Ankara'daki Terör Örgütü DEAŞ Davası

DEAŞ üyesi oldukları iddiasıyla 16'sı tutuklu 20 sanığın yargılandığı davada, 8 sanık tahliye edildi.

Ankara'da terör örgütü DEAŞ üyesi oldukları iddia edilen 16'sı tutuklu 20 sanığın yargılandığı davada, sanıklardan 8'inin tahliyesine karar verildi.

Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, 16'sı tutuklu 19 sanık ile avukatları katıldı.

Örgüte yer temin ettiği iddiasını reddeden sanıklardan Hurşit Seyhan, savunmasında, kitabevi işlettiğini, yasal izinleri alarak açtığı iş yerinin mescit olarak da kullanıldığını söyledi. Örgüt ile bağlantısı olmadığını öne süren Seyhan, 'İş yerini Müslümanlar gelsin, burada namaz kılsın diye tuttum.' dedi.

Sanıklardan Ahmet Doğan da dinini yaşamak isteyen bir kişi olduğunu, herhangi bir terör örgütüyle ilgisinin bulunmadığını öne sürdü. İbrahim İncirli ise evinde bulunan mermilerin babasına ait bulunduğunu ileri sürerek, 15 Temmuz akşamı sokağa çıkan babasının, mermi dağıtanların polis olduğu düşüncesi ile sivil giyimli kişilerden söz konusu mermileri aldığını söyledi.

İddianamede geçen halifelik ve şeriata ilişkin ifadelerin kendisine ait olduğunu belirten İncirli, 'Emniyette bana, 'Terör örgütüne üye misin, örgütle bağlantın var mı?' gibi sorular soruldu. Herhangi bir terör örgütüyle bağlantım yok. Ben Hristiyan ya da Yahudi değilim. Bir Müslüman'ın en büyük hakkı, şeriat istemektir.' ifadelerini kullandı.

Mücahit Güner de terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayuncuk'a ait evde bulunan kitapların, bandrollü satıldığını, vaazlarını internet üzerinden dinlediği Bayuncuk'un da terör örgütü üyesi olduğunu düşünmediğini ileri sürdü.

Allah'ın hükümleriyle hükmedilmeyen her yerin, küfür devleti olduğunu iddia eden Güner, çocuklarını okula göndermeyi düşünmediğini, bunların kişisel dini görüşü olduğunu söyledi. Terör örgütü üyeliği iddiasını reddeden Güner, tahliye ve beraat istedi.

- 'Bu benim inancım'

Necip Ünal ise emniyette kendisine, inancına ilişkin sorular sorulduğunu, burada verdiği ifadeyi aynen tekrarladığını, kafir devlete bağlı oldukları için Türkiye'de imamların arkasında namaz kılmadığını, kız ve erkek çocuk karışık okuduğu için ahlaki sıkıntıdan dolayı çocuğunu okula göndermeyi düşünmediğini öne sürerek, 'Dinini yaşayan bir insanım. Bu ülkede Müslüman olmak suçsa suçluyum.' dedi.

Mahkeme üyelerinin, 'İslam'a göre bir kimseyi inançsızlıkla suçlamak günah değil mi?' sorusuna karşılık Ünal, 'Bu benim inancım. Tartışmaya açık bir konu olduğunu düşünmüyorum.' diye konuştu.

Ramazan Ergün de evinde bulunan kitapları inancıyla ilgili bilgi edinmek amacıyla aldığını, Halis Bayuncuk'u da internet üzerinden dinlediğini söyledi.

Zafer Çelik de Sincan'da 6 yıldır aynı adreste kaldığını, aynı zamanda yaz Kur'an Kursu olan bu yerde Kur'an eğitimi verildiğini aktardı.

Sanıklardan Mustafa Sezgin, polis operasyonu sırasında 27 çocuğun bulunduğu Altındağ'daki iş hanında misafir olarak kaldığını, aslen Bursa'da yaşadığını, terör örgütüyle ve buradaki çocuklarla ilgisinin olmadığını öne sürdü.

Harun Yildirim ise 2014'te örgüte katılan oğlunu bulmak için yasa dışı yollarla Suriye'ye gittiğini, burada 20 gün kaldıktan sonra oğlunu bulamadan döndüğünü, bu nedenle 1 yıl cezaevinde kaldığını ve davasının sürdüğünü söyledi. Terör örgütü bağlantısının bulunmadığını belirten Yildirim, beraatini istedi.

Diğer sanıklar da terör örgütü üyesi olmadıklarını belirterek, tahliye ve beraat talep ettiler.

Avukatların beyanının ardından mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, sanıklardan Ramazan Ergün, Necip Ünal, Mücahit Güner, Uğur Çavdar, Mert Düzgün, Burak Genç, Yakup Çağlar ve Yıldıray Çınar'ın tahliyesini istedi.

Savcılığın mütalaasına uyan mahkeme heyeti, sanıklardan 8'ini tahliye etti. Diğer sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmeden heyet, davayı 10 Mayıs'a erteledi.
Kaynak: AA