Ses Kısıklığı Tiroid Kanserinin Habercisi Olabilir

Uzmanlar, tiroid bezlerinde şişliğin büyüyerek ses tellerine baskı yapabileceğini belirterek, oluşacak ses kısıklığının tiroid kanserinin haberci olabileceğini kaydetti.

Ses Kısıklığı Tiroid Kanserinin Habercisi Olabilir
Özel Gaziantep Anka Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Zeynel Beyhan, tiroid bezinde yer alan hücrelerin gereğinden fazla çoğalmasıyla tiroid kanserinin kendini gösterdiğini belirterek, hastalığın genellikle boyunda kitle veya nodül olarak görüldüğünü kaydetti.

Tiroid bezinde yumru tarzında şişliğin büyüyerek ses tellerine baskı yapabileceğini belirten Prof. Dr. Beyhan, bunun de ses kısıklığına sebep olabileceğini kaydetti.

Tiroid kanseri hastalarının çoğunun önemli bir yakınması bulunmadığını ifade eden Prof. Dr. Beyhan, "Muayene sırasında tiroid bezinde genellikle yumru tarzında (nodül) bir şişlik bulunur. Bunu hasta veya yakınları da fark edebilirler. Muayenede elle saptanamayan, görüntüleme yöntemleri ile tesadüfen fark edilen, çapı 1 cm’den küçük nodüllere de çok sık rastlanır. Bunların çoğunluğu kanser değildir. Yumrular giderek önemli derecede büyüyerek, organlara baskı yapabilir. Bu da öksürük, ses kısıklığı, nefes darlığına neden olabilirler. Anaplastik tip kanserler ise, hızla yayılıp büyür, çevreye doku ve organlara metastaz yapar. Bütün bu durumlarda hemen hekime, özellikle bir Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir" dedi.

Hastalığın tamamen tedavi edilebileceğini vurgulayan Beyhan, “Tiroid bezi, boyunun ön tarafında yer alan ve halk arasında kalkan bezi olarak isimlendirilen kelebek şeklinde 20-25 gram ağırlığında bir organdır. Vücuda giren iyodun yüzde 80’ini tek başına kullanarak yaptığı hormonla bütün vücut metabolizmasını düzenleyen bir iç salgı bezidir. Boyun bölgesinde genellikle ağrısız bir şişlik, yumru şeklindeki oluşum, bir nodül olarak karşımıza çıkan tiroid yüzde 5’i kadarı kanserdir. Tiroid kanseri olan hastaların büyük çoğunluğunun tiroid bezi normal işlevini görür. Tiroid bezindeki kanserlerin yüzde 80-85’ini papiller ve folliküler tipteki genellikle iyi seyirli kanserler oluşturur. Daha az rastlanan medüller tipteki kanserde ailevi geçiş sıktır. Anaplastik kanser ise çok hızlı ilerler" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Zeynel Beyhan, tiroid kanserinin nedeninin henüz tam olarak bilinemediğini kaydederek, kanser oluşumunda etkili olan sebepleri anlattı. Beyhan, özellikle çocukluk döneminde baş ve boyuna ışın tedavisi uygulanması ya da yaygın iyonize radyasyona maruz kalınması, genetik yatkınlık, özellikle anne, baba, kardeş gibi yakınlarda medüller tipte tiroid kanseri saptandığına dikkat çekerek, bu durumların tiroid kanseri oluşumunda etkinliğinin tespit edildiğini söyledi.



Doğru teşhis ve erken tedavinin önemi

Tiroid kanserinde doğru teşhis ve erken tedavinin önemini vurgulayan Prof. Dr. Beyhan, "Hastanın yakınmaları dinlenip muayene edildikten sonra gerekli laboratuvar tetkikleri yapılır. Tanı için en önemli yöntem tiroid ince iğne aspirasyonu biopsisidir. Hekim, eli ile saptayabildiği ya da ultrason altında yumrulardan doğrudan enjektörle bir miktar hücre sıvı aspire eder. Bu alınan aspirat sitolojik ve immünohisto kimyasal olarak incelenir. Bu incelemede tiroid kanserinin tiplemesi yapılır. Tiroid kanseri teşhisi konan hastada yapılacak ilk tedavi cerrahi olarak tiroidin çıkarılmasıdır. Tedavinin en önemli kısmı başarılı bir cerrahidir. Daha sonra bu hastaların bir kısmına halk arasında atom tedavisi olarak bilinen radyoaktif iyot tedavisi uygulanır. Bütün tiroidi cerrahi olarak çıkarılan hastalar yaşam boyu tiroid hormonu alırlar. Papiller ve foliküler (differansiye) tiroid kanserli hastaların yüzde 85’inde tam bir iyileşme sağlanır ve normal bir yaşam sürdürürler. Yüzde 10-15’inde ise hastalık yeniden nüksedebilir. Bu durumda yeniden cerrahi ya da radyoaktif iyot tedavisi tekrarlanır. Medüller tiroid kanseri başka bezlerle ilgili hastalıklarla birlikte ortaya çıkabilir. Aileden kazanım yanında sonraki nesillere yansıma özelliği de vardır. Bu yüzden her yönü ile dikkatli incelenmeli, özellikle de genetik testler yapılmalıdır. Bunlarda da tedavi iyi yönetildiği takdirde uzun bir yaşama izin verirler. Anaplastik kanser ise seyrek olup, ileri yaşlarda oluşur. Tedavileri güç ve gelecekleri iyi değildir” diye konuştu.

Kaynak: İHA