Hak-İş Genel Başkanı Arslan Referandum Sonucunu Değerlendirdi

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, anayasa değişikliği referandumuna ilişkin, “Bundan sonra hem hukuki meşruiyeti hem demokratik meşruiyeti olan bu seçimlerin tartışılmasının hem Türkiye’ye hem de milletimize bir faydası olmayacağını ifade ediyoruz o nedenle burada bir zafer ve hezimet söz konusu değildir” dedi.

Hak-İş Genel Başkanı Arslan, Hak-İş Konfederasyonu Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Hak-İş olarak anayasa değişikliği sürecinde nasıl bir tutum sergilediklerini anlatarak, “Anayasa değişikliği sürecinin sonunda 16 Nisan’da yapılan referandum oylamasını konfederasyonumuz birkaç açıdan önemli bulmaktadır. Bu referanduma demokratik, çağdaş, Batı ülkelerinde karşılığı olmayan yoğun bir katılım sağlanmıştır, yüzde seksen beş buçuğa yakın bir katılma oranı vardır. Bu bir genel seçim olmamasına rağmen bir referandum olmasına rağmen milletimizin büyük bir teveccüh göstermesi, anayasa değişikliği konusundaki referandumu Türk demokrasisi açısından büyük bir kazanım olarak görüyoruz ve bu başarıyı Türkiye’nin başarısı olarak görüyoruz. Katılımın yüksek olması, demokratik meşruiyetin de sorgulanmasını ortadan kaldırdığı için son derece önemli ve anlamlı buluyoruz. Referandum günü yaklaşık 49 milyon vatandaşımız sandığa gitmiştir ve 80 milyonluk ülkede 49 milyon insanın sandık başına gidip oy kullanmış olması bunun yine demokratik olgunluk içerisinde, son derece barışçıl, çağdaş, uygar bir biçimde oy verme işleminin tamamlanmış olmasını yine Türkiye demokrasisinin geldiği yer açısından son derece önemli, başarılı buluyoruz. Bununla birlikte Türkiye’nin özellikle sandık sonuçlarını erken saatlerde alınacak alt yapıya kavuşmuş olması, seçim sonuçlarının kısa zamanda kamuoyuyla paylaşılmış olmasını yine demokrasimiz açısından, seçim tecrübemiz açısından, Türkiye’nin son derece önemli kazanımı olarak görüyoruz. Bütün bu pencereden baktığımız zaman dünyadan yüzlerce, binlerce basın mensubu ile takip edilen, çeşitli kurumların gözlemcileri ile takip edilen seçimlerin bu anlamda başarılı bir şekilde sonuçlanmış olması hem ülkemiz açısından hem bizler açısından hem de dünyaya Türkiye üzerindeki olup bitenlerle ilgili algı oluşturmaya çalışanlar açısından güzel bir mesaj olmuştur. Bu topyekün hepimizin başarısıdır, bu başarıda emeği geçenleri kutluyoruz” ifadelerini kullandı.

“Burada bir zafer ve hezimet söz konusu değildir”

Hak-İş olarak seçim sonuçlarının evet veya hayırlar konusundan öte bir anlam ifade ettiğinin altını çizen Arslan, “Milletimiz sağduyulu hareket ederek bu başarıyı elde etmiştir. Bundan sonra hem hukuki meşruiyeti hem demokratik meşruiyeti olan bu seçimlerin tartışılmasının hem Türkiye’ye hem de milletimize bir faydası olmayacağını ifade ediyoruz o nedenle burada bir zafer ve hezimet söz konusu değildir. Milletimiz evet ve hayır diyerek demokrasisine, ülkesinin geleceğine sahip çıkmıştır biz meseleye böyle bakıyoruz. Her iki kesiminde ortak kaygısı Türkiye’nin geleceği, bekası, bundan sonraki anayasa değişikliği ile daha güçlü, daha etkin bir devlet olarak hayatiyetini sürdürmesidir. O nedenle Hak-İş olarak biz bu meseleye bir yenilgi, bir zafer çerçevesinde bakmıyoruz, biz topyekün milletin zaferi olarak değerlendiriyoruz. Milletin zaferi ise hem katılım oranları hem oy verme sürecindeki olgunluğu hem de oy verme sonrasında ortaya çıkan yeni tablodur. Bu çerçeveden baktığımız zaman Türkiye, bütün zorluklarına rağmen anayasa değişikliğine evet diyerek taçlandırmıştır. 17 Nisan’da yeni bir sabaha uyanacağımızı ifade etmiştik, evet 17 Nisan itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeniden bir inşa sürecine girecektir, bu inşa sürecinin Türkiye’yi daha güçlü, daha etkin, bölgesinde oyun kurucu ve güçlü bir devlet olarak hayatiyetini devam ettirecek şekilde dizayn edilmesini arzu etmekteyiz. Özellikle 6 aylık uyum süreci içerisinde Türkiye’nin anayasa değişikliğine paralel bir yönetim biçimini güçlendirmesi ve geliştirmesi açısından Siyasi Partiler Kanununun ivedilikle gündeme alınması ve Siyasi Parti Kanununda köklü bir değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine paralel olarak mutlaka Seçim Kanununda ciddi değişikliklere ihtiyaç vardır. O nedenle hem anayasa değişikliğini başarmış bir ülke olarak hem de katılımcı, çoğulcu bir siyasi yapıyı inşa etmek adına bu iki düzenlemenin bu süre içerisinde mutlaka gerçekleştirilmesi ve 2019’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu düzenlemelerin Meclis’ten geçirilerek köklü bir değişiklikle Cumhuriyetimizi yeniden inşa hususunda önemli bir eksikliği gidermiş olacağız” şeklinde konuştu.



Avrupa Birliği, Türkiye’deki seçimleri doğru okumalıdır”

“Hak-İş, AB-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesini istemektedir” diyen Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Avrupa Birliği’nin seçim sonuçlarından sonra Avrupa Birliği kurumlarındaki görevlilerin açıklamaları endişe vericidir. Türkiye’nin başarısını tebrik etmek yerine başka bir kısım istifhamlar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Avrupa Birliği, Türkiye’deki seçimleri doğru okumalıdır. Bu doğru okuma gerçekleştikten sonra Türkiye ile AB arasındaki başta vize serbestisi olmak üzere özellikle fasılların açılması ve süratle üyelik müzakerelerinin sonuçlandırılması talebini Hak-İş önemsemektedir ve taraflara itidal tavsiye etmektedir. AB ülkelerinin Türkiye’ye yönelik hasmane tutumundan vazgeçmelerini istiyoruz ve Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının Türkiye düşmanlığına dönüşerek, Türkiye’ye yönelik algı oluşturmaları seçimlerden sonra artık geride bırakılmalıdır. AB’nin bu konudaki yanlışlarına aslında en iyi cevabı başta Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerdeki yurttaşlarımızın referandumda ortaya koydukları tepki AB ülkeleri açısından bir mesaj olarak alınmalıdır ve Türkiye bu istikametinde AB istikametinden vazgeçmeden bütün sorunların, karşılıklı güvensizliklerin ortadan kaldırılması yönünde gereken adımları atacağına inanıyoruz. Biz AB sürecini Türkiye açısından önemli bir süreç olarak görüyoruz ve bu sürecin sonuçlanmasını arzu ediyoruz. Terörle mücadele konusunda bundan sonra daha etkin, daha kalıcı, daha sonuç alıcı mücadelenin sürdürülmesini istiyoruz. Bütün terör örgütlerinin kuşatması içerisinde olan Türkiye’nin bu kuşatılmışlıktan kurtulacak yeni çözümler üzerinde çalışması gerekiyor. Terörle mücadelede yeni bir konseptin, yaklaşımın, stratejinin oluşturulması terörle mücadeledeki elde edeceğimiz başarı için önemlidir. O nedenle bundan sonraki normalleşen gerçekten ciddi bir anayasa değişikliği ile önemli bir süreci geçen Türkiye, terörle mücadele konusunda da kalıcı ve terörü tamamen ortadan kaldırıcı köklü adımlara mutlaka ihtiyacı vardır. Hak-İş, devletimizin, kamu kurumlarının terörle mücadele konusundaki yapacağı çalışmalara destek vermeye devam edecektir.”

Türkiye artık kendi gündemine dönmelidir”

Terörle mücadele sürecinin devam ettiği dönemlerde hukuk devleti kuralları içerisinde kalarak mücadeleyi sürdürmek gerektiğine vurgu yapan Arslan, “Türkiye bir hukuk devletidir, bu mücadeleyi hukuk devleti kuralları içerisinde kalarak sonuçlandırması hem ülkemiz açısından hem de geleceğimiz açısından son derece önemli ve bizim için olmazsa olmazdır. Türkiye artık kendi gündemine dönmelidir. Özellikle ekonomik anlamda son dönemde yaşadığımız süreç Türkiye’nin bazı ekonomik dengelerini sarsmıştır. Bugün açıklanan Ocak ayı işsizlik rakamları yaklaşık yüzde 2’lik bir artışla yüzde 13’leri bulmuştur. Türkiye yakın zamanda karşılaşmadığı bir işsizlik sorunu ile karşı karşıyadır. Ocak ayından sonra alınan tedbirlerin işsizlik konusunda önemli bazı adımlar atıldığı hususundaki açıklamaların önümüzdeki günlerde sonuçlarını hep beraber görürüz ama gördüğümüz kadarıyla ekonomideki bozulmanın etkisiyle bazı dengelerdeki kur, faiz dengesindeki olumsuzlukların devam ettiği intibağı vardır bunun bir an evvel normalleşmesi gerekiyor. Onun için işsizlik, kayıt dışılıkla mücadele, taşeron ve geçici mevsimlik işçilerin taleplerinin karşılanacağı yeni bir sosyal model çalışmasına ihtiyacımız var. Teşvik tedbirleriyle özellikle belli bölgelerde oluşturulmak istenen yatırımların bir an evvel hayata geçirilmesi ve iç ve dış yatırımların bir an evvel sonuçlarının alınması hem işsizlikle mücadelemizde hem de ihracat konusunda önemli bir eksikliğimizi gidereceği umudunu taşımaktayız. Türkiye’nin 2023 hedeflerinden vazgeçmeden, 2023 hedeflerinde ortaya koyduğu temel hedef olan yüzde 5 işsizlik, 500 milyar dolarlık ihracat, 20 bin dolar kişi başına düşen milli gelir gibi ödevlerinden vazgeçmeden bu istikamette artık kendi gündemine dönmelidir. Bu gündem hepimizin günlük hayatını doğrudan ilgilendiren gündemdir, bu gündemin Türkiyemiz açısından fazla ötelenmeden hemen harekete geçmemiz gerekmektedir” değerlendirmelerinde bulundu.

“Seçim sonuçlarında millet iradesinin ortaya koyduğu çözüme herkesin saygı göstermesini istiyoruz”

Büyük bir seçimin büyük bir olgunlukla sonuçlandırıldığını kaydeden Arslan, “Hem katılım oranlarıyla hem seçim günü ortaya çıkan büyük demokratik olgunlukla hem sonuçların ilanıyla gerçekten Türkiye çağdaş bir demokrasiye sahip olduğunu ortaya koymuştur, bundan sonraki görevimiz seçim sonuçlarında millet iradesinin ortaya koyduğu çözüme herkesin saygı göstermesini istiyoruz. Buranın kaybedeni yoktur millet olarak hep birlikte kazandığımızın, hep birlikte ülkemizi geleceğe taşımak için tarihi bir adım attığımızın altını çizmem gerekiyor. O nedenle referandum sonuçlarının bu şekilde değerlendirilerek sonuçların millet iradesinin tecellisi olduğunu, evet veya hayır oylarının oranlarının, miktarlarının oranlarından ziyade millet iradesinin tecelli ettiği bir seçime herkesin içeride ve dışarıda saygı göstermesi gerekiyor. Bu millete saygıdır, millet iradesine saygıdır, millet iradesinin kararına herkesin baştan itibaren evet demesi gerekiyor. Sandıktan anayasadaki aranan çoğunluk referandumda evet demiştir, bu evetler milletimizin iradesidir, milletimizin kararıdır, milletimizin kararına hep beraber saygılıyız, milletimizi bu kararından dolayı tebrik ediyoruz. Biz gerçekten inandığımız yerde ve inandığımız ölçüde bu anayasa değişikliğinin ülkemiz için olmazsa olmaz olduğuna inanıyorduk, millette bizim bu talebimize, kararımıza destek vermiştir bundan dolayı da teşekkür ediyoruz. Bütün aktörleri başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi referandum konusunda evet konusundaki büyük çabalarından ve dayanışmalarından dolayı tebrik ediyoruz” diye konuştu.



“Evetler önde çıkmıştır ama hayırların verdiği mesajları da herkesin doğru anlaması gerekiyor”

Arslan, bir gazetecinin evet ve hayır oranlarının Büyükşehirlerdeki dağılımına ilişkin değerlendirme istemesi üzerine, “Anayasa değişikliği oylamasındaki seçmen davranışları ve Türkiye genelindeki oy dağılımı kuşkusuz bütün yönleriyle incelenecektir, analizleri yapılacaktır. Hak-İş Konfederasyonu olarak bizim ilk tespitlerimiz anayasa değişikliği konusunda ortaya çıkan tablonun büyükşehirlerde ve Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sundaki gelişmeler, kıyı kesimindeki gelişmeler, bütün bunların hepsinin bir siyasi parti seçimi, bir milletvekili ve yerel yönetimler seçiminin ötesinde değerlendirilmesi gerektiğini de daha önemli buluyoruz. Çünkü burada bir siyasi parti, milletvekili adayları veya iktidar-muhalefet ilişkisi söz konusu değil burada doğrudan doğruya referandumdaki hedefler, referanduma sunulan anayasa değişikliği konusundaki toplumun değerlendirmeleridir. Özellikle anayasa değişikliği süreci maalesef anayasa değişikliklerinin doğrudan tartışılması değil daha çok bir algı üzerinden anayasa değişikliğinin medyada geniş bir şekilde tartışılır olması vatandaşlarımızın kafasını karıştırmış olabilir ama ben bu analizlerin siyasi partiler tarafından da ülkenin diğer ilgilileri tarafından da analiz edileceğini düşünüyoruz. Herkes kendi açısından, biz de Hak-İş olarak bütün bunları daha geniş bir çerçevede değerlendireceği ama ilk intibalar hem biraz heyecanla hem de biraz şaşkınlıkla biraz da açıkçası şokla yapılan değerlendirmelerin çok sağlıklı olmayacağını düşünüyorum. Ben bütün bu olup bitenlerden Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en iyi yaptığımız şeyin seçimler olduğunu biliyorum. Millet ne zaman bir kriz ne zaman bir sorun yaşamışsa bu sorunun çözümünde millet tarafına gittiğimiz zaman en doğru şekilde yapmıştır. Bence bu sonuçların milletin iradesinin, milletin bu konudaki taleplerinin, beklentilerinin karşılığında ortaya koyduğu bir tavır olarak görmek gerekiyor ve bunu da alkışlamak gerekiyor. Türkiye bütün bu olup bitenler, dışardan, içerden kuşatılmış Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ya da başka ülkelerin hedefi olmuş ve meşru bir seçim yapılmasını son ana kadar engellemeye çalışan, bence Türkiye bütün bunları aşarak hakikaten büyük bir başarıya imza atmıştır. Evetler önde çıkmıştır ama hayırların verdiği mesajları da herkesin doğru anlaması gerekiyor. Ben milletimizin sağduyusuna, basiretine, ortaya koyduğu olgunluğa çok teşekkür ediyorum ve hepimizin buradan soğukkanlı biçimde sonuçlar çıkarmasını ve millet adına hayırlı olacak adımlar atılmasını arzu ediyorum” diye cevap verdi.

“Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu ayağının eksik kalması beklenen noktadaki hedeflere ulaşmamızı engelleyebilir”

“Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu ile ilgili Hak-İş’in üzerinde durduğu bir görüş var mı?” sorusu üzerine ise Arslan, şunları kaydetti:

“Yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Cumhurbaşkanını seçtiğimiz gün hükümet kurulmuş oluyor. Dolayısıyla daha önceden istikrar vurgusu, adalet vurgusu yapılırken hep acaba yüzde 10 barajları getirilirken Türkiye’nin istikrarından bahsediliyordu, hükümet kurmanın kolaylığından bahsediliyordu, hükümet kurmanın kolaylaştırılması, parçalı yapıların koalisyonlar sürecini getirdiğinden hareketle özellikle 1980 darbesinden sonra böyle bir düzenlemeye gidilmişti. Gerçi bu yüzde 10 barajlarının da işe yaramadığını gördük. Hangi siyasi hareket için yüzde 10 barajı bir sopa olarak gösterilse millet o sopayı boşa çıkarmıştır ve o siyasetin önünü açmıştır. Dolayısıyla bu tür barajların artık Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine de geçtiğimize göre anlamsız olduğunu düşünüyorum. Bu barajların tamamen kalkması da mümkün çünkü burada daha çok çoğulcu bir yapının Parlamento’da temsil edilmiş olması bence Türkiye’deki seçimlerin meşruiyeti, demokratik meşruiyet açısından son derece önemli. Bu konuda adımların atılması gerekiyor, Siyasi Partiler Kanununda da yine köklü değişikliklere ihtiyaç var. Açıkçası demokratik süreçlerin, siyasi partilerin kendi içinde de üyelerinden başlayarak en üst noktaya kadar demokratik meşruiyeti sağlayacak yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Bu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini daha da güçlendirecektir. Bunun Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu ayağının eksik kalması beklenen noktadaki hedeflere ulaşmamızı engelleyebilir onun için bu ve benzeri düzenlemelerin artık bir hükümet kuramama kaygısı bir kenara olduğuna göre Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturacak olan parlamenterlerin seçim sisteminde de mümkünse dar bölge sistemiyle belki iki turlu seçimler öne konularak bu demokratik meşruiyeti daha da güçlendirecek adımlarla Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi desteklenmeli ve güçlenmelidir. Açıkçası biz bunu referandumda taraf olan Hak-İş olarak bunun bizim hakkımız olduğunu düşünüyorum.”

“Uluslararası ilişkiler boyutunda Hak-İş üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışacak”

Arslan, bir gazetecinin Batı’da oluşan algı ile ilgili Hak-İş’in bir heyet oluşturup bilgilendirme yapıp yapmayacağı ile ilgili soru üzerine de, “Biz üye olduğumuz Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) ve Uluslarararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) nezdinde zaten çeşitli girişimlerimiz var heyetler Türkiye’de özellikle 15 Temmuz sonuçları ile ilgili çok ayrıntılı raporlar sunduk ve bir ortak bildiriye de imza atmıştık. Geçtiğimiz hafta Brüksel’de üye olduğumuz EPSU Federasyonunun İcra Kurulu Üyesi olarak orada bu algıların Türkiye aleyhine oluşturulan bu algıların ortadan kalkması konusunda geniş bir açıklama ve bilgilendirme yaptık. 3-4 Mayıs tarihlerinde hem Avrupa Sendikalar Konfederasyonu hem de Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısı, EPSU Genel Sekreteri ile beraber Türkiye’ye gelecekler. Birlikte görüşmeler yapacağız, Türkiye’deki paydaşlarıyla, diğer konfederasyonlarla beraber Hak-İş olarak da bu son süreci ayrıntılı bir şekilde kendilerine anlatacağız. Bundan sonra da tabii ki uluslararası ilişkiler boyutunda Hak-İş üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışacak” açıklamasını yaptı.
Kaynak: İHA