'Öncelikli Yapılması Gereken Kentsel Dönüşümdür'

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özener: 'Deprem zararlarının azaltılması için en öncelikli yapılması gereken kentsel dönüşümdür. Kamu binalarının, otoyolların, köprülerin sağlamlaştırılması, depreme dayanıklı hale getirilmesi lazım. 17 Ağustos sonrası çalışmalar başladı fakat tamamı bitmedi. Bu çalışmaların ve kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlıca tamamlanması lazım. Kentsel dönüşümün bina bazından ziyade bölge, ilçe bazına yayılması lazım.' İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadıoğlu: 'Afet yönetimi bir aramakurtarma problemi değildir. Afet yönetimi bir güvenlik ve kalkınma problemidir. Bizim en büyük problemimiz riski algılayamamak. İstanbul’da deprem meydana gelirse başımıza gelecekleri hayal bile edemiyoruz. Bizim bu riski algılayıp ona göre planlamalar ve eylemler yapmamız gerekiyor'

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, depremin Türkiye gerçeği olduğunu ve sadece zararlarını azaltabileceğimizi belirterek, 'Deprem zararlarının azaltılması için en öncelikli yapılması gereken kentsel dönüşümdür. Kamu binalarının, otoyolların, köprülerin sağlamlaştırılması, depreme dayanıklı hale getirilmesi lazım.' dedi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 'Marmara Bölgesi’nde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Türkiye’de Afet Eğitimi Projesi' (MarDİM) çalışmaları çerçevesinde bir workshop etkinliği düzenledi.

Boğaziçi Üniversitesi Güney Yerleşkesinde düzenlenen ve Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özener’in ev sahipliğini yaptığı toplantıya İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Japon bilim insanları Prof. Dr. Yoshiyuki Kaneda ve Prof. Dr. Kunihiko Kumamoto katıldı.

Prof. Dr. Özener, bilim insanlarına göre Türkiye’nin yüzde 92’sinin deprem tehlikesi altında bulunduğunu belirterek, bu durumun Türkiye için önüne geçilemez bir gerçek olduğunu söyledi.

- 'Çanakkale’de 3 bin 900 artçı kaydettik'

Son Çanakkale ve Adıyaman depremlerine değinen Özener, “Çanakkale’de 5’in üzerinde peş peşe dört tane deprem oldu ve hala da artçıları devam ediyor. Şu ana kadar Çanakkale’de 3 bin 900 artçı kaydettik. Adıyaman depreminde bir haftada 380 artçı oldu.” bilgisini verdi.

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ifade eden Özener, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bizim bu doğa olayı ile afet ile yaşamayı öğrenmemiz lazım. Bunun önüne geçemeyiz ama deprem zararlarını azaltabiliriz. Burada birçok kişiye görev düşüyor. Bilim insanları, olası depremin nerede ve ne büyüklükte olacağını söylüyoruz ama zamanını özellikle söylemiyoruz. Vatandaşlarımızın, afet anı, öncesi ve sonrasına yönelik hazırlığı, bir eylem planı olması lazım. Bizim Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Afete Hazırlık Eğitim Birimi’nin yapmış olduğu web sayfasında birçok eğitim programları var. Bu eğitimleri gelip oradaki materyallerden de faydalanarak bire bir de alabilirsiniz. En son aşama ise karar vericilerin yapacağı çalışmalardır. Deprem zararlarının azaltılması için en öncelikli yapılması gereken kentsel dönüşümdür. Kamu binalarının, otoyolların, köprülerin sağlamlaştırılması, depreme dayanıklı hale getirilmesi lazım. 17 Ağustos sonrası çalışmalar başladı fakat tamamı bitmedi. Bu çalışmaların ve kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlıca tamamlanması lazım. Kentsel dönüşümün bina bazından ziyade bölge, ilçe bazına yayılması lazım.'

Binaların ruhsatlı ve yapı yönetmeliğine uygun olarak yapıldığı takdirde depremden korkulmasına gerek olmadığını ifade eden Özener, “Buradaki problem, ruhsatsız, kaçak ve yönetmeliğe uygun olmayan binaların varlığıdır. Bu sebeple yeni deprem güvenli konutlar yapıp, transfer alanları oluşturarak eski yapı stoklarını yenilememiz gerekiyor. Belirli bölgeler için yükseklik, kat sınırlaması getirilmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

- 'Depremin nerede olacağını biliyoruz, fakat ne zaman olacağını bilemiyoruz'

Bir soru üzerine, depremin ne zaman olacağının bilinemeyeceğini dile getiren Özener, 'Biz bilim insanları olarak depremin nerede olacağını biliyoruz, fakat ne zaman olacağını bilemiyoruz. Belki birazdan beli 20 sene belki 50 sene sonra olacak. Birisi 2100’e kadar deprem olmayacağını söylese rahatlarız. Ancak bunun halka ve karar vericilere vereceği mesaj şudur; 2100’e kadar deprem olmayacak demek 2099’a kadar yatabilirsin demektir. İnşallah deprem gecikir ve biz de bu arada kentsel dönüşümü tamamlarız, yapı stokunu yenileriz.' şeklinde konuştu.

- 'Afet yönetimi bir güvenlik ve kalkınma problemidir'

Prof. Dr. Kadıoğlu ise medyanın afet öncesi riskin azaltılması adına önemli olduğunu vurgulayarak, medyanın zarar azaltma çalışmalarını öne çıkartması gerektiğini söyledi. İstanbul’da beklenen deprem riskinin yönetilemez seviyede olduğunu dile getiren Kadıoğlu, 'Bunu yönetilebilir seviyeye indirmemiz lazım. Afet yönetiminin de esas hedefi budur. Afet yönetimi bir arama-kurtarma problemi değildir. Afet yönetimi bir güvenlik ve kalkınma problemidir. Bizim en büyük problemimiz riski algılayamamak. İstanbul’da deprem meydana gelirse başımıza gelecekleri hayal bile edemiyoruz. Bizim bu riski algılayıp ona göre planlamalar ve eylemler yapmamız gerekiyor.' dedi.

Kaynak: AA