Beyoğlu'ndaki Bombalı Saldırı Davası

İstiklal Caddesi'nde, 5 kişinin öldüğü 44 kişinin de yaralandığı 19 Mart 2016'daki bombalı terör saldırısıyla ilgili tutuklu 5 sanığın yargılanmasına devam edildi Tutuklu sanıklardan Erkan Çapkın'ın tahliyesine karar veren İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda 'Adnan Hoca' olarak bilinen Adnan Oktar'ın, avukatı aracılığıyla yaptığı davaya müdahil olma talebini ise reddetti

Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde, 5 kişinin öldüğü 44 kişinin de yaralandığı 19 Mart 2016'daki bombalı terör saldırısıyla ilgili tutuklu 5 sanığın, 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'kasten öldürme' ve 'terör örgütü üyeliği' suçlarından yargılandığı davada, sanıklardan Erkan Çapkın'ın tahliyesine karar verildi.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki ikinci duruşmaya, tutuklu sanıklar Mehmet Mustafa Çevik, Erkan Çapkın, Hüseyin Kaya ve İbrahim Gürler, tutuklu bulundukları Silivri Kapalı Cezaevi'nden mahkemeye sevkleri sağlanamadığı için Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Sanıklardan Ercan Çapkın'ın da tutuklu bulunduğu Kırıkkale Cezaevi'nden duruşmaya katılımı sağlandı.

- Adnan Oktar müdahillik talebinde bulundu

Duruşmada, kamuoyunda 'Adnan Hoca' olarak bilinen Adnan Oktar'ın avukatı Aysu Yılmaz, müvekkili adına müdahillik talebinde bulundu.

Söz alan avukat Yılmaz, sanıklardan Hüseyin Kaya'nın cep telefonunda yapılan incelemede, 'Adnan Oktar'ın adının geçtiği ve hakkında araştırma yapıldığına' dair bazı tespitlere ulaşıldığı bilgisini vererek, 'Bunun bir suikast teşebbüsü olduğunu düşünüyoruz. Müvekkil zarar görmüş ve kendisine emniyetçe resen koruma tahsis edilmiştir. Müvekkil adına sanıklardan şikayetçiyiz ve davaya katılmak istiyoruz.' dedi.

Savunması sorulan sanıklardan Mustafa Çevik, sanıklardan Hüseyin Kaya'yı yaklaşık 4 yıl önce Elazığ'da inşatta çalışırken tanıdığını, ayrıldıklarında irtibatı kestiğini, saldırıdan 3 gün önce Gaziantep'te gezerken karşılaştıklarını, Kaya'nın evinde 3 günü aşkın süredir kalırken polis operasyonu sonucu yakalandığını söyledi.

Hüseyin Kaya'nın evinde sanıklardan İbrahim Gürler'in de bulunduğunu ve evde ele geçirilen cep telefonunun kime ait olduğunu bilmediğini belirten Çevik, 'Evde ele geçen telefon ve hafıza kartıyla herhangi bir ilgim yoktur. İddianamede belirtildiği gibi Gaziantep'teki bağ evine gidip gelmedim. Herhangi bir kod adı kullanmadım.' diye konuştu.

- 'Komisyoncu olduğum için bağ evinin kiralanmasına aracılık ettim'

Tutuklu sanık Ercan Çapkın da terör örgütü DEAŞ ve İstanbul'daki saldırıyla herhangi bir irtibatının olmadığını savunarak, 'Sanıklardan Erkan Çapkın kardeşim olur, diğer sanıkları ise tanımam. İddianamede adı geçen Mehmet Dağlı ve Servet Doğan'ı tanıyorum. Ben bağ evinin 'Hasan' isimli bir şahsa kiralanmasına aracılık ettim.' ifadelerini kullandı.

Cezaevine girmeden önce işletmecilik yaptığını ve Gaziantep'e Suriye'den çok sayıda mültecinin gelmesi nedeniyle dükkanının ev arayan mültecilerin uğrak yeri olduğunu anlatan Çapkın, şöyle devam etti:

'Ben de komisyonculuk yapıyordum. Bu şekilde bahsi geçen bağ evinin kiralanmasına aracılık ettim. Kiralayan şahsın kimlik bilgilerini bilmiyorum. Mehmet Dağlı adlı şahıs da bu evde benim değil, başkalarının oturacağını biliyordu. Servet Doğan da ifadesinde, evi kontrole gittiğinde başka şahısların bulunduğunu gördüğünü beyan ederek Murat Dayan ve Mehmet Mustafa Çevik'i teşhis etmiştir. Bu evin kiralanmasından sonra Dağlı ve Doğan ile hiç görüşmedik. Evde ele geçirilen canlı bomba yelekleri hususunda da bir bilgim yok.'

Sanık Çapkın, Adıyaman'daki Menzil grubu ve Danacık'ta bulunan Kadiri tarikatı ile İslami yapılarda adı ön plana çıkmış kişilerin toplantılarına katıldığını da dile getirdi.

Sanıklardan Hüseyin Kaya avukatıyla görüşmediği ve okuduğu iddianameyi anlamadığı için şimdilik savunma yapmayacağını belirtirken, ilk duruşmada savunma yapan sanıklar Erkan Çapkın ve İbrahim Gürler önceki savunmalarını tekrarladıklarını beyan etti.

- Mahkemenin tahliye ve ret kararı

Tutuklu sanıklardan Erkan Çapkın'ın avukatı Mehmet Nasih Aydın, müvekkili aleyhine somut hiçbir delil olmadığını ve ev aramasında ele geçirilen cep telefonuyla ilgisinin bulunmadığını öne sürerek, müvekkilinin tahliye edilmesine karar verilmesini istedi.

Görüşü sorulan Cumhuriyet savcısı Murat Yıldırım, dosyaya konu patlama olayıyla ilgili doğrudan somut bir zararı olmadığından, internet üzerinden yapılan aramaların hazırlık hareketi mahiyetinde kaldığı ve somut olayla illiyet bağı bulunmadığından Adnan Oktar'ın müdahillik talebinin reddine, tutuklu sanıklardan Erkan Çapkın'ın tahliyesine karar verilmesini talep etti.

Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan Erkan Çapkın'ın savunmasının alınması, tutuklulukta geçirdiği süre, delil durumu, suç vasfının lehine değişme ihtimali ve sağlık sorunlarını gerekçe göstererek tahliye edilmesine hükmetti.

Tahliye edilen Erkan Çapkın hakkında, 'yurt dışına çıkış yasağı' ve 'haftada iki gün evine en yakın güvenlik birimine imza verme' zorunluluğundan oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasını kararlaştıran heyet, diğer tutuklu sanıkların kaçma şüphesinin varlığını gösteren somut olgular bulunması gerekçesiyle bu hallerinin devamını hükme bağladı.

Adnan Oktar'ın avukatı aracılığıyla müdahillik talebinde bulunmasına ilişkin ise heyet, saldırıda herhangi bir şekilde yaralanmadığı, terör örgütüne üye olmak suçunun ise devlet aleyhine işlenen suçlardan olup katılmaya olanaklı bulunmadığı anlaşılarak reddine karar verdi.

Heyet, duruşmayı 15 Haziran'a erteledi.

- İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, terör örgütü DEAŞ'ın Gaziantep sorumlusu olduğu belirtilen Ercan Çapkın ile Hüseyin Kaya'nın DEAŞ terör örgütü yöneticilerinden olduğu, saldırının ardından Gaziantep'te yakalanan Mehmet Mustafa Çevik ile İbrahim Gürler'in de DEAŞ terör örgütü üyesi oldukları kaydediliyor.

Şüphelilerden Mehmet Mustafa Çevik ve İbrahim Gürler'in, başka eylemler için canlı bomba olarak hazır edildikleri belirtilen iddianamede, saldırının ardından yapılan operasyonlarda, Gaziantep'te bir bağ evinin olduğu tarlada iki bomba düzenekli yeleğin toprağa gömülü şekilde bulunduğu ve yeleklerin bu şüpheliler tarafından kullanılacağının tespit edildiği ifade ediliyor.

DEAŞ terör örgütü yönetici konumundaki 3 şüphelinin, olay yerinde kendini patlattığı belirtilen canlı bomba Mehmet Öztürk adlı saldırganın ölümünden de sorumlu tutulduğu dile getirilen iddianamede, terör örgütü yöneticisi oldukları belirtilen şüpheliler Ercan ve Erkan Çapkın kardeşler ile Hüseyin Kaya'nın, 'cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs' suçundan 1 kez ile 'kasten öldürme' suçundan da 5 kez olmak üzere toplam 6 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Şüphelilerin 'Genel güvenliğin tehlikeye sokulması, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak, 44 kez kasten öldürmeye teşebbüs ve terör örgütü yöneticiliği' suçlarından da ayrıca cezalandırılması talep edilen iddianamede, diğer şüpheliler Mehmet Mustafa Çevik ile İbrahim Gürler'in ise 'terör örgütü üyeliği' suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

İddianamede, olay yerinde ölen canlı bomba Mehmet Öztürk hakkında ise takipsizlik hükmü kurulduğu belirtiliyor.

Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde 19 Mart 2016'de meydana gelen olayda, Mehmet Öztürk (24) adlı canlı bombanın sabah saatlerinde üzerinde taşıdığı canlı bombayı patlatmasıyla İsrail uyruklu Simha Simon Demri, Yonathan Suher ve Avraham Godman ile İran uyruklu Ali Rıza Khalman ölmüş, 44 kişi ise yaralanmıştı.
Kaynak: AA