Televizyon Davetini Yineledi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandum öncesi bir televizyon kanalında bir araya gelip konuşma çağrısında bulunarak, “Vatandaş da evinde kim doğruyu söylüyor kim yanlışı söylüyor otursun kararını versin” dedi.

Televizyon Davetini Yineledi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, GİMAT Dernek binasında GİMAT esnafı ile bir araya geldi. Burada konuşan Kılıçdaroğlu, kaç tane başkan yardımcısı olacağına ilişkin, “Bir mi? İki mi? Bilemedin üç mü? Yoksa 500 mü? Yoksa 50 mi? Sayı var mı? Sayı yok. Bir başkan gelir der ki; ‘Ben başkan yardımcısı olarak 10 tane tayin ediyorum’ öbürü gelir der ki; ’10 tane bana yetmez ben 500 tane istiyorum’. Hatta birisi der ki; ‘Ben bizim bütün il başkanlarını başkan yardımcısı tayin ediyorum’. Yetkisi var mı? Var. Bu yetkiyi vermek doğru mudur? Yanlış mıdır? Buna karar vereceğiz. Bunun partiler meclisi var mı? Hayır, bir kişiye 80 milyonu teslim ediyoruz. Bir kişiye 80 milyonu teslim edelim, doğrudur deniyorsa evet, yanlıştır deniyorsa hayır oyu kullanacak zor bir şey değil bu. Hepimiz oturacağız, konuşacağız. Bunun bazen bir parti meselesi olduğu şeklinde bir algı oluşturulmak isteniyor, bu bir parti meselesi değil ki. Anayasalar parti meselesi değil ki, anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir, hepimizin haklarını güvence altına alan belgelerdir anayasalar. Yeni önerilen değişiklikte deniyor ki; ‘Başkan aynı zamanda partisinin genel başkanı olacak’. Yani tarafsız olmayacak, partinin genel başkanı aynı zamanda da cumhurbaşkanı. Partisinin genel başkanı olarak mahkemelere hakim tayin edecek. Bir partinin genel başkanı hakim tayin etsin mi etmesin mi? Mesele bu kadar basit. Bir partinin genel başkanı, hakim tayin ederse o hakim bağımsız ve vicdanına dayalı adalet dağıtır mı dağıtmaz mı? Yoksa kendisini tayin eden makama mı bakar? Dur bakalım ne söylüyor biz ona göre karar verelim diye. Adaletin bize ihtiyacı yok bizim de adalete ihtiyacımız yok, adalet çökerse çöksün, hakim tarafsız olmazsa olmasın diyorsanız başka, böyle bir şey olmaz diyorsanız gidip hayır oyu kullanacaksınız” ifadelerini kullandı.

“SONU NE OLUR HEP BERABER DÜŞÜNECEKSİNİZ”

“18 madde öyle içinden çıkılmaz, bilinmez maddeler de değil” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öyle yetkiler veriyoruz ki hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmayacak. Bugün OHAL nasıl ilan ediliyor? Önce Milli Güvenlik Kurulu toplanıyor, hükümete tavsiyede bulunuyor, hükümet kendi içinde değerlendirdikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gidiyor sonra komisyonlarda görüşülüyor, sonra Genel Kurul’a gidiyor, ortak aklın gereği olarak tartışma süreci sonucunda OHAL ilan ediliyor veya edilmiyor. Kim karar veriyor? Milli irade. Kim? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu anayasa değişikliği geçerse kim karar verecek? Bir kişi, başkan. Bir sabah kalktı, ‘Ben Türkiye’de ister tamamında isterse 15 ilde OHAL ilan ediyorum’ diyecek. Tek başına temel hakların, ekonomik ve sosyal hakların tamamını sınırlayabiliyor. Bu doğrudur diyorsanız ayrı, böyle bir şey olmaz, bu yanlıştır diyorsanız ayrı. Bunun partilerle ilgisi var mı? Hayır. Şahıslarla ilgisi var mı? Yine hayır. Bir kişiye bu kadar yetki vermek doğru mudur? Bana göre yanlış ama sizler diyorsanız ki çok doğru, ne gerek var 80 milyonu düşünüyoruz, hepimiz aklımızı alalım hiç kullanmayalım verelim başkan nasıl istiyorsa memleketi yönetsin, o da bir tercihtir. Onun sonu ne olur hep beraber düşüneceksiniz.”

“KENDİLERİNE ÇOK AÇIK VE NET ÇAĞRI YAPTIM”

Ekonomik ve sosyal konuların tamamında kararname çıkarma yetkisinin verildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Mesela bir başkan der ki; ‘Ben asgari ücreti dondurdum’ bir kararnameyle, yetki var mı? Var. Hepimiz üzerinde düşünmek zorundayız. Ben bunları anlatınca diyorlar ki; ‘Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor, yalan söylüyor’ diyorlar’, gülüyorum tabii. Kendilerine çok açık ve net çağrı yaptım, benim bir televizyon kanalım yok, onların yüzlerce televizyon kanalı var. Benim arkamdan koşturan, bana destek veren yüzlerce gazeteci yok, onların binlerce gazetecisi var. Diyorum ki; sizin istediğiniz televizyon kanalı olsun ne olacak? Hangisini arzu ediyorsanız ister TRT deyin ister başka bir televizyon kanalı, gazetecileri de ben davet etmeyim siz davet edin. Arzu ettiğiniz gazeteciler hatta bana en çok kızan gazetecileri siz davet edin siz de gelin ben de geleyim, söz verdim kendi kendime onlara da söz verdim siz her biriniz yarım saat konuşun vallahi ben 15 dakika konuşacağım. Vatandaş da evinde kim doğruyu söylüyor kim yanlışı söylüyor otursun kararını versin. Efendim 16 Nisan’dan sonra bir araya gelin, ya niye 16 Nisan’dan sonra, anayasayı tartışıyoruz. Efendim kavgaya niyetimiz yok, niye kavga edelim arkadaşlar? O Anayasa değişikliği hepimizin anayasası olacak, felaketse hepimiz için felaket olacak, artıysa hepimiz için artı olacak. Yani Almanya, Fransa, İspanya, Amerika, Tokyo’da gelir liderler bir arada konuşurlar, 80 öncesi bizde de vardı liderler bir araya gelir konuşurlar şimdi konuşmayız. Niye konuşmuyoruz? Bir araya gelip konuşalım, kim doğru kim yanlış” diye konuştu.



“NEREDE ÇİFT BAŞLILIK VAR?”

Başbakanlığın niçin kaldırıldığını soran Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetin kuruluşundan beri Başbakanlık var niye kaldırıyoruz? Efendim, devlette çift başlılık var, bunu söylüyorlar. Devlette çift başlılık yok ki, ne çift başlılığı? Cumhurbaşkanı var mı? Var. Kaç kişi? Bir kişi. Hani 5 tane cumhurbaşkanı olsa dersiniz ki, bunların hepsi ayrı telden çalıyor sayıyı bire indirelim. Başbakan bir kişi, nerede çift başlılık var?” değerlendirmelerinde bulundu.

“EVETSE KARDEŞİM 141 YILLIK PARLAMENTO GELENEĞİMİZ VAR. NİYE REDDEDİYORUZ”

“Asıl yeni modelde çift başlılık olacak” diyen Kılıçdaroğlu, “Çünkü hem başkan hem partisinin genel başkanı olacak. Aşağıda ilde cumhurbaşkanını kim temsil edecek? Hem partisinin il başkanı hem vali temsil edecek. Böyle bir devlet yönetimi dünyanın hangi ülkesinde var. Partinin il başkanı cumhurbaşkanını temsil edecek. Böyle bir model ben hiçbir ülkede görmedim yok böyle bir model. Biz tarihimize, geleneklerimize, örfümüze, adetimize bağlıyız. Evet. Onlarda diyorlar evet. Evetse kardeşim 141 yıllık parlamento geleneğimiz var. Niye reddediyoruz. Osmanlıya bakıyorum. Osmanlı’da padişah vardı, şeyhülislam vardı. Şeyhülislamdan izinsiz padişah karar bile alamaz. Sadrazam yani başbakan vardı. Vezirler bakanlar onlar da vardı. Şimdi bir kişi var. Milli iradeyle, saray arasına müthiş bir duvar örülüyor. Neden? Çünkü başkan yardımcısı veya bakan olan milletvekiliyse milletvekilliğinden istifa etmek zorunda” ifadelerini kullandı.

“İKİ SINIFLI BİR TOPLUM YARATIYOR”

Kılıçdaroğlu konuşmasını söyle sürdürdü:

“Bağlı olduğumuz, üyesi olduğumuz partilerden veya sempati duyduğumuz partilerden bağımsız oturup karar vereceğiz. Bunu verirsek Türkiye büyür. Yeni anayasa değişikliği ne yaratıyor? İki sınıflı bir toplum yaratıyor. Bir üstünlerin olduğu bir toplum ve onların hukuku ayrı. Bir de altta garibanlar, onlarında hukuku ayrı olacak. Neden? Çünkü bir parti devleti kurulacak. Cumhurbaşkanı partili, başkan yardımcılarının tamamı partili, bakanların tamamı partili, Anayasa Mahkemesi üyelerinin en azından 15’inin 12’si partili. HSYK’nın 6 üyesi partili, Cumhuriyet Başsavcısı partili, valisi, kaymakamı partili. Peki ne olacak bu memleketin hali? Türkiye nereye gidiyor? Onlar hiçbir zaman hesap vermeyecekler. Onlara kimse dokunamayacak ama size herkes gelip dokunabilecek. Bir sabah derdest edilebilirsiniz hiçbir yasal engel yok. Türkiye itibar kaybedecek. Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkmış olacak. Üstünlerin hukukunun olduğu bir devlet yapısı çıkacak ortaya. Hukukun üstünlüğü değil. Hukukun üstünlüğü, krala rağmen vatandaşın hakkı korunur. Başbakana rağmen vatandaşın hakkı korunur. Bizim istediğimiz de budur zaten vatandaşın hakkı korunsun. Bunu yapabilirsek çocuklarımıza çok güzel bir Türkiye bırakacağız.”

“BİR KİŞİYE BU KADAR YETKİYİ VERDİĞİNİZ ZAMAN TÜRKİYE NEREYE GİTTİĞİ BELLİ OLMAYAN BİR SÜRECİN İÇİNE SOKULUR”

Anayasa değişikliğiyle hem freni olmayan hem de nereye gittiği belli olmayan bir otobüse 80 milyonunun bindirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bir kişiye bu kadar yetkiyi verdiğiniz zaman Türkiye nereye gittiği belli olmayan bir sürecin içine sokulur. Teklik Allah’a mahsustur. Bir devletteki bütün yetkileri bir kişiye verirseniz ve o hata yaparsa o hatayı 80 milyon olarak hepimiz öderiz. Dünyanın en yoksul 20 ülkesine bakın hepsi başkanlık sistemi. Başkan çok zengin. Altta halk sefalet içinde. Asıl tehlike şu, bu yetkileri bir kişiye verdiğinizde o bir kişiyi herhangi bir devlet herhangi bir şahıs, cemaat ikna ettiğinde kandırdığında veya satın aldığında 24 saat içinde en geç Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirir. Bütün valileri, bütün bakanları, bütün başkan yardımcılarını, emniyet teşkilatını, bütün büyükelçileri, devlette hangi kademe varsa tamamını bir kişi bir sabah kararnamesiyle değiştirebilir. Öyle 35-40 yıl içinde devlete gidelim, paralel devlet kuralım hiç buna gerek yok. Bir kişiyi kandıracaksınız veya satın alacaksınız veya ikna edeceksiniz Türkiye elden çıkmış olacak” şeklinde konuştu.

(Goncagül Özcan - Pelin Üzek - Emre Yüzügüldü / İHA)
Kaynak: İHA