TÜRKAV'dan '15 Temmuz'dan 16 Nisan'a' Konferansı

Milliyetçi Hareket Partisi Osmaniye milletvekili Doç. Dr. Ruhi Ersoy, “Bahçeli’siz bir MHP, Erdoğansız bir Türkiye’de yeniden FETÖ’yü canlandırmak isteyenler, PKK ile yeniden el sıkışarak çok kültürlü demokratik cumhuriyet kurmak isteyenler ve dahi Turan coğrafyası yakın coğrafya Suriye Türklüğü bir tarafa bunları rüyasında bile görmek istemeyenler Türk siyasetinde yeniden sözcümü olacaklar. Buna müsaade mi edeceğiz” dedi.

TÜRKAV'dan '15 Temmuz'dan 16 Nisan'a' Konferansı
Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Çorum Şubesi tarafından "15 Temmuz’dan 16 Nisan’a" konulu konferans düzenlendi.

Devlet Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa AK Parti Çorum milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu, AK Parti Çorum İl Başkanı Mehmet Karadağ, MHP İl Başkanı Mehmet Akif Aras, MHP Merkez İlçe Başkanı Ertuğrul Onan, sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve davetliler katıldı.

Konferansa konuşmacı olarak katılan MHP Osmaniye milletvekili Doç. Dr. Ruhi Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir grup zihniyetin Türkiye’nin başını kaldırmasını istemediğini belirterek, “Tarihi coğrafyamızın bize verdiği sorumluluk ve büyük Türk milleti ailesi ne zaman devleti milleti bütünleşmişse, ne zaman millet devleti tesis etmişse ne zaman milletin devleti olmuşsa bir medeniyet üretmiş. Bu Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyetle nemalanıp buralara gelmiş. Cumhuriyetin içerisindeki odaklarda dar ölçekli bir Anadolu coğrafyasına 782 bin kilometreye sonraki Misak-ı Milli ile daraltmak istemiş. Başımızı kaldırıp Balkanlara, Suriye’ye, Musul’a, Kerkürk’e Turan coğrafyasına bizi baktırmamışlar. Hatta bugün Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde öyle bir zihniyet var ki istisna bir kısım arkadaşları dışarıda tutmak lazım. Türkiye cumhuriyeti devleti içinde büzülsün başını dışarıya kaldırmasın. El Bab’ta ne işi var. Suriye’de ne işi var. Turan’dan bahsedersen tüyleri diken diken oluyor. Ben tarihi coğrafyamın üzerinde var olan ruhları temsil ediyorsam devlet politikamı da buna uygun belirlemek zorundayım. Devlet politikamı belirlerken de o coğrafyalarda emelleri olanların benim kutup başı olmama müsaade etmemelerinden doğal bir şey olamaz. Benim kutup başı olmamam için FETÖ’yü de kalkıştırır. PKK’yı da kaldırır. DEAŞ’ı da besler. Avrupa’da hayır kampanyası için Avrupa’da bu ülkenin Cumhurbaşkanının kafasına silah bile dayatır. Öyle bir zihniyette polemik yaşadık. O polemiğe mecliste cevap verdim. El bab konuşmam var. Benim bu açıklamam ve referandum sonrasındaki ‘evet’in ne anlama geldiği ifade etme açısından dinlerseniz iyi olur. Eğer bu manada Türk siyasetinde bir olumsuzluk Bahçelisiz bir MHP, Erdoğansız bir Türkiye’de yeniden FETÖ’yü canlandırmak isteyenler. PKK ile yeniden el sıkışarak çok kültürlü demokratik cumhuriyet kurmak isteyenler ve dahi Turan coğrafyası yakın coğrafya Suriye Türklüğü bir tarafa bunları rüyasında bile görmek istemeyenler Türk siyasetinde yeniden sözcümü olacaklar. Buna müsaade mi edeceğiz” diye konuştu.



‘Yeni sistem tek adamlık getirmiyor”

Referandum sürecinde AK Parti ile birlikte hareket ettikleri ve ülkücülerin "düne kadar milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, bize ’morg bekçisi’ diyenlerle bugün nasıl bir araya geleceğiz" yönünde sorular sorduğunu açıklayan Ersoy, bugün itibariyle bu kayıkçı kavgasıyla, nefis mücadelesine girdikleri an sadece kendilerinin değil aynı zamanda iktidarında büyük Türk milleti ailesini ve kendilerini taşıyan bu vatan coğrafyasını kaybetmek durumunda kalacaklarına dikkat çekti.

Yeni anayasa değişikliğiyle birlikte gündeme gelen tek adam tartışmalarına da değinen Ersoy, "Şimdi cumhurbaşkanı tek adam diyorlar, yasama-yürütme-yargı burada birleşti diyorlar. Eşini başkan yardımcısı yapar diyorlar. Bunların hepsini yapabilecek yetki şuanki 1982 anayasasında var. 1982 anayasasında hükümete başkanlık yapma, büyükelçi atamadan tutun en son Cumhurbaşkanlığı Kanununda ’vatana ihanet dışında cumhurbaşkanı yargılanamaz’ ibaresi de 1991 yılında, bunun da tanımsızlığından kaynaklı tedavülden kaldırılmıştı. Cumhurbaşkanı aklınıza gelebilecek her türlü yetkiyi kullanabilecek durumda zaten. Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde cumhurbaşkanı denetlenebilir, yargılanabilir, sadece vatana ihanet değil şahsi anlamda, siyasi anlamda herhangi bir hukuk dışı uygulama varsa orada da hesap verebilir hale getiriliyor. Burada mantık cumhurbaşkanının partisi mecliste çoğunluğu alır, kendisi de orada olur, yargı üyesinin geri kalanları da kendisi atar, kendisinin atadığı ile meclisin atadığı hepsi kendisinin olur. Bu bir kere yargıçlara, hukuka örfe, milli birikime saygısızlıktır. İkincisi 17 Nisan sabahından itibaren bir ay içerisinde meclis 7 tane yüksek yargı üyesi, HSYK üyesi seçecek. Seçim yok da, bunu seçebilmek için de 330’u bulması lazım. 330’u bulabilmesi için de mecliste bir siyasi parti ile anlaşması lazım. 7 tane yüksek yargı üyesinin 2,3 4’ünü birine, birazını kendine vererek dağıtması lazım. Bir kere MHP ile yola çıkmışsa bu 330’u tamamlama noktasında yüksek yargıçları verirken de adaletiyle, vicdanıyla, ahlakıyla, vizyonuyla mütenasip yargıç adaylarını tespit etmesi, tespit ettiği yargıç üyelerinin de belli bir statü de olması ve buna da MHP’nin ’evet’ demesi lazım. Nereden Tayyip Bey yargıyı tek başına dizayn ediyor? Hani nerede?. Bu akşamdan sabaha bir mesele. Adamlar halkı gulyabani gördükleri için, kendilerine seçilme hakkı ve hayali tanımadıkları için mecliste qeşin peşin yüzde 51’i alan cumhurbaşkanı mecliste 400 vekili alır anlayışını oldukları için özgüven duymuyorlar. Milleti memnun edebilir, devleti geleceğe taşırsa bunu alır. Bunu alması içinde 15 Temmuz’da emperyalizme kafa tutmuşsa devlet, o kafa tutmanın sonucunda yerli ve milli politika uygulamak zorunda.FETö ile, PKK ile iş tutan değil Diyarsakır7da megri megri söyleme zamanı geçti, Taksim’de Kızılay’da Mustafa Yıldızdoğan ile Türkiyem söyleme vakti.” ifadelerini kullandı.

“ Devlet 15 Temmuz’da fetret devrine girdi”

15 Temmuz darba girişimi ile birlikte devletin, fetret dönemine girdiğini ve halen de çıkamadığını belirten Ersoy, devletin kendi içerisinde yerli ve millilik noktasında kendini yenileme mecburiyetiyle karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

Bunun için de güçlü, gücü merkeze alan bir iradenin olması gerektiğini aktaran Ersoy, "Hem devletin kendini yenilemesi ve normalleşmeye geçmesi, başta Türk Silahlı Kuvvetler olmak üzere hem de dış politikada Basra Körfezinden Akdeniz’e uzanan koridorda, Suriye’nin kuzeyinden kantonlaşma aldı başını götürüyor. El Bab operasyonu sınırımıza gelmişti. Mecbur kaldık. Ama Kobani duruyor. PKK, PYD 2-3 tane kantonlarında yarı düzenli ordu kurdu. Tehlike burnumuzun dibinde.Bizim hem İŞİD ile hem PKK-PYD ile hem FETÖ ile mücadele etmemiz için güçlü, yerli, samimi, bu meseleleri bilen bir iradeye ihtiyacımız var. Bu iradenin ne olacağına elbette millet karar verecek ama referandumda çıkacak olan sonuç bu iradenin olmakla olmamak arasındaki bir sonuçtur. Bizim ’devlet için evet, millet için evet, cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet" deyişimizin perde arkası bu. Bizim için şahısların ismi mevzu bahis bile değil. Biz ’önce ülkem sonra partim ve ben’ diyen bir kültürün sahici çocuklarıyız" şeklinde konuştu.



“Milletin devlet olması için MHP’nin aldığı inisiyatifler var”

Milletin devlet olması için MHP’nin aldığı inisiyatifler olduğunu dile getiren Ersoy, “Bugün yeni bir insiyatif alıyor. Birincisi devletteki çift başlılığı ortadan kaldıracak. İkincisi de çözülme ve çökünce halinde bir fetret dönemi yaşayan bu devletin, bu kanamayı daha az hasarla götürebilmesi için hem dışarıya karşı hem de bahsettiğim dinamiklere karşı yerli ve milli bir insiyatife ihtiyacı var. Bu insiyatif de yüzde 51’in desteğini alan, yüzde 51 ile temsil noktasında olan, dışarıdan müdahale edilerek hükümetleri yıktırmayacak bir irade olacak. Bu yeni sistem nihai karar değil, yenilenebilir, yarınlar da yeniden tartışılabilir.Ama şuan yaşananlardan dolayı bir zaruret var" diye konuştu.



“Türkiye’yi Suriyeleştirmek için 15 Temmuz’da düğmeye basıldı”.

Türkiye Suriyeleştirmek, Türkiye Iraklaştırmak, bir darbeden çok bir kalkışma, terör faaliyeti, iç savaş planlayanların 15 Temmuzda darbe girişiminde bulunduğuna dikkat çeken Ersoy, "Bunu yapanlar akıl oyunlarını yaparken acaba sadece başarı endeksli mi yaptılar, yoksa bunların B, C, D planları ne, ’başarısız olursak ne yapacağız’ sorusuna sizce cevap arayıp, hazırlık yapmadılar mı? İşte bu sorunun cevabı bundan sonraki süreç ve referandumla ilgili. 11 Ekim 2016 tarihinde Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin aldığı insiyatifle ilgiliydi. Fiili durumun hukukileştirilmesi, devletin geleceği, kendini sağlıklı tanıması, milletin çocuklarının sağlıklı bir devlette yaşayabilmesi için bu anlayışla mücadele etme ve emperyalizme kafa tutabilmek için bir sistem değişikliğine ihtiyaç vardı. Çünkü bu sistem değişikliği problemi sadece FETÖ kalkışmasıyla ortaya çıkmadı. FETÖ kalkışması bu sistem rahatsızlığının bir sonucuydu ve geleceği kurgulama noktasında MHP liderinin aldığı insiyatif bunu sağlıklı temeller üzerine oturtmak istedi" ifadelerini kullandı.

“Eğer birbirimizi sevmezsek birileri bu toprağa hepimizi gömecek”

Hitit Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve TEPAV Danışmanı Prof. Dr. Hilmi Demir ise, birlik ve beraberlik çağrısında bulunarak, “Eğer birbirimizi sevmezsek birileri hepimizi bu toprağa gömecek” dedi.

Fethullahçı Terör Örgütü’nün milli ve yerel olmadığını, Her ne kadar milli ve yerel kabul edilse de kökleri bu topraklarda varsayılsa da aslında FETÖ denilen örgütün özellikle 1990 yıllarından itibaren küresel güç odaklarının güdümüne girdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Hilmi Demir, örgütün dünyanın bir çok yerinde kurmuş oldukları okulla bu küresel işbirlikçilerinin ister istemez kılıcını sallamaya başladığına vurgu yaptı.

Herhangi bir dini cemaat veya örgüt ekmeğini bu ülkeden yiyip işbirliğini küresel çeteyle birlikte tutuyorsa o örgüte karşı baştan itirazı olduğunu dile getiren Demir, “Çünkü şunu unutmamak lazım milli ve yerel olmak sadece bu topraklarını ekmeğini yemek anlamına gelmiyor. Milli ve yerel olmak aynı zamanda bu toprakların kalbini ve ruhunu da tanımak anlamına geliyor. Bu örgütün en büyük özelli milli ve yerel sermayeyi insan gücü ve para kaynağını küresel aktörlerle birlikte daha üst bir akılın emri altında ve küresel dünya ölçeğinde başka bir oyuncunun özellikle de bu oyuncu anlıyoruz ki bugün ABD onun istediği şekilde bir aktör haline getirmekti. FETÖ lideri bir kitabının adına prizma demiş. Prizma bütün masonik ve ezoretik örgütlerin en güçlü sembollerinden birisi. Bunlar başan masonik ve ezoterik simgeleri kullanmayı alışkanlık haline getirmiş ancak biz bunu fark edemedik. Kullandığı sitenin ismine de dikkatinizi çekiyorum ve bunu iyi inceleyin.Kul hakkı yiyorlardı. Dini kul hakkı yemek için kullanan bir cemaat ve tarikat gördünüzmü ben görmedim. Ama bunlar kul hakkı yiyorlardı. Pislikle abdest alınmaz. Pis suyla abdest alınmaz. Bu yapının kullandıkları hiçbir araç meşru değildi hepsi gayrı meşru idi. FETÖ üyeleri çok iyi şekilde takiyye yapıyordu. Olmadıkları gibi görmüyorlardı. Solcu ile solcu, Yahudi ile Yahudi, Hıristiyan ile Hıristiyan oluyorlardı ama olmadıkları, girmedikleri bir post vardı oda asla ülkücü olmuyorlardı. Eğer birisinin kanında gerçekten ülkücü düşmanlığı hastalık haline gelmişse kripto FETÖ’cüdür. Gıpti idi. Dünyalık hiçbir şey istemedi. Hiçbir şeyi de yoktu. Dünyalık istemiyorum insandan korkarım. Dünyalık istemiyorsun televizyonların var. Futbola el atmış., dünyayı istemiyor. Medyaya el atmış. Dünyayı istemiyor bankacılığa, eğitime el atmış. Ama benim değil ki cemaatin. Bütün bunlar aslında bizim gelenekte karşılaşmadığımız görmediğimiz bir şeydir. Düpedüz din ticaret yapıyorlardı. Din alıp satıyorlardı. Alıp sattığınız şey sizin değildir. Din kisve idi, maske idi. Bunun altında yatan unsur dünyevi iktidar kurmak ve iktidarını bütün dünya hakimiyetine yaymaktı” dedi.

FETÖ gibi yapıların olmaması için yapılması gerekenler hakkında da açıklama da bulunan Demir, “Bir daha bu örgütlerin olmaması için ne yapmalıyız. Asıl bence önemli olan bu., bu dersi çıkarmak zorudnayız. Birincisi dininiz için aklınızı kire vermeyeceksiniz. Aklınızı tatile göndermeyeceksiniz. Din demek aklınızı biryerlere bağlamak değildir. Din ve dinin aslı o Allah’ın verdiği yeteneği sürekli kullanmak. Allahın verdiği o nimeti kullanmak zorundasınız. Onu kullanmazsanız nimeti küfran olur. Aklını kullanmayan kafir olur. FETÖ gibi yapıların bir daha çıkmasını istemiyorsanız. Bu çocuklara bu modern cemaatlerin, tarikatların din ticareti yerine Ehl-i Sünnet geleneğini hakkıyla öğretmek zorundayız. Önce bizim yapmamız lazım bunu” diye konuştu.



“Bugün birbirimize hakkımızı helal etme zamanı”

“Bugün birbirimize hakkımızı helal etme zamanı diyen” Demir, konuşmasında şunları kaydetti; “Vatan sevgisi imandandır. Yerel ve milli olmanın en muteber kaynağı bu ilkenin kalplerimize kazınmış olması lazımdır. Mevlana’nın dediği gibi “bu coğrafyanın çocuklarının bir ayağı bu coğrafyaya basmalı ayakları sabit olmalı ama öbür ayaklarıyla tüm dünyayı dolaşmalı” Eğer ayağınızın birisi sabit değil ise ayağınızın altı kayar. FETÖ gibi yapıların en temel özelli ayakları bu topraklara basmıyordu. Vatan sevgisini unutturmuşlardı bize. Vatansızlık dini cemaatleri küresel çetelerin maşası yapar. Ne olursa olsun bu topağın çocuklarına vatan sevgisini iman gibi öğretmek zorundayız. Eğer vatan sevgisi olmazsa 15 Temmuz’da sokağa çıkan çocuklar olmazdı. 15 Temmuz’da sokağa çıkan bu gençler olmazdı. Vatan mdcwsms imandan olan insanlar 15 Temmuz’da kökleri dışarıda olan bu çeteye direndiler ülkeyi elim bir faciadan kurtardılar. Vatan sevgisi gerçekten imandanmış. Vatanını imanını gibi sevenler asla yılmaz ve dönmezlermiş. İyi ki onlar var. Tarık Bin Ziyad’dan Sultan Alparslan’a, Gazi Mustafa Kemal’den Ömer Halis Demir’e bu bir ruhtur. Anadolu’yu Anadolu yapan ruhtur. 15 Temmuz’da Anadolu ruhu yeniden dirildi. Yeniden ayağa kalktı. Bu ruh bu ülkeyi yeniden nasıl inşa edecek. O inşa ederken bu çetenin aramıza soktuğu nifak ve birbirimize karşı düşmanlığı öldürme zamanı. Birbirimizle kucaklaşma, sevme zamanı. Dün ne oldu sorusunu bırakıp geleceği nasıl inşa ederiz zamanı. Onun cevabı 16 Nisan’da çıkacak. Bugün birbirimize hakkımızı helal etme zamanı. Ben hakkımı helal ediyorum. Ruhlarınız teselli bulsun. Ruhlarınız acıyor. Çok acıyor ama eminim. Birbirimizle kucaklaşır sevmeyi öğrenirsek geleceğe çok iyi bakabiliriz.

Ülkücü hareketin önde gelen liderlerinden Galip erdem ağbimiz ülkücü hareketin en büyük özelliğidir birde birbirimizi sevmeyi öğrenebilsek. Şimdi yalnızca ülkücü hareket değil bu ülkenin 80 milyon birbirinizi sevmek zorunda. Eğer birbirimizi sevmezsek birileri hepimizi bu toprağa gömecek. Kimseyi ayırmayacak. Vakit kucaklaşma ve birbirimize sevme zamanıdır. Umarım, 16 Nisan’dan sonra bu millet için devlet için yeni bir diriliş başlar”
Kaynak: İHA