'Tez-Antitez-Sentez' Sergisi

Ressam ve heykeltıraş Selim Turan'ın 30 Mayıs'ta açılan 'TezAntitezSentez' başlıklı sergisi çerçevesinde, sanatçının ailesi ve hayatı hakkında panel düzenlendi Prof. Dr. Ortaylı: 'O dönemlerde (1864) Tatarlar, Türkmenler, Özbekler gibi isimlendirmeler yoktu. 1926 yılına kadar herhangi bir Azerbaycanlı şair kendilerinden Türk diye bahseder. Lehçelerin isimleri ise dil olarak yansıtılıyor ama bu doğru değildir'

Ressam ve heykeltıraş Selim Turan'ın 29 Mayıs tarihinde açılan 'Tez-Antitez-Sentez' başlıklı sergisi çerçevesinde, sanatçının ailesi ve hayatı hakkında düzenlenen panelde, Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Dr. Zaur Gasimov bir araya geldi.

Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) açılan ve küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez’in yaptığı 'Tez-Antitez-Sentez”, aynı zamanda sanatçının uzun bir zaman sonra gerçekleştirilen ilk kişisel sergisi olma özelliğini taşıyor. Sergide yer alan eserlerin büyük bir kısmı, sanatçının seramik sanatçısı eşi Şahika Turan tarafından 2003’te İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanan Selim Turan Koleksiyonu’ndan seçildi.

Serginin küratörü olan ve Selim Turan üzerine bir kitap da kaleme alan Dr. Necmi Sönmez, Turan'la 1980'lerde tanıştıklarını belirterek, 'Selim Turan’ın ‘Tez-Antitez-Sentez’ başlıklı sergisinde, sanatçının 100’den fazla resim, heykel ve baskı çalışması izleyiciyle buluşuyor. Bu sunum, Turan hakkında gerçekleştirilen en kapsamlı sergi olması itibarıyla ayrı bir önem taşıyor.' dedi.

Sönmez, şöyle konuştu:

'Türk sanat tarihinin önemli isimlerinden biri olan Turan, 1947’den vefatına dek Paris’le İstanbul arasında yaşayarak, her iki kentin kültür ortamından etkilenerek, fazla bilinmeyen görsel deneylere girmişti. Sergi, bu görsel deneyleri ilk kez ortaya çıkardığı gibi, sanatçının gün ışığına çıkmamış birçok çalışmasını da deneysel bir yaklaşım açısıyla tartışmaya açmayı da hedefliyor.' diye konuştu.

Dr. Zaur Gasimov ise 'Selim Turan ve Ailesi: Öncü Bir Baba Olarak Ali Bey Hüseyinzade' başlıklı konuşmasında, 1864'de Bakü'nün Salyan kasabasında doğan Ali Bey Hüseyinzade'nin hayat hikayesini anlattı.

Baba Hüseyinzade'nin eğitimine Tiflis Rum okulunda başladığını ve Petersburg Üniversitesi'nde 1889'da matematik ve tıp ilimleriyle birlikte Doğubilimi eğitimini tamamladığını belirten Gasimov, daha sonra Rusya'dan Türkiye'ye gelerek askeri tıbbiyeye kayıt olduğunu ve bazı önemli hastalıklar konusunda çeviriler yaptığını aktardı.

Gasimov, şunları söyledi:

'Ali Bey Hüseyinzade Almanca, Latince, Yunanca ve Fransızca eğitimi aldı. Daha sonra İngilizce çeviriler yaptığını da biliyoruz. 14 yıl İstanbul'da kalıyor. Yazılı formda en iyi bildiği dil İstanbul Türkçesi ve elbette Rusça ve Farsça'yı da çok iyi biliyor. İstanbul'da kaldığı süre içerisinde İttihat ve Terakki'ye katılıyor. Turancılık ve Türkçülük konusunda yoğunlaşıyor. Daha sonra Azerbaycan'a dönerek gazetecilik gibi birçok faaliyette bulunarak yayınlar yapıyor.'

Prof. Dr. İlber Ortaylı ise 'Rusya İmparatorluğunda Türk Modernleşmesi' başlıklı konuşmasında, 'O dönemlerde Tatarlar, Türkmenler, Özbekler gibi isimlendirmeler yoktu. 1926 yılına kadar herhangi bir Azerbaycanlı şair kendilerinden Türk diye bahseder. Lehçelerin isimleri ise dil olarak yansıtılıyor ama bu doğru değildir. Örneğin Makedonca diye bir dil yoktur ama onlar olduğunu söylediği için kabul ediyoruz.' ifadelerini kullandı.

Türk aydınlarının Farsça'dan çeviriler yapmak isterken Azeri lehçesinin yeterli olmadığını gördüklerini söyleyen Ortaylı, 'Osmanlıca bir orta yoldur. Dilin yetmediği bir dönemde ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Arapça ve Farsça kelimeler kullanmaktan kaçınmak mümkün değildir. O zamanlar Türk devletlerinde gazeteler Osmanlıca ve Rusça çıkıyor. İstanbul Türkçesiyle yazılar yazıyorlar.' dedi.

Sanatçının 1980-1994'te gerçekleştirdiği hareketli heykellerin özel bir sergileme eşliğinde sunulacağı 'Tez-Antitez-Sentez' sergisi, 13 Ağustos'a kadar ziyaret edilebilecek.

Kaynak: AA