UHİM Danışma Kurulu Üyesi Gönenç Açıklaması

'Din, dil, mezhep, etnik köken ve dünya görüşü farklılıklarını körükleyerek coğrafyamızda kaosu sürekli kılmak isteyenlere izin verilmemelidir' 'Küresel sistemin bu yöndeki uygulamaları karşısındaki hamlemiz, onların istediği ve beklediği çatışmacı refleksleri sergilemek değil, coğrafyamızdaki tüm ülkelerde barış, iş birliği, siyasi istikrar, refah ve huzuru sağlayacak adımları atmak olmalıdır'.

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) Danışma Kurulu Üyesi Atıf Gönenç, 'Din, dil, mezhep, etnik köken ve dünya görüşü farklılıklarını körükleyerek coğrafyamızda kaosu sürekli kılmak isteyenlere izin verilmemelidir.' dedi.

Gönenç, UHİM'in Üsküdar'daki ofisinde düzenlenen toplantıda, ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın, ilk yurt dışı ziyaretini gerçekleştirdiği Suudi Arabistan’da 380 milyar dolara kadar ulaşabilecek silah anlaşmaları imzalaması ve Arap ülkeleri liderleriyle bir araya gelmesinin, yeni dönemde ABD ve İngiltere eksenli küresel sistemin izleyeceği politikalara dair önemli ipuçları verdiğini ifade etti.

Irak işgalinde Şii eksenli bir yönetime zemin hazırlanması, Lübnan’da Hizbullah’ın, Yemen’de Şii unsurların desteklenmesi ve Obama döneminde İran’a yönelik ambargoların kaldırılması gibi gelişmelerin, küresel sistemin Şii bloku güçlendirerek İslam coğrafyasında mezhep temelli bir çatışma ortamına zemin hazırlama planının parçaları olarak ortaya çıktığını ifade eden Gönenç, 'Son yıllarda coğrafyamızda yaşananlar, bu planın başarılı olduğunu göstermektedir. ABD’de yeni dönemin hem İran karşıtı söylem ve icraatlarla, hem de Sünni bloku kuvvetlendirecek ziyaret ve anlaşmalarla başlamış olması manidardır.' değerlendirmesini yaptı.

'İslam coğrafyasındaki mezhep temelli çatışma ortamının canlı tutulması ne anlama gelmektedir? Küresel sistemin, İslam dünyasının Şii ve Sünni blok olarak iki düşman bloka ayrılmasından kazancı nedir?' sorularını soran Gönenç, şöyle devam etti:

'ABD ve Avrupa’daki göçmenler ülkelerindeki kaos ortamı sebebiyle, yaşadıkları ülkelere bağımlı hale getirilmektedir. Bu süreçte İslam coğrafyasına ait yetişmiş insan gücü ABD ve Avrupa ülkelerine kaymakta, geri kalan çoğunluk ise bu ülkelerin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamaktadır. Kaos ve iç savaşlar sebebiyle milyonlarca insan ülkesini terk etmekte, bu durum kaosa sürüklenen ülkelerin yeniden kalkınmasına da engel olmaktadır. İslam coğrafyasındaki bloklaşma sebebiyle küresel sistemin politikaları karşısında ortak bir duruş sergilenememekte, ihlaller artarak devam etmektedir. Silah endüstrisi İslam coğrafyasındaki bu çatışma ortamı sayesinde canlılığını ve karlılığını devam ettirmektedir. Devletler siyasal istikrarsızlığa ve kaosa itilmekte, ortaya çıkan denetimsiz süreçte çok uluslu şirketler milyarlarca dolarlık kazanç elde etmektedir. İşgal, iç savaş ve çatışmaların ortaya çıkardığı çoğu kadın ve çocuk milyonlarca mülteci, organ ve fuhuş çeteleri için büyük bir pazar oluşturmaktadır. Oluşan çatışma ortamı sebebiyle coğrafyaların kültürel zenginlikleri yok edilmekte, toplumlar yalnızca Batı kültür ve değerlerine mahkum hale getirilmektedir. Küresel sistemin bu ve benzeri kazanımlarını korumak adına önümüzdeki süreçte de mezhep temelli çatışma ortamını canlı tutmaya çalışacağı aşikardır.'

Atıf Gönenç, bu nedenle yaşanan gelişmeler karşısında gösterilen tavrın İslam coğrafyasını birleştirici bir misyon üstlenmesine özen gösterilmesi gerektiğinin altını çizerek, sözlerini, 'Din, dil, mezhep, etnik köken ve dünya görüşü farklılıklarını körükleyerek coğrafyamızda kaosu sürekli kılmak isteyenlere izin verilmemelidir. Küresel sistemin bu yöndeki uygulamaları karşısındaki hamlemiz, onların istediği ve beklediği çatışmacı refleksleri sergilemek değil, coğrafyamızdaki tüm ülkelerde barış, işbirliği, siyasi istikrar, refah ve huzuru sağlayacak adımları atmak olmadır.' şeklinde tamamladı.
Kaynak: AA