ANALİZ - Hollanda Siyaseti Çıkmazda

Hollanda'da seçimlerin üzerinden dört ay geçmesine rağmen koalisyon görüşmelerinde sonuç alınamaması mevcut hükümetin karar ve uygulamalarını tartışmalı hale getirirken, ülkeyi de karamsarlığa ve umutsuzluğa sevk ediyor Koalisyon çalışmalarını sekteye uğratan en önemli anlaşmazlık konuları, Avrupa Birliği ve göç, gelir dağılımı ve iklim politikaları. Yeşil Sol’un göçmenler ve sığınmacılar aleyhine her türlü uzlaşmayı reddettiği belirtiliyor Görüşmeleri yapan taraflar ve kamuoyu hayal kırıklığı yaşarken, bu duruma en çok sevinen aşırı sağcı lider Wilders. Ancak aşırı sağ partiyle hükümet kurmaya kimse yanaşmadığına göre geriye kalan tek seçenek bir “azınlık hükümeti” Daha önce de denenmiş ve pek başarılı olmamış olan azınlık hükümeti, ülkedeki büyük meselelerle uğraşmayacak ve ülke siyaseti kısır tartışmaların içine düşecektir. Bu istenmeyen durum, belki erken bir seçimin de yeniden kapısını çalacaktır

KADİR CANATAN - 15 Mart tarihinde yapılan seçimlerden bu yana dört ay geçmesine rağmen Hollanda’da hükümet kurulamıyor. Geçtiğimiz günlerde meclis, üçüncü kez bir “kurucu” (informateur) görevlendirdi ve koalisyonu oluşturacak partilerle yeniden görüşmelere başlandı.

Daha önce Kral ya da Kraliçe tarafından yapılan görevlendirme, 2012 yılından bu yana meclis tarafından yapılıyor. Uzayan koalisyon çalışmaları, mevcut hükümetin karar ve uygulamalarını tartışmalı hale getirirken, iki kez yapılan ve bir türlü sonuç alınmayan hükümet kurma çalışmaları ülkeyi karamsarlığa ve umutsuzluğa sevk ediyor. Öteden beri “uzlaşma kültürü”yle tanınan Hollanda’da hükümet kurma çalışmaları neden sekteye uğruyor? Partiler neden ve hangi konularda uzlaşamıyor? Yapılan çalışmalardan ortaya çıkan sonuçlar nedir ve Hollanda’yı nasıl bir gelecek bekliyor? İşte, bu sorular ülke içinde ve dışında herkesin zihnini meşgul ediyor.

- Aşırı sağcı Wilders, durumdan memnun

Hollanda’da 15 Mart seçimlerine iki olay damgasını vurdu. Birincisi seçimlere ramak kala Türkiye ile Hollanda arasında yaşanan siyasal kriz, diğeri ise Hollanda’da aşırı sağın iktidara gelme olasılığı. Türkiye ile yaşanan kriz, Hollanda’da mevcut hükümetin ve liderin işine geldi ve Liberal Partili liderin krizi iyi yönettiği düşünülerek seçimlerde olası kayıpları önledi ve hatta kazançlı çıktı. Aşırı sağ parti PVV konusunda beklenen olmadı ama her şeye rağmen bu parti 20 milletvekiliyle ülkenin ikinci büyük partisi oldu. Seçimlerde kaybeden parti ise İşçi Partisi oldu.

Seçimlerin akabinde Meclis, hükümet kurma görevini liberal partili eski bakan Edith Schippers’a verdi. Kurucu şahıs, sadece koalisyon olasılıklarını araştırıyor ve görüşmeler yapıyor. Eğer bu görüşmeler başarılı olursa, bunun akabinde muhtemel başbakan (formateur) hükümeti oluşturuyor. Meclis, seçimlerden başarılı ve birinci parti olarak çıkan Liberal Parti (VVD) ile diğer üç partinin (Hristiyan Demokratlar, Liberal solcular ve Yeşil Sol parti) koalisyon kurmasını ilk seçenek olarak göstermiştir. Mart ayının ortasında görevi alan bayan Schippers, görüşmelerini mayıs ayının ortasına kadar sürdürmüş ve 16 Mayıs’ta görüşmelerinin sonuçlarını rapor etmiştir. Rapora göre hükümet kurma görüşmeleri başarısız olmuştur, çünkü “Çok sıkı çalışılmasına rağmen içeriksel anlaşmazlıklar çok büyük olduğundan makas kapatılamamıştır.” Bayan Schippers raporunda ve basın açıklamalarında çok fazla açık vermese de tarafların yaptıkları açıklamalara göre üç konuda istenen uzlaşma sağlanamamıştır. Bu üç konunun başında “göç” meselesi geliyor. Diğer iki konu ise, gelir dağılımı ve iklim politikaları. Partilerden gelen açıklamalar hep aynı yönde: Bu görüşmelerden elde edilen sonuçtan kimse sorumlu ve suçlu ilan edilmemeli. Çok çalışılmıştır ama görüş anlaşmazlıkları büyük olduğundan uzlaşma sağlanamamıştır.

Görüşmeleri yapan taraflar ve kamuoyu hayal kırıklığı yaşarken, bu duruma en çok sevinen aşırı sağcı lider Wilders olmuştur. Wilders, Twitter’da yaptığı açıklamada “Çok iyi bir haber. Yeşil Sol’suz bir koalisyon istiyoruz. Hollanda’nın ikinci büyük partisi olarak PVV hükümet kurmaya tümüyle hazır” demiştir.

- Avrupa Birliği ve göç politikasında uzlaşma yok

İlk koalisyon seçeneğinin başarısız olmasının ardından meclis, bu kez siyasette daha tecrübeli bir ismi kurucu şahıs olarak görevlendirdi. Herman Tjeen Willink, İşçi Partili ve ilk şahsa kıyasla daha yaşlı (75 yaşında) ve tecrübeli bir siyasetçi. Doksanlı ve ikibinli yıllarda birçok kez hükümet kurma çalışmaları yürütmüş ve senatoda görev yapmıştır. 30 Mayıs’ta görevi alan Willink 27 Haziran günü, görüşmelerden elde ettiği sonuçları rapor etmiştir. Willink, raporunda farklı görüşmelerde farklı kombinasyonlar üzerinde durduklarını ama somut bir sonuç elde edemediklerini belirtmektedir.

Ona göre çoğunluk hükümeti için tek çözüm, Liberal Parti (VVD), Hristiyan Demokratlar (CDA), Liberal Demokratlar (D66) ve Yeşil Sol (GL) arasında bir koalisyon hükümetidir. Liberal partili bir kurucu şahsın yönetiminde bu dört parti bir araya gelmeli ve “geniş” bir temsil temelinde hükümet oluşturulmalıdır. Daha önce yapılan benzer görüşmelere rağmen benzer bir sonucu ulaşılmış olması yetmiyormuş gibi, Willink’in yeni bir öneriyle gelmemesi ve sadece kurucu şahsın liberal olması gerektiğini öne sürmesi, Hollanda’da ciddi bir hükümet kurma krizinin olduğu şeklinde yorumlanmıştır.

Gerek raporda gerekse basına sızan bilgilerden koalisyon çalışmalarını sekteye uğratan en önemli konunun Avrupa Birliği ve göç politikası olduğu anlaşılmaktadır. Raporda bu konuda fazla bir açıklama yapılmıyor. Sadece “Türkiye ile AB arasında ve muhtemelen başka ülkelerle de yapılacak anlaşmalar” konusunda partilerin uzlaşma sağlayamadığı ve görüş farklılıklarının büyük olduğu belirtiliyor. Basında ise bu konuda özellikle Yeşil Sol’un göçmenler ve sığınmacılar aleyhine her türlü uzlaşmayı reddettiği kaydediliyor.

- Yeşil Sol'suz koalisyon seçeneği

En son 28 Haziran 2017 tarihinde Meclis, Gerrit Zalm’ı kurucu olarak görevlendirdi. Zalm, 65 yaşında ve liberal partili. En uzun maliye bakanlığı yapmış bakanlardan birisi. Özgeçmişinde din bahsinde “herhangi bir dini yoktur” yazılı. Yetmişli yıllarda İşçi Partili olarak siyasette rol alıyor, seksenli yıllarda ise liberal partiye geçiyor. Kendisi, ayrıca hükümet kurucu şahıs olarak iki kez görev yapmış tecrübeli bir isim olarak biliniyor. Zalm, görevi alır almaz Merkez Plan Büro, Hollanda Bankası ve Sosyal Ekonomik Konsey gibi kurumlardan uzmanlarla görüştü ve koalisyon hükümetinin Yeşil Sol’suz yapılması gerektiğini açıkladı. Bu partinin yerine küçük bir Hristiyan parti olan Hristiyan Birliği ile devam edilmesini savunuyor. Ancak Hollanda basınına ve gözlemcilere göre, bu kez sorunlar azalmak bir tarafa artacaktır. Çünkü Avrupa Birliği, göç, gelir farklılıkları ve iklim politikaları derken bir de buna tıbbi ve etik konulardaki anlaşmazlıklar eklenecektir. Nitekim bu açıklamaların ardından, Hollanda’da kısa adı COC olan ve lezbiyen, homoseksüel, biseksüel ve transseksüllerin çıkarlarını koruyan dernek bir açıklama yaptı ve Hristiyan Birliği partisinin koalisyona dâhil edilmesi durumunda kazanılmış haklarda bir gerileme olacağı ve yeni konuların da görüşülmesinde sıkıntı çıkacağı belirtildi.

Önceki yıllarda COC tarafından talep edilen ve meclis gündemine gelen tüm önerilere Hristiyan Birlik partisi karşı çıkmıştır. Özellikle yeni transseksüeller yasasında belirtilen lezbiyen ebeveynlik (lezbiyenlerin evlat edinmesi) konusuna itiraz etmişlerdir. Kaldı ki etik sorunlar bununla sınırlı kalmıyor. Demokratlar 66, aktif bir organ bağış politikası talep ederken Hristiyan partiler buna hoşgörüyle yaklaşmıyorlar.

- Erken seçim ihtimali

İlk iki kurucu şahsın aynı konularda hiçbir ilerleme kaydetmeden, üçüncü bir şahsa hükümet görüşmelerini devretmesi, Lahey başta olmak üzere tüm ülkede tedirginlikle karşılanmıştır. Gözlemciler, çok çabuk bir şekilde hükümeti kurması beklenmeyen Zalm’ın da çalışmalarının başarısız kalacağını tahmin ediyorlar. Şöyle ki, Hollanda siyaseti kendisi ve ülke için ideal gördüğü çoğunluk hükümetinin seçenek olmaktan çıkmasından korkuyor. Aşırı sağ partiyle hükümet kurmaya kimse yanaşmadığına göre geriye kalan tek seçenek, Yeşil Sol ya da Hristiyan Birlik partilerinin yer almadığı bir “azınlık hükümeti”dir.

Daha önce de denenmiş ve pek başarılı olmamış olan azınlık hükümeti, ülkedeki büyük meselelerle uğraşmayacak ve ülke siyaseti kısır tartışmaların içine düşecektir. Bu istenmeyen durum, belki erken bir seçimin de yeniden kapısını aralayacaktır. Bu, yeniden ülkede aşırı sağın yükselmesi anlamına gelecektir. Hollanda’nın bu kriz havasını nasıl ortadan kaldıracağını yerli ve yabancı gözlemciler merakla takip ediyor.

[Prof. Dr. Kadir Canatan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesidir.]

Kaynak: AA