistemden, büyümeden ve refahtan pay aktaran bir sisteme geçelim. Biz inanıyoruz ki Türkiye ekonomisi maaşların enflasyona yenilmesini değil refah payıyla güncellenmesini esas alacak güce sahiptir. Sözleşme masasının 20 milyon insanın hayatına etki edecek kararlar alacağı gerçeğini aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. 4. dönem toplu sözleşme görüşmeleri, uzlaşma kültürümüzü ve hakça bölüşme hassasiyetimizi yansıtan bir toplu sözleşme metniyle sonuçlanmalıdır.'

(Sürecek)
Kaynak: AA