Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, Kitapseverlerle Buluştu

9. Kitap Fuarı’na konuk olan Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında TV kanallarının tarihi bir görev üstlendiğini söyledi.

Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, Kitapseverlerle Buluştu
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 9. Kitap Fuarı kapsamında “Haber Kanalı Olmak” isimli söyleşi gerçekleştirildi.

Konferansa Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, Habertürk TV Genel Müdürü Veyis Ateş, 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek, Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Faruk Aksoy katıldı.

Medya üzerine yapılan söyleşide haber değeri, haberin yayınlanması, medya ve toplum konularına öncelik verildi.

Konferansta konuşmasına mesleki tecrübelerini aktararak başlayan Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, "Ben meslek hayatıma ajansta başladım. Meslekte zor gördüğüm iki şey var. Birincisi ajans, ikincisi haber kanalında çalışıyor olmak. Bu ikisi bir habercinin başına gelecek en büyük felaket. Onun yanında gazetecilik, rahat rahat oturup planlayıp, iyi bir başlık atıp haberin biraz daha derinine nasıl girebiliriz diye uğraşabileceğiniz, size bol bir zaman bırakıyor. Ama haber kanalı böyle değil. Haber kanalında anlık yaşıyorsunuz. Zaten çok fazla şeyi planlamanıza gerek yok, Türkiye’nin gündemi belli. Siz de ’bunun üstüne ufak tefek bir şeyler koyayım, bir şeyler yapayım’ dediğiniz zaman zaten zaman yetmiyor. Gazete rahat bir alandı, haber kanalından Star Gazetesi’ne gittiğim dönem ‘oh dedim, ne iyi’ ama bir gece pişman oldum. O gece 15 Temmuz gecesiydi. Dedim ki, ‘keşke bu gece televizyonda olsaydım, haber kanalında olsaydım.’ Hatta ben, Murat Bey’le o zaman aynı grupta olduğumuz için kanalına indim acaba bana bir iş düşer mi diye. Bir alt kattalardı. Gittim, onlar zaten işlerini gayet güzel yapıyorlardı, baktım bana gerek yok ama en azından kenarda onları izledim. Gazetede bekliyorsunuz, bir işin acaba nereye varacak diye sonunu bekliyorsunuz. Finali gördükten sonra oturup bir başlık atıp haberini yazıyorsunuz o bitmeden bir şey yapamıyorsunuz" dedi.



"’Gezi’ sürecinde ilk manşeti ben attım"

’Gezi’ sürecinde haber kanallarının üstlendiği role de değinen Koç, "’Gezi’de hatırlar mısınız bilmiyorum çadırların yakıldığı gün, işte Başkan özür dilemiş, Vali ortalığı yumuşatmak için bir şeyler söylemiş ama olaylar azalacağına aksine büyüyor. O gece dedim ki ‘ben bu manşeti değiştireceğim.’ Gazetedeydim, televizyonda değildim o dönem yine ve Gezi protestocularına vuran ilk manşeti biz attık, daha doğrusu ben attım. Dedim ki bunların derdi başka, özür istiyorlardı ‘özür’, ortamın yumuşatılması için ne gerekiyorsa yapılmış ama olaylar azalacağına büyüyor ve biz vurduk. Ertesi gün ne tepkiler aldık, aman işte ‘bunlar ne içiyorsa biz de aynısından istiyoruz’ diye başlayıp, her türlü hakarete varan cümleler. Yılmadık ertesi gün de attık, sonraki gün de attık. Ben o dönemde genel yayın yönetmeni değildim. Tabi benim de bir amirim var, yöneticim var. Dedi ki ’sen ne yapıyorsun? Biz tek başımıza Deli Dumrul gibi gidiyoruz.’ ’Merak etmeyin bizim yanımıza gelecek herkes’ dedim. Hakikaten 2-3 gün sonra, artık bizim en azından kendimize yakın gördüğümüz medyadaki arkadaşlar ortak bir dille buna tepkiyi arttırdılar. Eğer biz böyle milli bir cephe oluşturmasaydık medyada, belki Türkiye bugün çok daha başka yere gidecekti. Böyle bir tarihi dönemde bu mesleği yapıyor olmaktan hakikaten ben şeref duyuyorum" şeklinde konuştu.



"15 Temmuz’da TV kanalları tarihi bir görev üstlendi"

Haber kanallarının 15 Temmuz gecesi üstlendiği role de vurgu yapan Yayın Koordinatörü Yücel Koç, "15 Temmuz gecesi öyle bir geceydi ama haber kanalları o gece tarihi bir görev üstlendi. Eğer darbe o gece bastırıldıysa, insanlar sokağa çağrıldıysa bu haber kanallarının sayesinde oldu. O gece tarihi bir misyon üstlendiler ve ben keşke o gece bir haber kanalında görev alsaydım diye düşünmedim değil. Gazetecilik çok keyifli çok güzel ama dediğim gibi tarihi bir dönemde bu görevi yapıyor olmak herhalde bize nasip oldu ve bunu ileride anlatacağımız -15 Temmuz gibi- birçok hikayesi olacak inşallah" diye konuştu.



"Fotoğrafın anlattığını kitap yazsanız anlatamazsınız"

Toplumu derinden sarsan olayların yayınlanıp, yayınlanmamasıyla ilgili bir soru üzerine konuşan Yücel Koç, boşanma olaylarını örnek göstererek, “Ben bunun toplumun bozulmasıyla doğrudan alakalı olduğunu düşünüyorum. Boşanmalar eskisinden çok daha fazla bugün değil mi? Giderek artan bir şey. Bu toplumumuzun hızla bozulmasıyla alakalı bir durum, ‘bunun gerekçeleri, sebepleri ne derseniz.’ O artık sosyologların işleyeceği bir konu olur. Ama biz bu haberleri versek mi vermesek mi? Birçok olayda ikilem yaşarız, bu da onlardan bir tanesi. Mesela ‘Suriyeli Aylan Bebek’ tek bir kare fotoğraf, çok etkileyici. Üzerine fasiküllerle kitap yazsanız o fotoğrafın anlattığı hiçbir şeyi anlatamazsınız. Bir tek kare fotoğraf. Eminim bugün her medya kuruluşu ‘ben bunu yayınlayayım mı yayınlamayayım mı’ diye uzun uzun tartışmıştır. Biz de öyle yaptık. Ben dedim ki, ‘bunu yayınlayacağım, hem de tam sayfa yayınlayacağım ve çocuğu mozaiklemeden, buzlamadan yayınlayacağım.’ Bazı acı gerçeklerle artık yüzleşmemiz lazım, bunların üstünü kapattığımız zaman acaba fayda mı sağlıyoruz? Ben Aylan Bebek için vermekten yanaydım, ertesi gün bazı gazeteler veya işte televizyonlarımız buzlayıp verdiler ama ben açık verdim, o zor bir karar. Şimdi kadın cinayetlerini de sırtına birkaç bıçak saplanmış bir kadın fotoğrafı hatırlıyorum saplı duruyor sırtında cesedin. Şimdi bunu verelim mi vermeyelim mi diye de tartışmıştık mesela” ifadelerini kullandı.

"Yayınlanan haberler benzer olayları teşvik etmiyor"

Önemli olayların yayınlanmadığı takdirde tekrarlarının çoğalacağına vurgu yapan Koç, RTÜK’ün de belirleyici olduğuna değinerek, “Verelim mi? Verme kapat üstünü, bir sonraki gün bir başkası olacak. Ondan sonra bir başkası olacak. Bu haberleri vererek biz teşvik ediyor muyuz? Bence etmiyoruz, ben o kanaatteyim. Tam tersine bunların üstünü kapatmanın, görmezden gelmenin, halının altına süpürüyor olmanın çokta doğru olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Şu konuda haklısınız, ‘bunları çocuklar izliyor onlar etkileniyor.’ Kanalların, zaten RTÜK diye bir şey var, onların sınırını RTÜK çiziyor, ‘bunu apaçık yayınlayamaz ya da belli çizgiler içerisinde yayınlaması gerekiyor’ gibi. Bu gazetede biraz daha rahat, o kadar otokontrol yok ama dediğim gibi şimdi gazeteyi de aynı çocuk görüyor ertesi sabah. Verip vermemekle ilgili yüzde yüz doğrusu şu diye açıkçası ben diyemiyorum. Ben en azından çok etkili ve çarpıcı örneklerin, toplumun gözünün önüne getirilmesinin daha faydalı olduğunu düşünüyorum, şahsi kanaatim ama bu yüzde yüz emin olduğum için söylemiyorum” dedi.

Kaynak: İHA