Mahalle Bakkalı Emekli Gazeteciye 'Evlat' Oldu

Çalkantılı hayatının ardından yalnız yaşamaya mecbur kalan emekli gazeteci Mustafa Atasever, yaşadıklarının üzüntüsüyle felç geçirince, mahalle bakkalı gönüllü olarak bakımını üstlendi Beş yıldır tüm ihtiyaçlarını karşılamak için gayret sarf eden bakkal Olgun Pekdemir, Atasever’le aile gibi olduklarını, onu yarı yolda bırakmak istemediğini söyledi Emekli gazeteci Atasever: “20 tane evladım olana kadar bir Olgun olsun yeter. Evlattan da üstün, evlat onun yaptığını yapmaz” Bakkal Pekdemir: “Mustafa Dayının çamaşırları yıkıyorum, balkona asıyorum, evinin paspasını yapıyorum, kıyafetlerini değiştiriyorum. Ben bir kere el attım Mustafa Dayıya, o attığım eli de yarı yolda bırakmamak için çekmedim”

HÜSEYİN YAHYA ŞEKERCİ - İstanbul’da birçok ulusal gazetede çalıştıktan sonra 1995’te emekli olan Mustafa Atasever, yalnız yaşadığını, 5 yıl önce geçirdiği felçten sonra oturduğu mahallenin bakkalı Olgun Pekdemir’in kendisine bir evlattan öte muamelede bulunduğunu söyledi.

Memleketi Erzurum’da hafızlık eğitimi görüp İstanbul’da orta öğretimini tamamlayarak 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Bölümünden mezun olduğunu belirten Atasever, birçok ulusal gazetede çalıştıktan sonra 1995 yılında emekliye ayrıldığını söyledi.

Gazetecilik hayatı boyunca Abdi İpekçi ve Nadir Nadi gibi dönemin basın camiasının önemli isimleriyle mesai arkadaşlığı yaptığını dile getiren Atasever, inişli çıkışlı yaşamını, oğlu gibi sevdiği bakkal Pekdemir’le ilişkisini ve edebiyata olan ilgisini AA muhabirine anlattı.

Başından talihsiz evlilikler geçtiğini belirten Atasever, evlatlarının da ilgisizliğinden yakınarak şunları kaydetti:

“İlk eşimle 1973’te ben talebeyken evlendim; 10 yıl evli kaldım ve 3 çocuğum oldu. Sonra eşim akli dengesini yitirdi. Beni ve çocuklarımızı terk ederek Erzurum’a köye döndü. Bir süre sonra da vefat etti. Çocukların bakımına yardımcı olması için memleketten annem gelsin istedim ama gelemedi. Ben de mecbur kaldım, evlendim. Ama evlendiğim kadın çok zalim çıktı. Ben işe gidince çocukları dövüyormuş. Bir komşumun ikazı üzerine bir gün eve gelince çocukları soyundurdum, baktım ki her tarafları çürük içinde. Mecbur kaldım boşadım.”

Atasever, ikinci evliliğinden bir süre sonra aracılar vesilesiyle bir kere daha evlendiğini söyledi. Kendi çocuklarının büyüyüp yanından ayrılmasından sonra, son eşinin çocuklarını okutup düğünlerini yaptığını ifade eden Atasever, öz çocuklarıyla irtibatının kesilmesini kendisini çok üzdüğünü dile getirdi. Öz çocuklarıyla görüşmek istemesi nedeniyle eşiyle arasında sorun oluşmaya başladığını belirten Atasever, “Bu yüzden 3. eşimle aramız bozuldu ve boşandım. Ancak çocuklarım yine yanıma gelmediler.” ifadelerini kullandı.

- Felç geçirip sandalyeye mahkum oldu

Tansiyon hastası iken, yaşadığı sıkıntılı süreçlerin bünyesini yıpratıp sağlığını iyice bozduğunu dile getiren Atasever, şöyle konuştu:

“Çok üzüntüler yaşadım. Bir gün bakkalın orada çay yaptık içiyorduk. Birden bire bir titreme geldi. Orada iki çocuk vardı; koluma girdiler, eve getirdiler. O gece sabaha karşı 4’te tansiyonum 27’ye fırlamış, hamur gibi düştüm. Bir tarafım hiç tutmuyor. Ağzım eğilmişti, konuşamıyordum da. Sonra duvara, kapılara vurdum. Komşular ambulans çağırıp beni hastaneye götürdüler. Düşüş o düşüş. 70 gün hastanede yattım.”

Uzun süren tedavinin ardından çocuklarıyla ilişkisinin yumuşadığını ve yeniden görüşmeye başladığını aktaran Atasever, “Kızlarım zaman zaman gelip beni ziyaret ediyorlar. Telefonla bir ihtiyacım olup olmadığını soruyorlar. Tekerlekli sandalyeyi alırken yardım ettiler, sağ olsunlar.” diye konuştu.

Yakınlarından çok, ikamet ettiği Bağcılar Mahmutbey Mahallesi’ndeki bakkal Olgun Pekdemir’in kendisine sahip çıktığını vurgulayan Atasever, “Aramız çok iyi. Sabah 10-11’e kadar yatıyorum, ondan sonra kalkıp hazırlanıyorum. Olgun’a telefon ediyorum o da gelip alıyor, orada oturuyorum. Yemek veriyor Olgun, ondan sonra çay yapıyor, içip muhabbet ediyor, öyle geçinip gidiyoruz. Yani dile getiremediğim kadar memnunum. 20 tane evladım olana kadar bir Olgun olsun yeter. Evlattan da üstün, evlat bunun yaptığını yapmaz.” diye konuştu.

- Çok sayıda kitabı yayına hazırladı

Emekli gazeteci Atasever, aile olarak sanata ilgi duyduklarını ve oyuncu Vildan Atasever’in öz amcası olduğunu belirterek, “Küçük yaştan beri edebiyata meraklıyım, şiirler yazıyordum. Şimdi geçirdiğim rahatsızlık sebebiyle hafızam eskisi gibi değil. Edebiyata olan ilgim dolayısıyla gazetecilik yaptığım yıllarda pek çok kitabı yayına hazırladım. Aşık Sümmani, Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel, Erzurumlu Emrah, Aşık Ruhsati, Aşık Reyhani, Murat Çobanoğlu gibi yaklaşık 800 ozanın hayatını ve şiirlerini bir araya getirerek kitaplar hazırladım. Bu çalışmaları para için değil, geleneğin gelecek nesiller tarafından da bilinmesini istediğim için yaptım.” ifadelerini kullandı.

Hekimlerin yoğun bir fizik tedavi süreci ile sağlığına yeniden kavuşabileceğini kendisine ifade ettiklerini belirten Atasever, “Bir tarafım felç olduğu için tekerlekli sandalyeyi tek başıma kullanamıyorum. Bu nedenle akülü bir araca ihtiyacım var.” diyerek bu konuda destek beklediğini kaydetti.

- 'Yaptığımı vicdani bir görev olarak görüyorum'

Pekdemir ise Atasever’i bir komşusu, bir büyüğü olarak sevdiğini belirterek, “Yaptığımı vicdani bir görev olarak görüyorum. Kapıma bir kedi de gelse süt verip onun karnını doyurmaya çalışıyorum.” şeklinde konuştu.

Pekdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu bir insan yani göremezlikten gelemezsin. Gönül olmadı mı zaten parayla bu işi yaptıramazsın da. Ben diyorum ki ben Mustafa Dayıya bakıyorum Allah-u Teala da anneme, babama bu rahatsızlığı vermesin. Benim annem de tansiyon hastası, babam da şeker hastası onun da her an başına böyle bir şey gelebilir. Belki ben Mustafa Dayıya baktığım için belki benim aileme böyle bir şey vermiyor. Yani ben bir kere el attım Mustafa Dayıya, o attığım eli de yarı yolda bırakmamak için çekmedim. Fizik tedaviye falan gönderiyoruz, yani benim niyetim bir an önce iyileşsin. Bana da muhtaç kalmasın, kendi ayakları üzerinde durabilsin. Yani bizim için bir nevi aileden biri gibi oldu. Benim şimdi iki evim var gibi. Bir kendi evim var, bir de Mustafa Dayının evi var. Şimdi Mustafa Dayının çamaşırları ben yıkıyorum, balkona asıyorum, evinin paspasını yapıyorum. Ondan sonra Mustafa Dayının kıyafetlerini değiştiriyorum.”

Kaynak: AA