ANALİZ - Trump'ın 'Af' Kartı Ve Riskler

ABD Başkanı Trump'ın, giderek derinleşen ve yakın çevresindeki isimlere kadar uzanan Rusya soruşturmasından kurtulmak için kendisi de dahil olmak üzere af yetkisini kullanabileceğini ima etmesi, başkanların af yetkisinin sınırlarına ilişkin tartışmalara yol açtı Başkanın af yetkisinin kendisini kapsayıp kapsamadığı tartışmalı bir konu. Zira daha önce hiçbir başkan kendini affetme yolunda bir karar vermedi. Bu konuda bir içtihadın olmaması ve anayasa hükmünün de af yetkisi konusunda açık bir sınırlama ihtiva etmemesi çok farklı yorumlara neden oluyor Rusya soruşturması neticesinde Cumhuriyetçilerin desteğini kaybederek istifaya zorlanabileceğini gören Başkan Trump, görevde kalmak için devlet geleneğini zorlamak pahasına af da dâhil tüm imkânları deneyecektir

ALİ EMRAH BOZBAYINDIR - Washington ve ilgili çevreler bugünlerde Başkan Donald Trump ile ilgili birçok meseleyi tartışıyor. Bunlardan biri de Rusya soruşturması kapsamında gündeme gelen, Trump’ın kendisini de içeren bir af kararı alması ihtimali. Trump'ın bu düşüncesi önce Washington Post'un haberinde sonra da kendisinin attığı bir ‘tweet’le açığa çıktı. Trump’ın 22 Temmuz 2017 tarihinde attığı bir ‘tweet’te, “Hepimiz ABD başkanının tam af yetkisi olduğunda hemfikiriz” demesiyle, başkanın af yetkisinin sınırları gibi nadiren rastlanan teorik bir tartışma gündeme oturdu.

Bu ifadelere rağmen başkanın af yetkisinin kendisini kapsayıp kapsamadığı tartışmalı bir konu. Zira daha önce hiçbir başkan kendini affetme yolunda bir karar vermedi. Bu konuda bir içtihadın olmaması ve anayasa hükmünün de af yetkisi konusunda açık bir sınırlama ihtiva etmemesi çok farklı yorumlara neden oluyor.

- Başkanın af yetkisinin sınırları

ABD anayasasına bakıldığında af yetkisinin anayasanın 2. maddesinin ikinci bölümünde düzenlendiği görülüyor. Bu düzenlemeyle başkana federal suçları -azledilme hali (impeachment) müstesna olmak üzere- af ve tecil hususunda yetki veriliyor. Bu hükmün lafzından yola çıkılarak yorum yapılacak olursa Trump’ın haklı olduğu düşünülebilir; çünkü anılan hükümde af yetkisine sadece iki halde istisna getiriliyor. Bu istisnalardan birincisi, başkanın kendisi hakkındaki azil sürecini durduramaması, ikincisi de af yetkisinin “ABD’ye karşı suçlar” (Offences against the United States) ile sınırlanmış olmasıdır. Yürürlükteki sisteme göre başkan, eyaletlerin birliğini temsil etmesi yönüyle sadece federal düzeyde vuku bulan suçları affedebilir. Dolayısıyla her biri ayrı ceza kanununa sahip eyalet hukukunun ihlalinden kaynaklanan konularda af yetkisini haiz değildir.

ABD tarihine bakıldığında sadece Başkan Richard Nixon’ın kendisi için af yetkisi kullanmak istediği görülüyor. Başkan Nixon, avukatlarından birinin tavsiyesi üzerine ikna olmuş ve af yetkisini kendisini de kapsayacak şekilde kullanmaktan vazgeçmişti. Watergate skandalı nedeniyle azil sürecinde olan mücadeleci bir kişiliğe sahip Nixon, Kongre’deki Cumhuriyetçilerin de desteğini alamayacağını anlayınca istifa yolunu seçti. Ondan sonra göreve gelen Gerald Ford, Nixon’ı affetti. Kimi yorumcular da Rusya soruşturmasının derinleşmesi ve azil ihtimalinin kuvvetlenmesi halinde Trump’ın görevini Pence’e bırakabileceğini ileri sürüyor.

- ‘Başkan kendini affedemez’

Af yetkisinin sınırları konusunda bugünlerde hukukçular arasında yapılan tartışmalarda, Nixon dönemi Adalet Bakan Yardımcısı Mary Lawton’ın 1974’de kullandığı “temel bir kurala göre kimse kendi davasında hâkim olamaz. Başkan kendini affedemez” ifadesi, başkanın af yetkisinin kendisini kapsamadığını düşünenler tarafından sıkça zikrediliyor.

Nemo Iudex in Sua Causa: ‘Kimse kendi davasında hâkim olamaz’. Bu hukuki özdeyişin esası, şayet bir kişi kendi davasına bakarsa adil karar veremeyeceği düşüncesidir. Hukukçular buradan yola çıkarak başkanın kendini affedemeyeceğini iddia ediyor. Buna karşılık bazı hukukçular, başkanın af yetkisinin yürütmenin alanında olduğunu, bu nedenle yargıçlar için geçerli olan ve aslında doğal hukuk karakterli bağlayıcılığı olmayan bu ilkenin bu vakada geçerli olmadığını ileri sürüyor.

Başkanın kendini af yetkisinin kabul edilmesinin başkanın görevden azil usulünün anlamını ortadan kaldıracağı da ileri sürülüyor. Zira başkan Temsilciler Meclisi tarafından azledilir ve Senato’da yapılan bir yargılama neticesinde görevden alınırsa, başkan hakkında ayrıca cezai soruşturma açılabilir. Bu görüşü ileri süren hukukçulara göre başkanlara kendilerini affetme yetkisinin verilmesi, yürütme üzerindeki bu denge ve denetim mekanizmasını etkisiz hale getirecektir. Bu yolda yorum yapanlar iddialarına, azil sürecine başkan yardımcısının başkanlık yapamamasını delil gösteriyor.

- Af yetkisinin gerekçeleri

Bazı hukukçular da başkana anayasada verilen af yetkisinin niteliği ve bu yetkinin verilme sebebinden yola çıkarak sınırlayıcı bir yorum yapıyor. Bu görüşe göre af yetkisi belli hallerde devletin merhametini göstermesi için verilmiştir. ABD anayasasının kurucu babalarından Alexander Hamilton af yetkisinin, “insaniyet ve iyi bir siyaset” gereği başkana tanındığını ifade etmiştir. Burada amaç, adil olmayan soruşturma ve cezaların yaratacağı menfi etkileri ortadan kaldırmaktır. Ayrıca af, genel olarak bir başkasına gösterilen merhamet olduğundan, kişinin bu yetkiden kendi menfaati için de istifade etmesinin genel devlet ve demokrasi anlayışıyla çelişki içinde olduğu ifade ediliyor. Hukuk devletinde herkes gibi başkanın da hukukun üzerinde olmadığı, şayet başkan bu yetkisini kendisi için kullanırsa adaleti engellemek suçundan yargılanabileceği ifade ediliyor. Ayrıca başkanın kendini affedebileceği hususunda bir içtihat oluşursa bunun gelecekte başkanları suç işlemeye teşvik etme ihtimali olduğu da Trump’ın af yetkisini kullanmasının karşısında ileri sürülen görüşler arasında yer alıyor.

Tüm bu tartışmaya açık argümanlara karşın, anayasa hükmünün muğlak yapısı ve bu konuda bir içtihat olmaması, tartışmaların bu mesele etrafında devam etmesine neden olacaktır. Örneğin George Washington Üniversitesi’nden Jonathan Turley, anayasada başkanın kendini affetme yetkisinin önünde bir engel olmadığı görüşünde. Turley, ABD Yüksek Mahkemesi’nin 1974 senesinde af yetkisinin -şayet mevcutsa- sınırlarının anayasada aranması gerektiği yolunda verdiği karardan yola çıkarak af yetkisinin sınırlandırılamayacağını ileri sürüyor. Ancak başkan af yetkisini kullansa bile hakkında bu nedenle azil usulü işletebilir veya eyalet mahkemeleri önünde -örneğin vergi kaçırmak suçundan- yargılanabilir.

Bazı hukukçular daha hakkında soruşturma açılmamış bir vakada affın söz konusu olamayacağını ileri sürseler de bu konuda eski başkanların uygulamaları mevcut. Örneğin, yukarıda zikredilen Nixon affı ve Baba Bush’un göreve geldikten sonra Reagan döneminde savunma bakanlığı yapmış olan Caspar Weinberger’i affetmesi bu duruma örnek verilebilir.

Trump’ın kendini değil de damadı Jared Kushner ve oğlu gibi Rusya soruşturmasında mercek altında olan kişileri affedip affedemeyeceği konusunda ise bir yetki tartışması yok. Örneğin, Başkan Clinton kokain bulundurmaktan suçlu bulunan kardeşi Roger Clinton’ı affetmişti.

- Trump, Nixon’la aynı kaderi paylaşabilir

Sonuç olarak ABD başkanının af yetkisinin sınırları, bilhassa kendini affetme ihtimaliyle ilgili hukuki durum yeterince açık görünmüyor. Bu nedenle farklı yorumlara açık bir mesele niteliğinde. Aslında af kartının Trump tarafından elindeki muhtemel mücadele araçlarını göstermek ve mücadeleden kolay kolay vazgeçmeyeceğini göstermek için oynandığı söylenebilir. Son günlerde, eski FBI başkanlarından kurt devlet adamı Robert Mueller III’in yürüttüğü Rusya soruşturmasını derinleştirmesi Trump’a sürekli rahatsızlık veriyor ve tedirginliğe, zaman zaman da öfkelenmesine neden oluyor. Anlaşılan Mueller’den kurtulmak amacıyla bugünlerde Adalet Bakanı Jeff Sessions’a yüklenerek onu adeta istifaya zorluyor. Sessions görevden ayrılırsa yeni adalet bakanı, Mueller’i görevden alabilecek isimler arasından seçilecektir.

Buna karşılık, başta önde gelen Cumhuriyetçi senatörler olmak üzere, birçok kimse, Trump şayet Mueller’i kovmaya kalkarsa bunun yargıyı kasten engellemek anlamına geleceği ve başkanın bu sebeple azledileceğini açıkça ifade ediyorlar. Trump’ın belki de bu sebepten sürekli genişleyen hukukçu kadrosu, Mueller’in ekibindeki 15 avukattan yedisinin Demokrat partiye bağış yaptığını ileri sürerek, Mueller komisyonunun tarafsızlığını yitirdiğini ileri sürüyor. Trump’ın ticari ilişkileri de dahil hayatının her alanını didik didik eden Mueller ekibi şayet görevde kalırsa, başkanın azli konusunda Cumhuriyetçi senatörleri ikna edecek bir rapor oluşturabilmek için var gücüyle çalışacaktır. Trump, Cumhuriyetçilerin desteğini kaybederse Nixon’la aynı kaderi paylaşabilir.

- ABD’de azil kurumu

Daha genel çerçeveden bakıldığında, bu siyasi çekişmelerin ABD’li tarihçi David E. Kyvig’in ifadesiyle bir tür “azil çağı”na (the age of impeachment) dönüştüğünü söylemek abartı olmayacaktır. 1960 yılına kadar pek duyulmayan bu anayasal kurum, artık ABD’de günlük hayatın bir parçası haline gelmiş, başkanların üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır.

Başkan, başkan yardımcısı ve Yüksek Mahkeme yargıçları da dâhil olmak üzere tüm memurlar için işletilebilen azil usulü, 1960 yılından itibaren sıkça kullanmıştır. Bu hususta Başkan Nixon ve Clinton vakaları değişen siyasal kültürün önde gelen örnekleridir. Bu nedenle, yürütülen Rusya soruşturması neticesinde Cumhuriyetçilerin desteğini kaybederek istifaya zorlanabileceğini gören Başkan Trump, görevde kalmak için devlet geleneğini zorlamak pahasına af da dâhil tüm imkânları deneyecektir. Daha önceki bir yazımızda da ifade ettiğimiz gibi Trump dönemi mahkemelerde geçeceğe benziyor.

[İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Ali Emrah Bozbayındır Lisans derecesini Selçuk, Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden almıştır. Max-Planck Mukayeseli Ceza Hukuku Enstitüsü ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur]
Kaynak: AA