İleri Laparoskopik Cerrahi İle Reflü Tedavisi

NCR International Hospital, Gaziantep’te reflü tedavisini, özellikle de cerrahi tedaviyi çok kolaylaştıran “İleri Laparoskopik Cerrahi Ünitesini” hizmete sundu.

İleri Laparoskopik Cerrahi İle Reflü Tedavisi
NCR International Hospital Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Kaplan, kelime anlamı “geri kaçmak” olan reflü hastalığında geri kaçan şeyin mide asidi olduğunu belirterek, ’’Normal şartlarda mide çok yoğun hidroklorik asit üreten bir organ. Öylesine tahrip edici özelliği olan bir asit ki bu, midenin kapsamını bir bardağa alıp içine de bir dilim bonfile atsak iki gün sonra bonfilenin yok olduğunu görürüz’’ dedi.

Reflüyü midenin tersine çalışması olarak nitelendiren Kaplan, ’’Normalde sindirim sistemimizdeki hareket ağızdan yutma borusuna, yutma borusundan mideye, mideden de bağırsağa doğrudur. Bunun tersine, mideden yutma borusuna doğru bir içerik kaçmaması gerekir. Ama reflü hastalığında asit özellikteki mide içeriği fazla miktarda yutma borusuna kaçar. Bu kaçak belli bir miktarın üzerinde olduğu zaman bir dizi şikayet ve probleme neden olur. Bu ciddi bir sağlık sorunudur’’ diye konuştu.



’’Dünyada her 5 insandan biri reflü hastası’’

Dünyada en sık görülen hastalıklardan biri olduğuna dikkat çeken Kaplan, ’’Amerika’da 40 milyon kişi reflü hastası. Nüfusun yüzde 7’si haftada bir, yüzde 40’ı ayda bir reflü atağı geçiriyor. Bütün dünyada her 5 insandan biri reflü hastası. Bir reflü hastasının en tipik şikayeti yediklerinin istemeden ağza doğru gelmesi ve buna bağlı olarak göğüs kemiğinin arkasında yanma hissetmesidir. Bu şikayetler sıklıkla yemek yedikten sonra olur. Amerikalıların ’heart burn’, yani kalp yanması olarak adlandırdığı bu durumu bazı hastalar ağza acı su gelmesi olarak nitelendiriyor. Bu şikayetler bazen ağrı olarak da algılanabilir. Bu tip bir ağrı ileri yaştaki birinde kalp hastalığıyla karışabilir’’ ifadelerini kullandı.

Bu hastalıktan tamamen kurtulmak mümkün mü?

Reflünün tedavisinin mümkün olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Kaplan, ’’20-30 yıl önce biri size göbekten yarım santimlik bir delik açacaklar, içine ince bir kamera yerleştirip karın boşluğunun görüntüsünü monitöre aktaracaklar, sonra da o görüntüleri izleyerek iki küçük delikten safra kesesini alacaklar, üstelik bunu, karnını hiç açmadan ve narkoz bile vermeden yapacaklar, dahası yatağına ağrısız getirecekler ve hemen yiyip içmene izin verecekler ve 5-6 saat sonra da evine gönderecekler dese herhalde gülüp geçecektiniz. Oysa şimdilerde bu ameliyat için her hafta onlarca insan NCR International Hospital’a geliyor. Dahası, sadece safra kesesi değil, neredeyse karın içindeki tüm organ ameliyatları bu rahatlık, konfor ve titizlikle yapılabiliyor. Cerrahi tedavide ki amaç, eğer mide fıtığı varsa bu fıtığı ortadan kaldırmak ve buna ek olarak da kişinin kendi dokularını kullanarak bir anti-reflü ’hokka’ mekanizması oluşturmaktır. Başarılı cerrahi tedaviden beklenen sonuç kişinin yutma borusu ve mide bileşkesindeki anormalleşmiş mekanizmaların düzeltilip yukarı mide sıvısı kaçağının tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Hastalar ameliyat akşamı ve bunun sonrasında birkaç gün boyunca sadece sulu gıdalarla beslenirler ve 3-4 gün sonra yumuşak gıdalara geçilir. Katı gıdalara ise tedrici olarak başlanır. Anti-reflü ameliyatı adeta laçkalaşmış bir bölgeyi yeniden yapılandırdığı için ameliyat sonrasında hastaların yaklaşık yüzde 5-10’unda özellikle katı gıdalara karşı bir yutma güçlüğü oluşabilir. Bu durum ortalama 1.5 ay içinde ve en geç 2.5 ay içinde kendiliğinden kaybolur. İlaç tedavisi reflünün kendisini engelleyebilen bir yaklaşım olmayıp, sadece yukarı kaçan sıvının asit özelliğini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Dolayısı ile ilaçların kalıcı iyilik sağlamalarına olanak yoktur ve kişiler genellikle ömürleri boyunca ilaç almak zorunda kalmaktadırlar. İlaç tedavisi ile reflüye bağlı geniz, akciğer problemlerinin giderilmesi daha zordur. Cerrahi yöntem ise direk olarak reflüyü, yani yukarı doğru kaçağı yok etmeye yöneliktir’’ diye konuştu.

Kaynak: İHA