Özel Kuvvetler Komutanlığı Davasında 8'İnci Celse Başladı

15 Temmuz darbe girişiminde Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını ele geçirmek isteyen darbeci askerlerin yargılandığı davanın 8’inci celsesinde bugün sanık eski Kurmay Albay Ümit Bak savunmasını yaptı.

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Gölbaşı’nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüne ilişkin 69 sanığın yargılandığı davanın 8’inci celsesi gerçekleştirildi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, müşteki ve taraf avukatları katıldı.

Savunması alınan ilk isim eski Kurmay Albay Ümit Bak oldu. Bak, olayların emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştiğini ileri sürdü. Darbe emrinin Genelkurmay Başkanlığından geldiğini dile getiren Bak, "Olay gecesi akşam 20.30’da Özel Harekat kışlasına geldim. Kendi odama geçerek çalıştım. Saat 21.00’de Genelkurmay Başkanlığından Özel Harekata 3 ayrı emir mesajı geldi. İlk mesajda ülkede karışıklık olabileceği, alarm haline geçildiği ve gerekli güvenlik önemlerinin alınması gerektiği emri verilmişti. İkinci emirde personel atamalarına ilişkin değişiklikler ve Semih Terzi’nin atama emri, üçüncü emir ise gece 3’ten sonra sıkı yönetim, 6’dan itibaren de sokağa çıkma yasağı getirilmesi emri yazılıydı" şeklinde konuştu.



"Darbe emri benim odamda durdu"

Genelkurmaydan gelen emirleri Yarbay Mehmet Ali Keskin’in Zekai Aksakallı’ya ilettiğini iddia eden Bak, "Zekai Aksakallı, ’32’inci tabura alarm emri verin’ dedi.

Ardından benim yanımda olan Ümit Koçak’ı aradı ve birliğe giriş çıkışların durdurulması emrini verdi, Semih Terzi dışında hiç kimsenin alınmamasını söyledi.

Biz de görevli personeli nizamiyeye gönderdik. Saat 22.00’de zırhlı araç da spor okuluna gönderildi. Tüm bunlar komutanın emriyle icra edildi. Zekai Paşa’yla o gece telefon görüşmesinde beni ölümle tehdit edince iletişimimiz kesildi, tekrar görüşmedik. Darbe emri benim odamda durdu. Nöbetçi personele dahi iletmedim bu emri, bir kenara koydum" ifadelerini kaydetti.



"Semih Terzi’nin ölmesi gerekiyordu"

Dışarıdan darbeci olarak gözüktüklerini ama içeriden bakınca sadece gelen emirleri yerine getirdiklerini ifade eden Bak, "Sadece güvenliği sağladık" dedi.

Nizamiyeyle iletişimlerinin kesilmesinin ardından dışarıdaki grubun içeri girdiğini, ateş açtıklarını ve o sırada kendilerinin derdest edildiklerini söyleyen Bak, "O gece ilginç olan şeyler var. Zekai Aksakallı, Ömer Halisdemir’e Semih Terzi’yi vurma emri verdi. Peki neden Semih Terzi’nin Silopi’den gelişine izin verildi.

Semih Terzi Diyarbakır’dan Özel Kuvvetlere ait uçakla 24.00’de elini kollunu sallayarak nasıl geldi, bu normal mi? Semih Terzi çok şey biliyordu. O yüzden ölmesi gerekiyordu ve öldü. Ömer Halisdemir’i şahsen tanırım, birlikte görev yaptık. Çok efendi, saygılı, iyi bir askerdi. O gece Özel Harekatta o da görevini yapıyordu, biz de. Ömer Halisdemir’e ne kastımız oldu ne de bir planlama yapıldı. O da zaten ne olduğunu anlamaya çalışıyordu" diye konuştu.



"Cüzdanımdan çıktığı iddia edilen listeyi görmedim"

Darbeye katılacakların isimlerinin yer aldığı listenin cüzdanından çıktığının iddia edilmesine ilişkin savunma yapan Bak, konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Ben cüzdanımdan çıktığı iddia edilen listeyi bugüne kadar görmedim. 16 Temmuz’da savcıya ifade verirken bana liste hakkında hiçbir şey sorulmadı. Savcının elinde benim askeri kimlik kartım vardı, kimlik kartım cüzdanımdaydı, kimlik kartını alınca bu liste neden çıkmadı o sırada. Listede 42 brüt, 33 net isim var. Ben bu listede yer alan 21 personeli bu mahkeme süresi başlayana kadar tanımıyordum. Hepsini adliye koridorlarında tanıdım. 23’i ise o gece orada değildi. Bu listeyi ben hazırladıysam, 21’ini tanımıyorum bile, 23’ü de o gece orada yok zaten. Bu nasıl olabilir?"
Kaynak: İHA