Hem Kulağa Hem Damağa Hitap Ediyor

Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinden 16 yaşında göç eden ve 7 yıl seyyar araba ile kebap sattıktan sonra dükkan sahibi olan Mehmet Emin Karakan, Karagümrük'teki dükkanında hem kebap yapıyor hem de saz ekibi eşliğinde türkü söylüyor Karakan: 'Karagümrük sokaklarında damak tadına uygun bir yer bulamayınca, seyyar araba ile kebap yapıp satmaya karar verdim. Ekmekçiden ve kasaptan borç alarak kebaplarımı hazırlıyor, kazandığım para ile hemen gidip borcumu ödüyordum. Allah 'Yürü kulum!' demişti bana' 'Ben bu dükkana girdiğim zaman kiracıydım, çok çalıştım ve sonunda bu binanın mülkünü satın almak nasip oldu' 'Rüyamda bile kendini kebap yaparken görüyorum. Müşterileme sıra geceleri düzenleyip onlara türküler söylüyorum'

HİKMET ORÇUN ÜRESİNLER - Şanlıurfa'dan İstanbul'a göç ettikten sonra 7 yıl seyyar araba ile kebap satan ve şöhreti sayesinde kiraladığı dükkanın sahibi olan Mehmet Emin Karakan, kebaplarıyla damağa, türküleriyle de kulağa hitap ediyor.

Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde Karakan ailesinin 3. çocuğu olarak 1960'ta dünyaya gelen Mehmet Emin Karakan, babasını kaybettikten sonra 16 yaşında Edirne'ye göç etti. Kapıkule'deki bir lahmacun fırınında çalışmaya başlayan fakat 2 senenin sonunda istediğinin bu olmadığına karar vererek işinden ayrılan Karakan, biriktirdiği para ile Karagümrük'te kendine küçük bir daire tuttu.

Karakan, Karagümrük sokaklarında dolaştığı sırada damak tadına uygun bir yer bulamayınca 1984'te sokakta kebap yapıp satmaya karar verdi. Mehmet Emin Karakan, küçük seyyar kebap arabacıyla önce Karagümrük Meydanı'ndaki parkın içinde, daha sonra da Mesih Mehmet Paşa Camisi önünde kebap yapmaya devam etti. Özellikle cami önünde yaptığı kebaplarla edindiği şöhret, zamanın birçok ünlüsünü de buraya çekti.

- 'Zabıta memurları sağ olsun beni hep idare etti'

Seyyar arabasının önünde 50-60 kişilik sıraların oluştuğunu, çoğu zaman kaç kebap yaptığını kendisinin bile hatırlamadığını kaydeden Karakan, zabıta memurlarının kendi deyimiyle 'küçük yaşta kendi ekmeğinin peşinde koşan bu genç adamı' görmezden geldiğini anlattı.

Kebaplarının müdavimi olan müşterilerini 7 yıl burada ağırladığını ama bir süre sonra belediye görevlilerinin kendisini gitmesi konusunda uyardığını dile getiren Karakan, şöyle konuştu:

'Seyyar araba ile kebap yapmaya başladığımda gurbette yaşamaya çalışan yetim, genç bir delikanlıydım. Cebimde param yoktu. Hatta ekmekçiden ve kasaptan borç alarak kebap hazırlıyor, kazandığım para ile hemen gidip borcumu ödüyordum. Hem İstanbul hem de Karagümrük bana çok yabancıydı. Türlü sıkıntılar ve zorluklar yaşadım. Gündüz önümde önlükle kahve-kahve dolaşıp 'Var mı Adana, Urfa, dürüm, şiş yiyen?' diye bağırarak satış yapmaya çalışırdım. Akşamları da caminin önündeki kaldırımda devam ederdim. Tek başıma başladığım bu işte bir baktım ki 5 eleman yetmez hale geldi. Allah 'Yürü kulum!' demişti bana. Sağ olsunlar belediye görevlisi ağabeylerim bana uzun süre anlayışlı davrandı. Onların hoşgörüsü sayesinde ekmek kazanıyordum. 7 yıl sonunda artık idare edemeyeceklerini söylediler. Onlara dua ederek bir dükkan arayışına girdim.'

Uzun yıllarda oluşturduğu müdavimlerini kaybetmeyi göze alamayan Mehmet Emin Karakan, o çevreden uzaklaşmadan bir çözüm arayışına girdiğini ifade etti.

Karakan 'Caminin karşısındaki sokakta küçücük bir dükkan vardı. Yıllardır biriktirdiğim müşterilerimi kaybetmek istemediğim için burayı kiraladım. Dükkana sadece 1 masa ve ocağım sığabiliyordu. Kapının önüne hem müşterilerim görebilsinler diye hem de dükkanım çok küçük olduğu için seyyar arabamı koyuyordum. Böylece hem içeride hem de arabamda çift ocak çalışıp, müşterilerime hizmet etmeye devam ediyordum. 2 yıl sonra bu küçük dükkan da yetmemeye başladı. Hemen yanındaki daha büyük olan dükkanı kiraladım.' şeklinde konuştu.

Kebapçılığın sanat isteyen bir meslek olduğunu ama gerçek ustaların artık yetişmediğini dile getiren Mehmet Emin Karakan, mesleğinin sıradan olmadığını ve kendisini bir sanatçı gibi hissettiğini aktardı. Karakan, rüyasında bile kendini kebap yaparken gördüğünü, müşterilerine sıra geceleri düzenleyip onlara türküler söylediğini anlattı.

- 'Kebap ustası yetişmiyor'

Artık kimsenin kebap ustası olma konusunda istekli olmadığını ifade eden Karakan, şunları söyledi:

'Çıraklar geliyor, en fazla 1 ay sonra usta olduklarını düşünerek gidiyor. Ne onlar usta olabiliyor ne de bu yüzden iyi ustalar yetişebiliyor. Ben bu dükkana girdiğim zaman kiracıydım. Sabrettim, çok çalıştım, kendimi her geçen gün geliştirdim ve sonunda bu binanın mülkünü satın almak nasip oldu, şükürler olsun. 1995'te eşimle tanıştık ve evlendik. Çok şükür ki Allah bana bir kız, bir de erkek evlat verdi. Artık 20 yaşındaki oğlum Ayhan Karakan ile çalışıyoruz. Ben gittiğimde o benim yerime devam edecek. Onu çok iyi bir usta olması için yetiştiriyorum, o da elinden geleni fazlasıyla yapıyor. Eşim de ocak başına geçtiği zaman adeta 3 kişiye bedel bir enerjiyle çalışıyor. Ailece güzel işler çıkartıyoruz.'

Seyyar kebapçı olduğu zamanlarda Çakıl Gazinosu'nda sahne alan İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses gibi zamanın ünlü ve başarılı sanatçılarının müşterisi olduğunu belirten Karakan, Tatlıses'in sahne sonrası mutlaka gelip kebap yediğini anlattı. Bu meslek sayesinde ünlü insanlarla dostluk kurduğunu dile getiren Mehmet Emin Karakan, Tatlıses ile yaşadığı bir anıyı şöyle aktardı:

'İbrahim ağabey bir gün bana 'Ben dünyanın her yerinde kebap yedim ama senin yanına geldiğim zaman doymuyorum. Ne yapıyorsun da bu kadar lezzetli oluyor?' diye sordu. Ben de ona 'Herkes türkü okuyor ama senin gibi okuyamıyor, sen neden imparatorsun? dedim. Bu sözümden çok etkilenmişti. Yıllarca da kebap yemek için gelip giden çok sayıda ünlü oldu.'
Kaynak: AA