AYM'den Terör Sanığının Başvurusuna Ret

Anayasa Mahkemesi, 2011'de Nusaybin Merkez Jandarma Karakol Komutanı ile MİT'de görevli sivil memurun şehit edilmesi olayıyla ilgili tutuklanan kişinin bireysel başvurusunu, 'açıkça dayanaktan yoksun olduğu' gerekçesiyle kabul edilemez buldu.

Anayasa Mahkemesi, 2011'de Nusaybin Merkez Jandarma Karakol Komutanı ile Milli İstihbarat Teşkilatında (MİT) görevli sivil memurun şehit edilmesi olayıyla ilgili tutuklanan kişinin bireysel başvurusunu, 'açıkça dayanaktan yoksun olduğu' gerekçesiyle kabul edilemez buldu.

Yüksek Mahkemeden yapılan duyuruya göre, Mardin Nusaybin'de 21 Kasım 2011'de otomobille şehir merkezine hareket halindeki Nusaybin Merkez Jandarma Karakol Komutanı O.A. ve MİT Mardin Bölge Başkanlığına bağlı sivil memur olarak görev yapan R.Ü, yaklaşan bir araçtan otomatik silahlarla ateş edilerek vuruldu.

Olayla ilgili Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin 25 Kasım 2011 tarihli kararıyla hakkında yakalama emri çıkarılan Devran Duran, 30 Kasım 2011'de gözaltına alındı. Duran, 2 Aralık 2011'de kasten öldürme, kasten yaralama, hırsızlık malı kullanma ve örgüt adına suç işleme suçlarından tutuklandı.

Dosya, olayın terör eylemi niteliği taşıması nedeniyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesiyle, ifa ettikleri kamu görevi nedeniyle iki kişiyi tasarlayarak öldürme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması veya bulundurulması ve mala zarar verme suçlarını işlediğinden bahisle Duran'ın cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldı.

İddianamede ayrıca, PKK/KCK terör örgütü adına yayın yapan bir internet sitesinde 23 Kasım 2011'de yayımlanan haberde eylemin bu örgüt tarafından üstlenildiği, yine Duran'ın evinde yapılan aramada PKK ile irtibatının olduğuna ilişkin deliller elde edildiği belirtildi.

TMK 10. Maddesiyle görevli mahkemelerin kaldırılmasının ardından dosya Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Duran, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 15 Mayıs 2014'te verilen tutukluluğunun devamına ilişkin karara, ertesi gün itiraz etti.

İtirazı görüşen Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet savcısından görüşünü yazılı olarak bildirmesini istedi. Savcılık, itirazın reddi yönündeki yazılı görüşünü mahkemeye sundu. Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 23 Mayıs 2014'te, Cumhuriyet savcısının yazılı görüşü doğrultusunda itirazın kesin olarak reddine karar verildi.

Duran, bunun üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yargılamanın devamında 6 Ağustos 2015'te yapılan duruşmada tahliye talebi reddedilen başvurucu, bu karara da itiraz etti. İtirazı inceleyen Midyat Ağır Ceza Mahkemesi, kesin olarak reddine karar verdi. Duran, bu kararla ilgili de bireysel başvuru yaptı.

Cumhuriyet savcısı 10 Kasım 2016'da yapılan duruşmada esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sunarak, Duran'ın atılı tüm suçlardan cezalandırılmasını istedi.

Mahkeme, 25 Kasım 2016'da yaptığı tutukluluk incelemesi sonunda ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından tutuklama tedbirinin en fazla beş yıl süreyle uygulanabileceğini ve başvurucu yönünden beş yıllık azami tutukluluk süresinin dolmasına az bir süre kaldığını belirterek başvurucunun tahliyesine karar verdi. Başvurucu, aynı gün serbest bırakılırken, davanın devam ettiği belirtildi.

Duran, başvuru dilekçesinde, yetersiz delillere dayanılarak suçlandığını, tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmalı yapılması gerekirken dosya üzerinden inceleme yapıldığını savunarak, anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürdü.

-'Açıkça dayanaktan yoksun'

Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu ve anayasal ve kişisel öneme sahip olmadığı gerekçeleriyle kabul edilemez olduğuna karar verdi.

Kararda, soruşturma konusu silahlı saldırı olayının gerçekleşmesinden dört gün sonra hakkında yakalama emri düzenlenen başvurucunun gözaltına alındıktan iki gün sonra tutuklandığı dikkate alındığında soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülü/gerekli olmadığı sonucuna varılması için herhangi bir nedenin bulunmadığı vurgulandı.

Başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtildi.

Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin değerlendirmeye de yer verilen kararda, bu konuda yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının da kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği kaydedildi.

Tutukluluk incelemesi konusunda ise resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararların bir başka mahkeme önünde itiraza konu edilebildiğine işaret edilen kararda, itiraz incelemesinin duruşmasız olmasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiğinin söylenemeyeceği bildirildi.

Başvurucunun bu konudaki itirazına ilişkin bir ihlal bulunmadığı, bu iddianın da açıkça dayanaktan yoksun olduğu ifade edildi.

Duran'ın, tutukluluk itirazı incelemelerinde savcılık görüşünün bildirilmediği iddiasının da temellendirilmediği vurgulandı.

Kararda, şu ifadelere yer verildi:

'Anayasa Mahkemesinin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğu tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli/sanık veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun, genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

Diğer yandan, tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle ciddi anlamda zarar gördüğü, bu görüşün kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda başvurucunun herhangi bir açıklamasının bulunmadığı da gözetildiğinde başvurunun bu kısmı açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır.'
Kaynak: AA