'FETÖ Kapalı Bir Guru Grubu'

Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yayla: 'Guru dediğimiz kişiler, bu dünya ve öbür dünyada ilgili hiç kimsede bulunmayan bilgilere sahip olduğuna inanan tiplerdir. Mesela Gülen'in hal ve hareketlerine baktığımız zaman bunları görüyoruz. Metafizik güçleri olduğuna, peygamberle görüştüğüne, belki Allah'tan doğrudan vahiy aldığına, geleceği okuduğuna inanıyor' 'İnsanların en mutlu dönemi çocukluk çağıdır. Bu çağda hiçbir şey için düşünmenize, endişelenmenize gerek yoktur. Bütün ihtiyaçlarınızı karşılayanlar vardır. Guru gruplarında, insanlar bir çeşit çocukluk çağını yeniden yaşamaya başlıyorlar. Çocuğu ilkokuldan alıyorsunuz, hangi okula gideceğini belirliyor, imtihanları kazanmasını sağlıyorsunuz. Okulu bitirince, bir mesleğe sokuyorsunuz ve yükselmesini sağlıyorsunuz. Bu kişiyi evlendiriyorsunuz. Öyle bir kuşatıyorsunuz ki bütün ihtiyaçlarını guru grubu karşılıyor. Böyle bir kimsenin aklını tatile göndererek, guruya ölümüne bir bağlılık göstermesi şaşırtıcı değil'

MÜCAHİT TÜRETKEN - Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, bir gurunun takipçilerinin düşünmeyi unutup, kendilerini itaate programladıklarını belirterek, 'Gülen'in hal ve hareketlerine baktığımız zaman bunları görüyoruz. Metafizik güçleri olduğuna, peygamberle görüştüğüne, belki Allah'tan doğrudan vahiy aldığına, geleceği okuduğuna inanıyor.' dedi.

Yayla, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 15 Temmuz'daki darbe girişimini anlamak için FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'in kişiliği ve grubun özellikleri üzerinde durulması gerektiğini ifade etti.

Örgütü ve Gülen'i anlamak için Batı literatüründe yer alan sahte peygamberler, yeni dinler, gurular, karizma grupları ile ilgili psikiyatrik çalışmalar üzerine yoğunlaştığını dile getiren Yayla, son kitabı 'Şanlı Direniş: 15 Temmuz'da da bu konuları işlediğini söyledi.

FETÖ'nün önemli bir kitleyi çevresine toplamış kapalı bir yapıda olduğunu aktaran Yayla, şöyle devam etti:

'Çok iyi eğitim görmüş, alanında uzman kişiler nasıl oluyor da bütün hayatını bir kişinin kontrolüne terk ediyor? Fetullah Gülen’i böyle bir yapıyı kurmaya iten, bütün bu olan bitene rağmen ayakta tutan faktör nedir? Makul bir insan şöyle düşünür; bir felaket yaşandı ve bu felakete sebep olan insanın etrafındaki insanların büyük zararlara uğradığını gördükten sonra 'Ben bıraktım bu işleri' demesi lazım. Karşımızda kapalı bir guru grubu var. Bu yapının başındaki kişiye 'lider, 'hocaefendi', 'baş imam' gibi sıfatlar yakıştırılıyor. Bir diğer sıfat da guru. Guru, Doğu dillerinden gelen bir şey. Öğretmen anlamına gelse de bunu aşan bir şey. Guruların özellikleri, guru gruplarına üye olan insanların düşünce ve his dünyalarına ulaştığımız zaman daha kolay anlaşılabiliyor. Bundan 10-20 yıl sonra grup dağılsa bile bu grubun üyeleri hala iyi şeyler hatırlayacaklar. Grubun yaptığı kötü şeyleri hatırlamayacaklar.'

Yayla, guruların hiç kimsede bulunmayan bilgilere sahip olduğuna inanan tipler olduğunu ifade ederek, 'Mesela Gülen'in hal ve hareketlerine baktığımız zaman bunları görüyoruz. Metafizik güçleri olduğuna, peygamberle görüştüğüne, belki Allah'tan doğrudan vahiy aldığına, geleceği okuduğuna inanıyor.' diye konuştu.

Gurunun kendisinde de takipçilerinde de 'yanılmazlık' düşüncesi olabileceğini aktaran Yayla, 'Bir şey konjonktürel olarak yanlış görülebilir ama guru ve bağlıları şöyle düşünebilir. 'Şu anda onun ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz, bu aslında doğrudur, doğru olduğu uzun vadede ortaya çıkacak.' Guru, zaman içerisinde etrafında kendisine bağlı kişilerin olmasını bir ihtiyaç haline getiriyor. Böyle yaşayabiliyor. Kişisel ilişkiyi aşan bir boyut var ortada. Zaten yanılmaz bir insan ve takipçilerine bu dünyada sıkıntı çekseler bile ebedi mutluluk vadediyor.' diye konuştu.

- 'Guruya bağlananlar çocukluk çağına dönüyor'

Gurunun takipçilerinin düşünmeyi unutup, kendilerini itaat etmeye programladığını dile getiren Yayla, şöyle devam etti:

'Her şeyi bilen bir önderin olduğunu düşünürseniz ona itaat edersiniz. Biraz abartılı görülebilir ama guru gruplarında guruyu tanrı ya da yarı tanrı ya da tanrının yeryüzündeki gölgesi gibi görme eğilimleri var. Bunu Amerika'daki modern dinlerden biliyoruz. Guruya bağlananlar çocukluk çağına dönüyor. İnsanların en mutlu dönemi çocukluk çağıdır. Bu çağda hiçbir şey için düşünmenize, endişelenmenize gerek yoktur. Bütün ihtiyaçlarınızı karşılayanlar vardır. Guru gruplarında insanlar bir çeşit çocukluk çağını yeniden yaşamaya başlıyorlar. Çocuğu ilkokuldan alıyorsunuz, hangi okula gideceğini belirliyor, imtihanları kazanmasını sağlıyorsunuz. Okulu bitirince bir mesleğe sokuyorsunuz ve yükselmesini sağlıyorsunuz. Bu kişiyi evlendiriyorsunuz. Öyle bir kuşatıyorsunuz ki, bütün ihtiyaçlarını guru grubu karşılıyor. Bu nihai planda guruya atfediliyor. Böyle bir kimsenin aklını tatile göndererek, guruya ölümüne bir bağlılık göstermesi şaşırtıcı değil. O yüzden guru çözülmediği sürece grup çözülmeyecektir. Nitekim, Gülen grubunda da insanlar deşifre oluyorlar ve bazı yerlerden tasfiye ediliyorlar ama örgüte bağlılıklarının zaafa uğradığıyla ilgili bir işaret yok. Bu yüzden ciddi itiraflar gelmiyor.'

FETÖ yapılanmasını salt İslam içerisinden bakarak anlamanın yanıltıcı olabileceğini ifade eden Yayla, 'Türkiye’de ortaya çıktığı için İslami bir retorik kullanılıyor ama İslam bu meselenin özü değil. 'Doğru İslam'ı anlatsaydık, bunlar olmazdı' düşüncesi doğru değil. Mesele İslam'ın doğru anlaşılması değil başka bir şey. FETÖ’nün yaptığı şeyler İslami olarak onaylanabilir olsa bile demokrasi açısından yanlıştır. Hristiyan bir ülkede ortaya çıksaydı, Hristiyan terminolojisini, teorisini kullanıyor olacaktı.' dedi.

- 'İktidarı, insan ve para gücünü yönetmeyi çok seviyorlar'

Gurularda çok büyük iktidar hırsı bulunduğunu vurgulayan Yayla, sözlerini şöyle tamamladı:

'Guru öbür dünyayı gözetiyor gibi görünür ama dünyaya kazık çakmak gibi bir eğilimi de vardır. İktidarı, insan ve para gücünü yönetmeyi çok sever. Gülen’de de aynısı var. Tek başına bir insan, kişisel olarak miras bırakacağı bir kimsesi yok, neden bu kadar iktidarı seviyor? Kendi grubunda bulunan insanların, yargıda, akademide bulunması tek başına yetmiyor ona. 'Tek güç ben olayım, başka hiçbir güç olmasın' istiyor. Bir diğer problem de demokratik teori açısından meşruiyet problemi. Bir insan iktidara gelmek, Milli İstihbarat Teşkilatının başına kendi istediği adamı atamak, bir takım icraatlar yapmak isteyebilir. Bu meşrudur ama meşru kanallardan olmak şartı ile. Demokrasilerde iktidara nasıl gelineceği bellidir, siyasete girer, parti kurarsınız, seçimle iktidara gelirseniz o zaman MİT’in başına istediğiniz adamı atayabilir, Kürt meselesini nasıl çözüleceğine inanıyorsanız o şekilde çözersiniz. Ancak bu şekilde hareket etmek meşru olur. Ama bir taraftan demokratik meşrutiyet kanallarını ihlal edeyim, öbür taraftan da Türkiye'nin politikalarını ben belirleyeyim, ben egemen olayım, deyince gayri meşru bir iktidar hırsızlığı teşebbüsü ortaya çıkmış oluyor.'
Kaynak: AA