ANALİZ - Trump'ın Paris Anlaşması'ndan Çekilmesinde Obama'nın Rolü Büyük

ABD Başkanı Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararında en büyük rolü, ekonomik nedenlerden çok selefi Obama’nın miraslarını silme arzusu oynadı Trump, ülkelere kendi hedeflerini belirleme özgürlüğünü tanıyan anlaşmadan çekilmek yerine Obama’nın taahhütlerini dilediği gibi revize edebilirdi Ancak seçim kampanyası boyunca Obama’nın miraslarını yok etmeyi vaat eden Trump, Paris Anlaşması'ndan çekilerek bir sözünü daha yerine getirmiş oldu.

GÜLBİN YILDIRIM - ABD Başkanı Donald Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesinde en büyük rolü, ekonomik nedenlerden ziyade selefi Barack Obama’nın miraslarını silme arzusu oynadı.

Trump, önceki gün ABD’yi iklim değişikliğiyle küresel çapta mücadele için 190’dan fazla ülkenin geçen yıl imzaladığı Paris İklim Anlaşması’ndan çekme kararı aldığını açıkladı.

Almanya, Fransa, İtalya, Çin ve Japonya başta olmak üzere dünya genelinde birçok ülke liderlerinin eleştirdiği, aralarında Trump’ın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın yöneticiliğini yaptığı Exxon Mobil gibi enerji devlerinin dahi bulunduğu birçok şirketin karşı çıktığı kararın arkasında yatan nedenler tartışma konusu oldu.

Trump, kararını açıklarken “adaletsiz anlaşmanın iklim değişikliğiyle mücadeleyi değil, diğer ülkelere ABD'ye karşı ekonomik avantaj kazandırmayı amaçladığını' savundu. Önceki Başkan Barack Obama'nın Paris Anlaşması çerçevesinde verdiği taahhütlerin, ABD ekonomisini baltalayacağı vurguyan Trump, bu taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda ABD ekonomisinin 2040 itibariyle yaklaşık 3 trilyon dolar ve 6,5 milyon istihdam kaybedeceğini dile getirdi.

- Paris Anlaşması hiçbir ülkeye zorunluluk getirmiyor

Buna karşın, hukuki olarak hiçbir bağlayıcılığı olmayan Paris Anlaşması'nın ülkelere çevre kirliğiliği azaltmaları için belirli kıstaslar uygulamak yerine kendi hedeflerini belirleme özgürlüğünü tanıması, Trump’ın sunduğu ekonomik nedenlere ilişkin soru işaretlerini beraberinde getirdi.

Trump yönetimi, eğer isteseydi anlaşmadan çekilmek yerine Obama’nın verdiği tahaahütleri dilediği gibi revize edebilirdi. Örneğin, Obama’nın ABD’nin karbon emisyonlarını 2025 yılı itibariyle 2005 yılına kıyasla yüzde 26 ila 28 aralığında düşürme vaadinin, yüzde 1’e indirilmesi dahi Paris Anlaşması’nın hükümlerini ihlal etmezdi.

Cumhuriyetçilerin en muhafazakar kesimlerinin, iklim değişikliğinde insanların yarattığı çevre kirliliğinin etkisi olduğuna inanmaması ve kömür madenlerine sahip kritik eyaletlerdeki seçmenlerin Trump’ın kararında etkili olduğuna şüphe yok ancak gelen tepkilerden de anlaşılacağı üzere bu kesimler, anlaşmadan tamamen çekilmek yerine tahaahütlerin azaltılmasıyla memnun edilebilirdi.

- ABD’de kömüre dönülmesi zor

Bununla birlikte, ekonomistler Washington yönetimi ne yaparsa yapsın ABD'nin enerji üretiminde kömürün payının piyasa güçleri doğrultusunda azalmaya devam edeceğini öngörüyor.

Ülkede doğalgaz üretiminin 2008'deki kaya gazı devriminden sonra hızla artmasıyla birlikte doğalgazın kömüre kıyasla daha ucuz hala gelmesi, kömür talebinin ciddi oranda düşmesine yol açmıştı. Bunun yanı sıra güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik maliyetlerin düşmeye devam etmesi, ülkede kömürün yeniden tercih edilmesinin zor olduğuna işaret ediyor.

Bu nedenle, Trump’ın anlaşmadan çekilmeye yönelik sunduğu ekonomik nedenlerin gerçeği tam olarak yansıtmadığını söylemek yanlış olmaz. Paris Anlaşması’nın diğer çevresel regülasyonlarla birlikte Obama’nın mirası olarak görülmesi ise Trump’ın anlaşmadan çekilmesinde en büyük rolü oynamış olabilir.

- Trump için rahat bir gol oldu

Trump, seçim kampanyası boyunca Obama’nın imzasını taşıyan sağlık sigortası reformunu (Obamacare), finansal ve çevresel regülasyonları tek tek iptal edeceğini tahaahüt etmişti. Dolayısıyla, hiçbir hukuki yaptırımı bulunmayan Paris Anlaşması’ndan çekilmek, Obamacare ve Dodd-Frank Bankacılık yasalarını iptal etmek için Kongre’nin onayına ihtiyaç duyan Trump için rahat bir gol oldu.

Öte yandan, bu kararın başta dış politika olmak üzere Trump yönetiminin geleceğini ve ABD'nin uzun zamandır taşıdığı 'Dünya Lideri' sıfatını nasıl etkileyeceği büyük merak konusu...

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve Çin'in, ABD'nin ayrılma kararına rağmen anlaşmaya sadık kalacaklarına söz vermeleri, iki büyük ekonomik gücün ittifaklarını daha da pekiştirmesine neden olabileceği öngörülüyor. Trump'ın anlaşmadan ayrılma kararını, Brüksel'de gerçekleştirilen 19'uncu AB-Çin Zirvesi sürerken açıklaması bu açıdan da dikkat çekti.

Özetle, ABD Başkanı Donald Trump, Suriye ve Nikaragua dışındaki tüm dünya ülkelerinin imzaladığı Paris Anlaşması'ndan çekilerek, ülkesi için 'pandora'nın kutusu'nu açmış olabilir. ​
Kaynak: AA