'Ölüm Yolu'nda Şifa Dağıttı

Srebrenitsa'nın düştüğü gün şehir hastanesinde nöbette olan doktor Dautbasic, Sırp askerlerinin geldiği haberini alınca hastanedeki sargı bezi, serum ve ağrı kesicileri çantasına doldurarak, 15 bin Boşnak ile 'Ölüm Yolu' diye bilinen yola çıktı Güvenli bölgeye ulaşmak için 6 gün süren yolculuk yapan doktor Dautbasic, çantasını taşıyan kişinin Sırp askerlerince vurulması üzerine yaralılara tıbbı malzemeler yerine ağaç kabukları ve giysi parçalarıyla yardımcı olmaya çalıştı Doktor Dautbasic: 'Öyle bir ortamda insanlara söylenecek güzel bir söz bile işe yarayabiliyor. Hatırladıkça acı duyduğum şeylerden biri de yaralandıkları için yola devam edemeyip Ölüm Yolu'nda kalan insanlar. Güvenli bölgeye ulaşanlar, yola çıkanların yalnızca küçük bir kısmıydı, diğerleriyse katledilmişti'

SANELA CRNOVRSANİN - Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen Srebrenitsa soykırımından kaçmak isteyenlerin takip ettiği 'Ölüm Yolu'nda yaralılara şifa dağıtan Fatima Klepic Dautbasic, tıbbi malzemeler yerine ağaç kabukları ve giysi parçalarını kullandığını belirtti.

Tuzla Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1990'da mezun olan 1992'de Srebrenitsa şehir hastanesinde görev yapmaya başlayan Dautbasic, savaş yıllarında doktor olmanın zorluklarını ve 'ölüm yolu'nda yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Srebrenitsa şehir hastanesinde görev yapan 6 doktordan biri olduğunu belirten Dautbasic, Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Nijaz Dzanic'in hava saldırısında hayatını kaybetmesi üzerine daha önce bakmadıkları vakalara müdahale etmek zorunda kaldıklarını söyledi.

Genç doktorların savaş yıllarında karşılaştıkları ağır vakalara hazır olmadıklarını belirten Dautbasic, Srebrenitsa'nın düşüşünden birkaç ay önce tıbbi malzemelerin azaldığını, saldırıların ve yaralı sayısının ise gün geçtikçe çoğaldığını anımsattı.

25 Mayıs 1995'te Srebrenitsa'ya düzenlenen hava saldırısında koluna isabet eden bir şarapnelle yaralandığını anlatan Dautbasic, alçısını çıkarır çıkarmaz görevinin başına döndüğünü ifade etti.

10-11 Temmuz tarihlerinde nöbetçi doktor olduğunu söyleyen Dautbasic, hastaneye gece boyunca çok sayıda yaralı getirildiğini ve Srebrenitsa'nın düştüğü haberini aldıklarında yaralıları kamyonlara bindirip Hollanda taburuna götürdüklerini vurgulayarak, 'Doktor İlijaz Pilav birkaç teknisyenle tabura gitti. Başta kapıyı açmak istemediler. Bu kadar yaralıyı kabul edecek durumda olmadıklarını söylediler. Doktorun zorla gireceklerini söylemesi üzerine kapıyı açıp yaralıları kabul ettiler.' şeklinde konuştu.

Hastanede kalanların çantalarına sargı bezi, serum ve ağrı kesici doldurduğunu anlatan Dautbasic, 'O sırada koşarak içeri giren biri, Sırp askerlerinin birkaç yüz metre yakınımızda olduğunu söyledi. Doktorlar ve hemşireler olarak Srebrenitsa'nın çıkışındaki Kazani'nin yolunu tuttuk.' ifadelerini kullandı.

- 'Öldürülmekten çok tecavüze uğramaktan korkuyordum'

Çoğunlukla erkeklerden oluşan 12 ila 15 bin kişinin daha sonra 'Ölüm Yolu' olarak bilinecek yola girme kararı aldığını anımsatan Dautbasic, 'Bir kadın olarak ölümden çok tecavüze uğramaktan korkuyordum. Bunun ölümden daha kötü olduğunu düşündüm hep. Başıma öyle bir şey gelseydi bunu kaldıramazdım.' dedi.

Sırp askerlerden kaçmak için Boşnak erkeklerle orman yolundan gitmenin kendisine daha makul geldiğini söyleyen Dautbasic, 'Onlarla kendimi daha güvende hissedecektim. En kötü ihtimalle kurtulmak için intihar edebilirdim. O durumda Hollanda taburuna sığınmak Çetniklere teslim olmak demekti.' diye konuştu.

'Ölüm Yolu'nun her adımında birilerinin can verdiğini anımsayan Dautbasic, 'Sırp askerleri yolculuk boyunca aç, susuz, yaralı ve perişan haldeki bu insanlara kurşun yağdırıp ateş açtı. Yanımda güvenli bölgeye ulaştırmaya çalıştığım yaralı kardeşim Fuad vardı. Bir yandan onunla ilgileniyor, bir yandan da yaralıların acılarını bir nebze olsun dindirmeye çalışıyordum.' şeklinde konuştu.

Tıbbi malzemeler yerine ağaç kabukları ve giysilerinden yırttıkları parçaları kullandıklarını anlatan Dautbasic, 'Öyle bir ortamda insanlara söylenecek güzel bir söz bile işe yarayabiliyor. Hatırladıkça acı duyduğum şeylerden biri de yaralandıkları için yola devam edemeyip 'Ölüm Yolu'nda kalan insanlar.' dedi.

Hayat dolu komşusu Reuf'la ormandaki son karşılaşmasını hatırlayan Dautbasic, 'Onu gördüğümde iki bacağından da yaralanmıştı. Tuzla'ya vardığımızda bulunduğu yere yardım göndermemizi istemişti. Hafızama kazınan görüntülerden biri Reuf'a ait. Onun durumunda olan binlerce insan vardı.' ifadelerini kullandı.

- 'Bazen hayatta kaldığım için vicdan azabı duyuyorum'

Güvenli bölgeye 6 gün sonra güvenli bölgeye ulaştıklarını, 'Ölüm Yolu'na giren yaklaşık 15 bin kişiden yalnızca 4 bininin hayatta kalmayı başardığını söyleyen Dautbasic, 'İlaç ve diğer gerekli malzemeleri koyduğum çantayı taşıyan adam öldürülmüş, çantada bulunan fotoğraflarım ormana saçılmıştı. Tanıdıklarım benim de öldürüldüğümü düşünmüştü. Nezuk'ta perişan halde olsam da hayatta olduğumu gördüklerinde gözlerine inanamamışlardı.' şeklinde konuştu.

'Bazen hayatta kaldığım için vicdan azabı duyuyorum.' ifadesini kullanan Dautbasic, ilk başlarda felaketin büyüklüğünün farkında olmadıklarını, orman yolunda birlikte yürüdükleri kişilerin yanlarında olmadığını gördükçe yaşadıklarının ciddiyetini anladıklarını söyledi. Duatbasic, 'Güvenli bölgeye ulaşanlar, yola çıkanların yalnızca küçük bir kısmıydı, diğerleriyse katledilmişti. Bizleri yok etmek istediler ama başaramadılar, başaramadıklarının en büyük kanıtı ise çocuklarımız ve Allah'ın izniyle doğacak torunlarımız.' dedi.
Kaynak: AA