Neden Kaybetmekten Korkuyoruz?

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, insanların özellikle de ikili ilişkilerde çok sevdikleri kişileri hayatlarının belli dönemlerinde kaybetme korkusu yaşayabildiğini söyledi. Dr. Yavuz, “Kaybetme korkusu sevdikleri kişileri kaybetmekten, sahip olunan konumu kaybetmeye kadar, farklı alanlarda yaşanabilir. En büyük korkularımız arasında yer alan kaybetme korkusu, kontrol altına alındığında, olumlu ve insani bir duygu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu duyguda aşırıya kaçıp, hayatı zindana çevirecek dereceye ulaştığında mutlaka destek alınarak düzeltilmesi gerekmektedir. Tedavi edilmeyen bu tarz korkular daha ileriye giderek anksiyete bozukluğuna neden olabilmektedir. Yaşamda bireylerde başlayan bu korku, yaşamın tüm yönetim alanlarında görülür” diye konuştu.

Neden Kaybetmekten Korkuyoruz?
REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kaybetme korkusu nedir, kişileri nasıl etkiler, hayatı olumsuz etkilememesi için neler yapılabilir? konularında değerlendirmelerde bulundu.

Kaybetme korkusu nedir?

Kaybetme korkusunun; kişilerin sahip olduklarını kaybetmek istemedikleri zamanlarda yaşadıkları bir duygu olduğunu dile getiren Dr. Mehmet Yavuz, “İnsanların hayatları boyunca yaşadığı ve strese neden olabilen olgular arasında yer alır. Bu durumun kaynağı; sahip oldukları mutluluğu kaybetmek, yalnız kalmak istememek ve sevdikleri kişiden ayrı kalmak istenmemesi olabilir.

Bu duygu dozunda olduğu sürece, ilişkiye motive olmayı artırır. Ancak bu duyguda aşırıya kaçılması, takıntı haline getirilmesi yaşam kalitesini önemli ölçüde bozar ve mutlaka destek alınarak düzeltilmesi gerekir.

Bu durumda korkular, psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Örneğin kişilerde anksiyete bozukluğu, yoğun stres nedeniyle depresyon gelişebilir. Bunun nedenlerine inerek, sorunların kökünden giderilmesi gerekir” dedi.

Kaybetme korkusunun başlıca nedenleri

Kaybetme korkusunun en bilinen nedenleri arasında, anne ve baba tarafından yetiştirilme tarzının yer aldığını kaydeden Dr. Yavuz açıklamasını şöyle sürdürdü; “Çocukluk yıllarında hayatın tehlikelerle dolu olduğu ve dış çevreye güvenilmemesi gerektiği şeklinde yetiştirilen kişiler, insanlara güven duymamaya başlar. Bu durumdaki kişiler, anne ve babaya bağımlılık gelişmiş olabilir.

Kişilerde özgüven eksikliği gelişir, başkalarına bağımlı olarak yaşanmaya başlanması da, kişileri kaybetme korkusu yaşamalarına sebep olabilir. Bu düşüncelerin sürekli olarak kişide olması, ruh halini etkileyerek, obsesyonlara (takıntılara) dahi neden olabilir. Kaybetme korkusunu yaratan kişinin kendisidir. Bunu kabul ederek, bu duygudan korkmamak insanları bu durumdan kurtarmaya yardımcı olacaktır.

Kaybetme korkusuyla nasıl baş edilebilir?

Bunu çözebilmek için kişi öncelikle, kararlı bir tavır sergilemelidir.

Kişiler karşısındaki kişilerin hayatına müdahale etmeyi, onu değiştirmeye çalışmayı, kontrolü altına almayı bırakmalı, kendilerine odaklanmalıdır.

Kişi hayatına yeni aktiviteler eklemeli, kendine zaman ayırmayı alışkanlık haline getirmelidir.

Kaybetmekten korkulan kişiyle sürekli birlikte olmaktan kaçınılmalıdır.

Kişiler hayattaki en değerli varlıkların kendileri olduğunu, diğer kişilerin bundan sonra geldiğini unutmamalıdır.

Bu önerilere rağmen kaybetme korkusu devam ediyorsa, mutlaka bir uzmandan psikolojik destek alınmalıdır. “
Kaynak: İHA