Türkiye Çevre Durum Raporu Yayımlandı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye’de çevrenin mevcut durumunun ortaya konulması ve sorunlara yönelik erken uyarı olması amacıyla dört yılda bir hazırlanan "Türkiye Çevre Durum Raporu"nu yayımladı.

Türkiye Çevre Durum Raporu Yayımlandı
Çevresel Etki Değerlendirme, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce bakanlığa bağlı birimlerin yanı sıra veri ve bilgi sağlayan diğer kamu kurum ile kuruluşlarının katkılarıyla 2011-2015’i kapsayan "Türkiye Çevre Durum Raporu" hazırlandı. Hazırlanan rapor, giriş, hava, iklim değişikliği, su ve atık su yönetimi, atık kimyasalların yönetimi, doğa koruma ve biyolojik çeşitlilik, arazi kullanımı, kurumsal yapı ve gerçekleştirilen çalışmalar, çevresel harcamalar ve mali sorumluluk sigortası ve DPSIR değerlendirmesi bölümlerini içeriyor. Ayrıca genel olarak 2011-2015 verilerini kapsamakla birlikte veriler yayınlanma dönemi nedeniyle 2014 yılına kadar olabildiği gibi 2016’nın ilk altı aylık dönemini de içerebiliyor. Raporda sunulan verilerin önemli kısmında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının çeşitli ana hizmet birimlerinin faaliyetleri sonucu elde edilen bilgi ve verilerden yararlanıldı. Özellikle veriler anılan periyotta gerçekleştirilen denetim ve izleme faaliyetleri, elektronik ortamla gerçekleştirilen Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Lisans Belgesi işlemleri, Atık Yönetimi uygulamalarından elde edildi. Buna ilaveten rapor; yıllık bazda hazırlanan il çevre durum raporları için belirlenen dinamik yapıdaki veri ve göstergelerden de yararlanılarak hazırlandı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının birimleri dışında ilgili diğer kurum/kuruluşlardan sağlanan önemli bilgi ve verilerle hazırlanan, basımı ve dağıtımı gerçekleştirilen Türkiye Çevre Durum Raporu, uluslararası kurum, kuruluşlarla olan çalışmalar kapsamında değerlendirilmek üzere ilk defa İngilizce dilinde hazırlandı. Raporun giriş bölümünde Türkiye’nin nüfusu, coğrafyası, iklimi, nüfusu, doğal kaynakları, enerjisi, ulaşımı, turizmi, tarım ve hayvancılığı konularında genel bilgi ve bu başlıklarda son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi ve veriye yer verildi.

Raporun hava bölümünde; hava kalitesinin korunması konusunda yapılan çalışmalar, hava kalitesi ölçüm istasyonlarının ölçüm sonuçları, egzoz gazı emisyonu ve gürültü konusunda ülkemiz genelinde gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi verildi.

Isınma kaynaklı başlıca hava kirleticileri olan partikül madde ve kükürtdioksitin 81 ilde 195 noktada ölçülmekte olduğu, hava kalitesi ile ilgili ölçümlerin başladığı 2009 yılından 2016 yılına kadar Türkiye genelinde PM10 kirlilik yükünde yüzde 13 azalma sağlandığı ve SO2 miktarında ise yüzde 14 iyileşme gerçekleştiği belirtildi.

Raporun iklim değişikliği bölümünde; Türkiye’de iklim değişikliği ve yapılan çalışmalar, BM-İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması gereğince hazırlanan Ulusal Sera Gazı Envanter Raporu çerçevesinde ulusal düzeyde sera gazlarının miktarı, Türkiye’de yutak alanlar, Türkiye’de emisyon ticaretine yönelik yapılan çalışmalar, Türkiye’de iklim değişikliğine uyuma yönelik yapılan çalışmalar ve Türkiye’de ozon tabakasını incelten maddelere yönelik yapılan çalışmalar hakkında bilgi verildi.

Türkiye İklim Değişikliği 2. Ulusal Bildirimi’nde Türkiye’nin OECD ve BMİDÇS Ek-1 listesi ülkeleri arasında kişi başı sera gazı salımı, tarihsel sorumluluk ve kişi başı birincil enerji tüketimi bakımından en düşük değerlere sahip olduğu ortaya konuldu.

Raporun su ve atık su yönetimi bölümünde; Türkiye’nin su kaynakları ve potansiyeli, su kaynaklarının kalitesi, sektörel su kullanımları ve yapılan su tahsisleri, çevresel alt yapı, su yönetimi planları, Gediz Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı, toprak kirliliği ve kontrolü konusunda bilgi verildi.

Ayrıca raporda denizlerde yapılan bütünleşik kirlilik izleme çalışmaları ve sonuçları, deniz suyu sıcaklıkları ve mavi bayraklı plajlar konusunda veri sunuldu. Raporda DSİ’nin su potansiyeli hesaplarına göre Türkiye kişi başına yıllık bin 652 metreküp su potansiyeline sahip olduğu ve Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığı belirtildi. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre su azlığı yaşayan bir ülke olan Türkiye’de kanalizasyon ile hizmet edilen nüfusun belediye nüfusuna oranı 1994 yılında yüzde 69 iken, bu oranın 2014 yılında yüzde 90’a ulaştığı belirtildi. 2014 yılında atık su arıtma tesisi ile hizmet edilen belediye nüfusunun toplam belediye nüfusuna oranının yüzde 68’e ulaştığı, 2015 yılı sonu itibariyle 653 atık su arıtma tesisi ile 551 belediyeye hizmet verildiği kaydedildi.

Raporun atık bölümünde; belediye atıkları, hafriyat toprağı, inşat ve yıkıntı atıkları, ambalaj atıkları, tehlikeli atıklar, atık madeni yağlar, atık pil ve akümülatörler, bitkisel atık yağlar, poliklorlu bifeniller ve poliklorlu tefenilller, ömrünü tamamlamış lastikler, atık elektrikli ve elektronik eşyalar, ömrünü tamamlamış araçlar, tehlikesiz atıklar, tıbbi atıklar, maden atıkları ve gemilerden kaynaklanan atıklar konusunda bilgi verildi.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplanan belediye atığı miktarı, 2014 yılı için 28 milyon 10 bin 721 ton yıl oldu. 2014 yılı verilerine göre Tehlikeli Atık Beyan Sistemi’ne beyanda bulunan tesis sayısı 39 bin 134 oldu ve 1 milyon 413 bin 798 ton tehlikeli atık toplandığı beyan edildi. Ambalaj Atığı Yönetim Planı uygun bulunan belediye sayısı 629’a, uygulamanın başlatıldığı nüfus ise 52 milyona ulaştı. Bakanlığa kayıtlı olan ambalaj üreticisi ve piyasaya süren sayısı 2003 yılında 350 iken, 2015 yılında bu sayı 27 bin civarına ulaştı. Türkiye’de limanda gemi atıklarının alınması hizmeti verilen lisanslı atık kabul tesis sayısı 2005 yılında 18 iken, 2014 yılı sonu itibariyle bu sayı 247’e ulaşıldı.

Raporun kimyasalların yönetimi bölümünde; meydana geldiğinde ağır çevresel, sosyal ve ekonomik olumsuzluklara yol açan büyük endüstriyel kazaların kontrolü ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalara yer verilerek, bu çerçevede 2015 Temmuz ayı itibari ile Seveso (BEKRA) Bildirim Sistemi’ne bildirim yapan kuruluşlardan 382’si üst seviyeli, 483’ü alt seviyeli olmak üzere toplam olarak 865 Seveso kuruluşunun bulunduğu belirtildi.

Raporun doğa koruma ve biyolojik çeşitlilik bölümünde ise; Türkiye’nin biyolojik çeşitliliği, biyolojik çeşitliliği koruma konusunda yapılan çalışmalar, korunan alanlar, biyo-güvenlik çalışmaları, Türkiye’deki istilacı yabancı türler, Türkiye’de erozyona ve çölleşmeye duyarlı alanlar konusunda bilgi verildi.

Rapora göre, 2015 yılı itibariyle Türkiye’de tescil edilmiş 16 Özel Çevre Koruma Bölgesi, RAMSAR kapsamında 14 sulak alan, 40 Milli Park, 204 Tabiat Parkı, 31 tabiatı koruma alanı bulunuyor. Türkiye’de korunan alanların toplam yüzölçümü 6 milyon 287 bin 183 hektar.

Raporun arazi kullanımı bölümünde; 2012 yılı CORINE verilerine göre Türkiye’nin yüzde 52,46’sını orman ve yarı doğal alanlar, 43,48’ini tarım alanları, yüzde 1,78’ini yapay bölgeler, yüzde 1,74’ünü su kütleleri ve yüzde 0,53’ünü sulak alanlar oluşturduğu belirtildi.

Raporun kurumsal yapı ve gerçekleştirilen çalışmalar bölümünde de; kurumsal yapı, çevre mevzuatı, taraf olunan uluslararası çevre sözleşmeleri, anlaşmaları, protokoller, ÇED faaliyetleri, çevre izni ve lisansı faaliyetleri, çevre denetimleri, çevre yeterlik işleri, AB çevre yatırımları, çevre alanında uygulama yenilikleri konularında bilgi verildi.

Raporun çevresel harcamalar ve mali sorumluluk sigortası bölümünde; 2012-2014 yıllarında sektörlere göre çevresel harcama ve gelirler, çevresel istihdam, gelir ve harcama istatistikleri; 2010-2016 yılları arasında kıyı tesisleri deniz kirliliği mali sorumluluk sigortası, çevre kirliliği mali sorumluluk sigortası, tehlikeli maddeler ve tehlikeli atık zorunlu mali sorumluluk sigortası verileri yer aldı. Çevre konularının DPSIR modeli çerçevesinde 2014 çevre göstergeleri ile değerlendirildiği belirtildi.
Kaynak: İHA