'Suriye'de Savaşın İçinden İnsan Hikayeleri Anlatamadık'

Anadolu Ajansı muhabiri Doğan, Suriye'deki iç savaşta tanık olduğu insan hikayelerini 'Cuma Günü Uçmayan Kuş' adı altında romanlaştırdı Yazar Doğan: 'Savaşı anlatmak çok zor. Savaş sadece ölüm demek değil, kalanlar için de devam eden uzun ve sancılı bir süreç' 'Bu kitapla da hem insanların ruh hallerini hem de savaşın yıkıcılığı karşısındaki direnişlerini yansıtmaya çalıştım' 'Halep'te bir esir alınma olayına şahitlik etmiştim. Esir alınan askerin o anda dünyanın en aciz insanı olduğunu düşündüm. Saçlarının dibine kadar terlemişti. Onu esir alan da kendini o anda dünyanın en kudretli insanı gibi hissediyordu eminim. Yani savaşta duyguların en yalın hali görülüyor'

MUSA ALCAN - Yazar Samet Doğan, gazetecilerin 6 yıl boyunca Suriye'den katliam haberleri geçtiğini ancak savaşın içinden çok da insan hikayeleri anlatamadığını belirterek, 'Cuma Günü Uçmayan Kuş' romanında, küçük gibi görülen ve asla hatırlanmayacak insan hikayelerine yer verdiğini söyledi.

Anadolu Ajansı muhabiri Doğan, Suriye'deki iç savaşta tanık olduğu insan hikayelerini roman haline getirdi.

Ortadoğu'nun birçok bölgesinde görev yapan Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Suriye'de Arapça eğitimi aldığını, sonrasında ise Ortadoğu'da uzun yıllar savaş muhabirliği yaptığını söyledi.

Suriye'deki isyanların başlangıcından, silahlı devrim ayaklanmalarına kadar pek çok şeye şahit olduğunu ifade eden Doğan, bugün Ortadoğu'da yaşananları anlamak için bölge insanıyla yakın temas kurulması gerektiğini dile getirdi.

Doğan, Ortadoğu'da gördüğü olaylar karşısında çoğu zaman şaşkına döndüğünü belirterek, 'Savaşı anlatmak çok zor. Savaş sadece ölüm demek değil, kalanlar için de devam eden uzun ve sancılı bir süreç. Videolarda izlediğimiz birkaç dakikalık görüntüyle ya da bir fotoğrafla anlamak çok mümkün değil. Bu romanda o görüntülerden veya fotoğrafın çekildiği o andan sonra yaşananları da anlatmayı istedim.' diye konuştu.

- 'Bu trajedileri anlatmakta yetersiz kalındı'

Uzun zamandır edebiyatla da ilgilendiğini aktaran Doğan, 'Edebiyat, insanı tanımadaki en iyi araçlardan biri. Bunun yanı sıra roman türü, bir gözlem kitabı veya belgesel tarzında gazeteci kitaplarına göre, insan hayatına dair daha derinlikli izleri aktarmaya fırsat veriyor. Bu kitapla da hem insanların ruh hallerini hem de savaşın yıkıcılığı karşısındaki direnişlerini yansıtmaya çalıştım.' ifadelerini kullandı.

Ortadoğu'da gazetecilik yaparken yaşadıklarını not alan Doğan, 2013'te yazmaya karar verdiği kitabın, iki yıllık bir yazım sürecinin ardından son halini aldığını belirtti.

Doğan, çok taraflı bir savaş ortamında gazeteciliğin farklı bir boyut kazandığına vurgu yaparak, şöyle devam etti:

'Biz gazeteciler 6 yıl boyunca Suriye'den katliam haberleri geçtik ama savaşın içinden insan hikayeleri anlatamadık. Terörizmi konuştuk veya uluslararası güçleri konu edindik. Oradaki insanlar, birçok kişi için sadece haber malzemesiydi. Ben de bu romanda, küçük gibi görülen ve asla hatırlanmayacak insan hikayelerini anlattım.'

Kültür-sanat faaliyetleriyle, birçok kesime kolayca ulaşabileceğine dikkati çeken Doğan, 'Sinema, edebiyat, müzik gibi alanlar, derdinizi en etkili şekilde anlatabileceğiniz mecralar. Ne yazık ki Suriye'deki katliamları ve acıları dünyaya anlatmakta, kültür sanat dünyası çok başarısız. Savaşın gidişatı içerisinde 'Aylan bebek' gibi, insanları sarsan birçok olay dünya kamuoyunun gündemine geldi. Bu trajedileri belgesel dışında sinema, dizi veya roman yoluyla anlatmakta ise yetersiz kalındı.'

Doğan, romanın uzun yıllar okunabilecek, etkisini ilerleyen zamanlarda da kaybetmeyecek bir tür olduğunu aktararak, yeni nesillerin, Suriye'de tam olarak ne olduğunu anlamak için içerisinde şahitlikleri de barındıran bu tür eserlere yöneleceğini söyledi.

- ''Cuma günü uçmayan kuş hangisidir?' sorusunun cevabı çok ürküttü'

Ateş hattındaki insanların psikolojisinin de anlaşılması gerektiğine değinen Doğan, Profil Yayınları etiketiyle çıkan kitapta, okuyucunun normal hayatları olan insanların bir devrimciye dönüşümüne şahit olacağını dile getirdi.

Samet Doğan, Suriye kültürüne ve insanına dair tespitlerini eklediği romanda, Suriye'deki savaşın iki yüzüne de dikkat çekmeye çalıştığını, DEAŞ'a da başkent Şam'da yaşananlara da yer verdiğini anlattı.

Romanın büyük kısmının gerçek hikayelere dayandığına işaret eden Doğan, 'İnsanların sevdiklerini ve topraklarını korumaya çalışması, varil bombaları, esir alınan asker psikolojisi ve radikal gruplar içerisindeki yabancı militanların tutumlarına kadar pek çok şey var kitapta. Halep'te bir esir alınma olayına şahitlik etmiştim. Esir alınan askerin o anda dünyanın en aciz insanı olduğunu düşündüm. Saçlarının dibine kadar terlemişti. Onu esir alan da kendini o anda dünyanın en kudretli insanı gibi hissediyordu eminim. Yani savaşta duyguların en yalın hali görülüyor.' sözlerine yer verdi.

Doğan, kitaba 'Cuma Günü Uçmayan Kuş' adını verme sebebini ise şöyle anlattı:

'Sınırdan Suriye'ye geçerken sınır köyünde bir evde misafir olduk. Evdeki yaşlı bir amcayla muhabbet ettik. Bir süre sonra, 'Sana bir soru soracağım. Söyle bakalım, cuma günü uçmayan kuş hangisidir?' dedi. Uzunca düşündüm ama cevabını bulamadım. Oysa çok basit bir cevabı varmış ama bir perşembe gecesiydi ve cevap beni çok ürkütmüştü. Korku ve endişe içerisinde sınırı geçmek için beklediğim o evde böyle bir soruyla cevabı çok tuhaf gelmişti. O cevaptan sonra o coğrafyaya bakış açım tamamen değişti. Sorunun cevabı tabii ki kitapta.'
Kaynak: AA