Bilecik'te ''Doğal Stratejik Kaynak Açıklaması Su'' Paneli

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahı: ''Su kaynaklarının azalmasında küresel iklim değişikliği etkilidir ancak nüfus artışı, su kaynaklarının yönetimindeki yanlış yaklaşımlar, yanlış tarımsal sulama, evsel, endüstriyel ve tarımsal kullanımda su israfı ve kirlilik gibi sebeplerle su kaynaklarımızı geri dönüşü olmayacak şekilde tüketiyoruz''

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahı, 'Su kaynaklarının azalmasında küresel iklim değişikliği etkilidir ancak nüfus artışı, su kaynaklarının yönetimindeki yanlış yaklaşımlar, yanlış tarımsal sulama, evsel, endüstriyel ve tarımsal kullanımda su israfı ve kirlilik gibi sebeplerle su kaynaklarımızı geri dönüşü olmayacak şekilde tüketiyoruz.'' dedi.

Prof. Dr. Ahı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen ''Doğal stratejik kaynak: su'' panelinde yaptığı konuşmada, dünyanın son dönemde su ve enerji konusu üzerinde durduğunu anlatarak, üçte ikisi sularla kaplı olan dünyada toplam kullanılabilir su miktarının binde 6 olduğunu ifade etti.

Ülkenin özellikle Ortadoğu ülkelerinde ''su zengini'' olarak nitelendiğini ancak bu yakıştırmanın doğru olmadığını belirten Prof. Dr. Ahı, şöyle konuştu:

''Geçmişten günümüze oldukça tartışılan bir soru; acaba su zengini miyiz? Sularımızı paylaştığımız dış ülkeler tarafından 'su zengini' olarak isimlendirilsek de aslında su zengini değiliz. Türkiye'nin toplam su kaynağı 112 milyar metreküp. Biz bugün itibarıyla bu kaynağın 46 milyar metrekübünü kullanabiliyoruz. Ülkelerin su varlıkları ölçülürken kişi başına düşen yıllık su miktarı göz önüne alınıyor. Bir ülkede kişi başına yıllık ortalama bin metreküpten az su düşüyor ise o ülkeyi 'su fakiri', bin veya iki bin metreküp su kaynağına sahip ise 'su kıtlığı çeken ülke', 8 bin ila 10 bin metreküp su düşüyor ise 'su zengini ülke' olarak isimlendiriyoruz. 1960 yılında Türkiye nüfusu 28 milyonken kişi başına ortalama 4 bin metreküp suya sahiptik. Ancak günümüzde bu ortalama bin 400 ila bin 500 metreküplere düştü. 2030'lu yıllarda bu oranın bin metreküpün altına düşeceğini öngörüyoruz.''

Ahı, sulak alanların kuruduğunu ve son 50 yılda bu alanların yarısının kaybedildiğinin altını çizerek, ''Sulak alanlarımız azalıyor ve bunun paralelinde kirleniyor. Kaynakları geliştirmek, birim sudan maksimum faydayı sağlamak, verimliliği arttırmak ve kaynakları korumak zorundayız. Su kaynaklarının azalmasında küresel iklim değişikliği etkilidir ancak nüfus artışı, su kaynaklarının yönetimindeki yanlış yaklaşımlar, yanlış tarımsal sulama, evsel, endüstriyel ve tarımsal kullanımda su israfı ve kirlilik gibi sebeplerle su kaynaklarımızı geri dönüşü olmayacak şekilde tüketiyoruz.' diye konuştu.

-Prof.Dr. Orta'nın konuşması

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta ise suyun, sıradan bir doğal kaynak olduğunu, doğal dengeyi sürdüren bir yaşam öğesinden çok her isteyenin her istediğinde ulaşabileceği bir kaynak olarak görüldüğünü anlattı.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ülkenin petrol ve fosfat yataklarının yüzde 100'ünü barındırdığını anlatan Prof. Dr. Orta, ''Bugün 5,5 milyon hektar olan sulama yatırımlarının 2 milyon hektarı bu bölgededir. Hidroelektrik üretim kapasitemizin yüzde 25'i bu bölgeden elde edilmektedir. Yani bu bölge, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geleceği için önemli bir sigortadır.' ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA