Avrupa Afet Risklerinin Azaltılması Forumu

Başbakan Yardımcısı Kaynak: 'Depremi önleyebilir miyiz? Hayır. Ama deprem öncesince yapılarımızı depreme uygun hale getirebiliriz. Deprem sonrasında yükü paylaşabiliriz, yükü kaldırabiliriz. Türkiye insani zirvede taahhüt ettiği bütün destekleri yapmıştır. Hangi rakamı taahhüt etmişse onu yerine getirmiştir' 'Suları tahliye eden o dere yataklarının üzerine şehirler, konutlar yaparsak, sel afetiyle karşı karşıya kalırız. Bizler AFAD olarak, hükümet olarak afet öncesini de çok önemli bir çalışma alanı olarak seçtik. Karadeniz bölgesinde selden ve heyelandan dolayı önemli sıkıntılar çekiyoruz. Karadeniz'de meydana gelen sellerin en önemli sebebinin dere yatakları üzerine insan eliyle ev, konut, yol ve başka şey yapılması. Yani dağdan gelen selin denize ulaşmasını biz engellemişiz. Şimdi Karadeniz bölgesinde 5 ilde pilot bölge seçerek bu çalışmayı sürdürüyoruz' 'Radikalizme, ırkçılığa, mezhepçiliğe asla fırsat vermemeliyiz. Dünyanın muhtaç olduğu formül aslında İstanbul'da yaşanmıştır. Halen yaşanmaktadır. Bir arada yaşamak. Başkasının kültürüne, inancına, diline saygılı olmak. Başkalarının ibadet imkanlarını ortadan kaldırmamak. Eğer bu hoşgörü ortamını hep beraber yaşatamazsak, dünyanın geleceği ortam çok daha kötü olabilir'

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, depremin önlenemeyeceğini belirterek, 'Ama deprem öncesince yapılarımızı depreme uygun hale getirebiliriz. Deprem sonrasında yükü paylaşabiliriz, yükü kaldırabiliriz. Türkiye insani zirvede taahhüt ettiği bütün destekleri yapmıştır. Hangi rakamı taahhüt etmişse onu yerine getirmiştir.' dedi.

Kaynak, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nca (AFAD) düzenlenen, Türkiye'nin dönem başkanı olduğu Avrupa Afet Risklerinin Azaltılması Forumu'nun (EFDRR) açılışındaki konuşmasında, bir yandan orman yangınları, bir yandan seller ve deprem gibi risklerle karşı karşıya olunduğunu söyledi.

Bu riskleri barındıran bir coğrafyada yaşanıldığını ifade eden Kaynak, 1999'daki Marmara depreminden sonra Türkiye'nin afetlere karşı yeterli duyarlılığa kavuştuğunu, bu depremden sonra insanları depremin değil binaların, yapıların öldürdüğünün görüldüğünü kaydetti.

Kaynak, bu depremden sonra afetler konusunun tek bir çatı altında toplandığını, AFAD'ın kurulduğunu anlatarak, AFAD'ın 5 kıtada 52 ülkede meydana gelen afetlerde ve acil durumlarda ortaya çıkan insani yardım ihtiyaçlarında görev aldığını ve maddi yardımlarda bulunduğunu kaydetti.

Haiti'deki kasırgadan, Pakistanda'daki selden, Yemen, Somali, Çad'daki kuraklık ya da iç siyasal kargaşadan dolayı açlık tehlikesi çekenlere insani yardımda bulunduğunu dile getiren Kaynak, 'Nerede bir insan varsa o insan değerlidir. Onun dili, dini, ırkı, rengi, cinsiyeti, bunların hiçbiri birbirinden üstünlük ya da daha değersiz hale getirmez.' diye konuştu.

Kaynak, afetlerin sebebi ikiye ayrıldığından birincisinin insandan kaynaklanan afetler olduğunu vurgulayarak, atmosferdeki sera gazı etkisinin insan kaynaklı olduğunu anlattı.

Yine sellerin de insan kaynaklı olduğunu belirten Kaynak, şöyle devam etti:

'Suları tahliye eden o dere yataklarının üzerine şehirler, konutlar yaparsak, Türkçe'de bir atasözü var, 'Su akar yatağını bulur', sel afetiyle karşı karşıya kalırız. Bizler AFAD olarak, hükümet olarak afet öncesini de çok önemli bir çalışma alanı olarak seçtik. Karadeniz bölgesinde selden ve heyelandan dolayı önemli sıkıntılar çekiyoruz. Karadeniz'de meydana gelen sellerin en önemli sebebinin dere yataklarının üzerine insan eliyle ev, konut, yol ve başka şey yapılması. Yani dağdan gelen selin denize ulaşmasını biz engellemişiz. Şimdi Karadeniz bölgesinde 5 ilde pilot bölge seçerek bu çalışmayı sürdürüyoruz.'

- İnsani afetler

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, sonucu afete varan birçok olayın yaşandığını anlatarak, kadına karşı cinsel ayrımcılık yapıldığında bunun dönüp afet olarak ortaya çıktığını kaydetti.

İnsanların farklı inançları, ırkları, renkleri birbirleriyle çatışma sebebi haline getirilip körüklenir ve tahrik edilirse dünyada önlenemeyecek afetin bu olacağını vurgulayan Kaynak, Yemen'de farklı mezhebe sahip insanların birbirlerini bombalaması sonucu 500 bin çocuğun ilaçsızlıktan, gıdasızlıktan ölümle karşı karşıya olduğunu söyledi.

İnsani afetlerin önlenmesi, ekolojiye müdahale edilmemesi gerektiğini belirten Kaynak, kültürü, medeniyeti, ortak değerlerin aktarılması durumuna dünyada insan eliyle çıkartılan bir kriz kalmayacağını kaydetti.

Kaynak, şöyle devam etti:

'Depremi önleyebilir miyiz? Hayır. Ama deprem öncesince yapılarımızı depreme uygun hale getirebiliriz. Deprem sonrasında yükü paylaşabiliriz, yükü kaldırabiliriz. Türkiye insani zirvede taahhüt ettiği bütün destekleri yapmıştır. Hangi rakamı taahhüt etmişse onu yerine getirmiştir. Yemen büyükelçisi beni ziyaret etti. İnsani zirvede taahhüt edilen yardımların sadece Türkiye tarafından tamamlandığını söylüyor. Ama orada, 500 bin çocuk ilaçsızlıktan ve açlıktan ölümle burun buruna. Türkiye milli gelirinin önemli bir kısmını, binde 37'sini insani yardımlar için ayırdı ve harcadı. 2010 rakamlarına göre Türkiye dışında yaptığımız insani yardımların toplamı 3 milyar 200 milyon dolardır. Sadece gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bütçelerinin binde 37'sini eğer insani yardımlar için ayırmış olsalardı şimdi elimizde BM'nin Avrupa Birliğinin, Avrupa Komisyonu'nun, uluslararası yardım kuruluşlarının harcayabileceği 3 trilyon dolara yakın bir fon olacaktı.'

Veysi Kaynak, afetlerden sonrasının çok önemli olduğunu belirterek, önemli olanın ise afet öncesi hazırlıkları yapabilmek olduğunu anlattı.

Kaynak, afetin sadece deprem, sel, orman yangını olmadığını, dünyanın büyük bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu, meteorolojik verilere göre, 2039'a kadar dünyanın bazı yerlerinin büyük kuraklık yaşayacağını, bazılarının da büyük sel felaketleriyle karşı karşıya olacağını söyledi.

Bunların önlemlerinin şimdiden alınabileceğini, yağmur getirecek ormanların hayata geçirilebileceğini ifade eden Kaynak, 'Ama dünyanın en büyük felaketi, korkarım ki o güne doğru gidiyoruz. Çok büyük bir endişe duyuyorum. İnsanların, inançlarının, ırklarının, dillerinin, kültürlerinin, farklılıklarının çatışma sebebi olarak tahrik edilmesi.' dedi.

- Suriyeli mülteciler

'Biz düzen bozucu olmamalıyız' diyen Başbakan Yardımcısı Kaynak, insanların farklılığının körüklenerek oluşturulacak afeti kimsenin önleyemeyeceğini ifade etti.

Suriye'de yaşanan insanlık dramına değinen Kaynak, Suriye yönetimin; kendi insanının, hastanedeki hastaların, okuldaki çocukların, pazardaki kadınların tepesine bomba atan zalim kişinin yaptıkları sebebiyle bir medeniyetin yok edildiğini belirtti.

Kaynak, Suriyeli mülteciler konusunda şunları söyledi:

'Suriye köklü bir medeniyetin yaşandığı bir ülke. Suriye'de maalesef, 6 milyon insan ülkesini terk ettiler. Büyük dramlar yaşanıyor. Bu Suriyeli mültecilerin 3 milyonunu Türkiye kendi evinde misafir ediyor. 3 milyon Suriyeli'den İstanbul sokaklarını dolaştığınızda sokakta yatan, çöpten ekmek arayan kimseyi göremezsiniz. Çünkü onlar insan. Onlar, savaştan, bombadan, açlıktan kaçtılar. O kadınlar, o genç kızlar bir kötü muamele ile karşılaşmamak için kaçtılar. O insanlar göçtü ama insanlık göçmesin. 80 milyon insanımız, bu insanlar ev sahipliği yaptı. Suriye'de demokratik bir düzen kurulmasını istiyoruz. Bölünmemiş, parçalara ayrılmamış bir Suriye olarak bütünlüğünü koruyan bir Suriye yeniden hayata geçsin. Ve bir Suriye tarafından hayatın normale dönmesi için çalışmalar yapalım.'

Türkiye olarak Özgür Suriye Ordusu'nu destekleyerek 2 bin 200 kilometrekarelik toprak parçasının DEAŞ teröristlerinden temizlendiğini vurgulayan Kaynak, sözlerini şöyle tamamladı:

'Türkiye aslında kendi sınırlarına gelen tehlikeyi bertaraf etmek için yapmıştır. Hatırlayın o sınırlardan geçerek gelen DEAŞ teröristleri birçok canlı bomba eylemine katıldılar. Gaziantep'te düğün için bir araya gelen kadın ve çocukların arasında bomba patladı. Bomba patladığında, insanların kadın mı, erkek mi, Avrupalı mi değil mi, Müslüman mı yoksa başka bir dine mi mensup olduğuna bakılmadı. Felaket böyle bir şey. Çünkü felaket bütün insanlığın felaketidir. Radikalizme, ırkçılığa, mezhepçiliğe asla fırsat vermemeliyiz. Dünyanın muhtaç olduğu formül aslında İstanbul'da yaşanmıştır. Halen yaşanmaktadır. Bir arada yaşamak. Başkasının kültürüne, inancına, diline saygılı olmak. Başkalarının ibadet imkanlarını ortadan kaldırmamak. Eğer bu hoşgörü ortamını hep beraber yaşatamazsak, dünyanın geleceği ortam çok daha kötü olabilir. Moralleri bozmak için söylemedim. Bunları konuşursak, hep beraber çözebiliriz. Tekrar ediyorum. Yer ve gök insanlar yararlansın diye yaratılmıştır. Ama yer ve gökten yararlanmak için yer ve gökte bozgunculuk yapmamalıyız. O doğal düzene müdahale etmemeliyiz. Hepimiz insanız ve insan olarak hepimiz değerliyiz.'
Kaynak: AA