Gaziantep'teki Tarihi Kurtuluş Camisi'nin Açılışı

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: 'Nerede bir mabet ve onun etrafında ecdadımızın eserleri varsa, onların ayağa kalktığını görmek bize mutluluk veriyor. Sadece Türkiye'de değil dünyanın her tarafında ecdat yadigarı eserleri tek tek ayağa kaldırıyoruz' 'Medeniyet tarihimiz boyunca başka medeniyetlere ait yapıları, mirasları korumayı vazife bilmişiz. Bunu Allah'ın emri olarak kabul etmişiz'

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 'Nerede bir mabet ve onun etrafında ecdadımızın eserleri varsa, onların ayağa kalktığını görmek bize mutluluk veriyor. Sadece Türkiye'de değil dünyanın her tarafında ecdat yadigarı eserleri tek tek ayağa kaldırıyoruz.' dedi.

Görmez, Gaziantep'te restorasyonu tamamlanan tarihi Kurtuluş Camisi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, ramazan ayında, bayram arefesi öncesinde gazi şehirde tarihi bir yapıyı açmaktan dolayı mutluluk yaşadığını belirtti.

Mabet, cami ve mescidin İslam medeniyetinin olmazsa olmazları olduğunu belirten Prof. Dr. Görmez, 'Hayatın, şehrin merkezidir. Mabetler, İslam medeniyetin başladığı yerdir. Allah Resulü Medine yolundayken bir mescit inşa etmiştir. Medeniyet ancak orayla başlayacaktır. Medine'ye döndüğünde ise ilk yaptığı şey yine mabetle, mescitle işe başlamak oldu. Sevgili Peygamberimiz o mescidin yapımında bizzat işçi olarak çalıştı. Şiirler okuyarak taşları taşıyordu. Peygamber Efendimize, 'Bu işleri bırakın bizler yapalım' denildiğinde, 'Benim sırtım taş taşımayı bilir. Benim de Allah'ın rızkını kazanmaya ihtiyacım var' der, bir işçi olarak çalışırdı.' şeklinde konuştu.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün tarihi eserleri ortaya çıkarma noktasında gösterdiği olağanüstü çalışmalarından dolayı teşekkür eden Görmez, 'Nerede bir mabet ve onun etrafında ecdadımızın eserleri varsa, onların ayağa kalktığını görmek bize mutluluk veriyor. Sadece Türkiye'de değil dünyanın her tarafında ecdat yadigarı eserleri tek tek ayağa kaldırıyoruz. Bunları ayağa kaldırmak bizlerin görevidir.' diye konuştu.

Mehmet Görmez, geçmişte Kosova'da bir türbenin restore edilmesi için iki ülke arasında bir kültürel sözleşme yapılması gerektiğini hatırlatarak, şunları anlattı:

'Oraya en az 10 kez gitmiştim. Şimdi büyük gelişmeler oldu. Oranın restore edilmesi için Kosovalılar dedik ki 'Birleşmiş Milletler'e bağlı bir yönetim var. Ancak bu yönetimle bunu çözmeniz lazım' dediler. Oranın yöneticisiyle görüşmek için gittim. Görüşeceğim kişinin adı Murat değil de Merat'tı. İçeri girdim baktım ki Müslüman bir sima. 'Nerelisiniz' dedim, 'Ben Hindistanlıyım, Müslümanım. İsmim, Türk ismi' dedi. Ben de ona ismini aldığı sultanın türbesinin restorasyonunu yapmamız için imkan tanımasını istedim. Sultan Murat'ın türbesini ziyaret ettik, iş böyle bitti. Dolayısıyla bizim medeniyetimiz Cenabı Allah'ın buyurduğu gibi, 'Eğer Allah, insanların bazılarıyla bazılarının kötülüklerini önlemiş olmasaydı, o zaman tüm manastırlar, tüm sinagoglar, namazgahlar ve tüm mescitler yıkılırdı. İçinde Allah'ın isminin anıldığı hiçbir mabet kalmazdı' buyuruyor. Bu yüzden medeniyet tarihimiz boyunca başka medeniyetlere ait yapıları, mirasları korumayı vazife bilmişiz. Bunu Allah'ın emri olarak kabul etmişiz. Ayrıca bizim medeniyetimizde mabet 'tapınak' değildir. Mabet, Allah'ın anıldığı, Allah'ın adının anıldığı yerdir. İslam'ın kendisinden önceki tüm dinlere öğrettiği, yanlış olduğunu gösterdiği hususlardan birisidir. Mabetleri kurtarmamız lazım.'
Kaynak: AA