Darbe Girişiminde Orgeneral Başoğlu'nun Kaçırılmasına İlişkin İddianame (3)

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında kaçırılan eski EDOK Komutanı Başoğlu'nun beyanı: 'Saat 22.05 sıralarında kapı sert şekilde çaldı. Kapıyı açınca gördüğüm Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Uğur Karaca, 'Acele edin komutanım, Genelkurmay Başkanı konutunda sizi bekliyor' dedi'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında kaçırılmasına ilişkin 12 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede 'müşteki' olarak ifadesi aktarılan eski Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) emekli Orgeneral Kamil Başoğlu, 15 Temmuz 2016 gecesi yanında iki subayla gelen şüpheli eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Uğur Karaca'nın 'Acele edin komutanım, Genelkurmay Başkanı konutunda sizi bekliyor.' sözleriyle evinden alındığını bildirdi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Başoğlu'nun savcılık ifadesi nakledildi.

Buna göre Başoğlu, darbe girişimi günü Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ile İzmir Maltepe Askeri Lisesinin mezuniyet törenine katıldıklarını, İzmir'den saat 18.00 sıralarında uçakla döndükten sonra 20.30'a kadar karargahta çalışmayı sürdürdüğünü söyledi.

Çankaya'daki ikametgahına geçtikten sonra televizyon izlerken uçak sesleri duymaya başladığını, terör örgütü DEAŞ saldırısı ihtimalini düşündüğünü anlatan Başoğlu, saat 22.05 sıralarında kapının sert şekilde çalınması üzerine eşi ve kızıyla birlikte kapıya doğru koştuklarını ifade etti.

Kapıyı açınca karşısında eğitim elbiseli halde gördüğü Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Uğur Karaca'nın 'Acele edin komutanım, Genelkurmay Başkanı konutunda sizi bekliyor.' dediğini aktaran Başoğlu, 'Çok kısa bir süre verin. Üzerimi değiştirip şortun yerine eşofman, terliğin yerine de spor ayakkabısı giyeyim.' dediğini, bunu söyleyince sertleşmeye başlayan Karaca'nın 'Komutanım zamanımız yok, talimatlarımıza uyun. Genelkurmay Başkanımız acil şekilde sizi bekliyor. Bu aynı zamanda sizin emniyetiniz için.' dediğini bildirdi.

Bu konuşma esnasında bulunan iki subaydan birinin şüphelilerden eğitim elbiseli Kurmay Binbaşı Yavuz Sezer, diğerinin ise Muhafız Alayından eğitim elbiseli bir üsteğmen olduğunu belirten Başoğlu, şortlu, tişörtlü ve terlikli vaziyette iteklenerek bekleyen ambulansa bindirildiğini beyan etti.

Başoğlu, burada ellerini arkadan koli bandıyla bağladıklarını, gözlüğünü aldıklarını, kafasına haki renk fanila geçirdiklerini bildirerek, gözlüklerini çıkardıklarında göremeyeceğini söyleyince 'Zaten buna ihtiyacın olmayacak.' denildiğini ifade etti.

-'Kamil, sen misin?'

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının ambulansıyla götürüldüğü yerin, uçakların inip kalkma seslerinden Akıncı 4. Ana Jet Üssü olduğunu tahmin ettiğini belirten Başoğlu, buraya varınca iki kişinin kollarına girerek kendisini bir odaya kadar götürdüklerini anlattı.

Başoğlu, şu beyanı verdi:

'Bir odada sandalyeye oturttular, kafama siyah kukuleta gibi bir şey geçirdiler, ağzımı bantladılar, ayaklarımı plastik kelepçe ile bağladılar. Bu esnada, bulunduğum yerde benden başka bir kişinin daha olduğunu hissettim. O kişi de benim gibi sandalyede oturup, oflayıp pufluyordu. Beni getiren iki kişi karşımızda duruyordu. 'Gözlüğümü getirdiniz mi?' diye sorduğumda, yanımdaki kişi beni sesimden tanıyarak 'Kamil yanımdaki kişi sen misin?' diye sordu. Bunun üzerine Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi ile konuşmaya başladım. Onun da ağzında bant vardı. Bantlar dille ıslandığında yapışkanlar çözüldüğü için bant açılıyordu. Sabaha kadar o şekilde sandalyede oturarak konuştuk. Başımızda duran üsteğmen pek müdahalede bulunmadı.'

Başoğlu, Mendi ile üsteğmene evli olup olmadığını sorduklarını, evli olduğunu belirtince nasihatta bulunmaya başladıklarını, bu işin sonu olmayacağını ve derhal vazgeçmeleri gerektiğini söylediklerini anlatan Başoğlu, elleri arkadan bağlı olduğundan omuzlarının çok ağrıdığını beyan etmesi üzerine ellerinin önden kelepçelendiğini, ağrısının yarım saat kadar sonra tekrar başlaması sonrasında bu defa ellerinin sandalyenin iki yanına kelepçelendiğini anlattı.

Uykusunun geldiğini, başını duvara dayadığını, üşümeye başladığı için üzerine bir şey istediğini, 20-30 dakika sonra monta benzer bir şeyi omzuna koyduklarını, yere de bir şeyler sererek, 'İsterseniz yerde uzanabilirsiniz' dediklerini kaydeden Başoğlu, yere uzandıklarını ve yaklaşık 2 saat yarı uykulu vaziyette Mendi ile beraber kaldıklarını ifade etti.

Sorması üzerine Mendi'den saatin 08.40 civarında olduğunu öğrendiğini, tekrar lavaboya gitmek istediğini bildiren Başoğlu, bu sırada kendilerini bekleyenlerin değiştiğini fark ettiklerini, yeni gelenlerin daha sakin ve yumuşak davrandıklarını, kafalarındaki kukuletalarının gözlerine doğru kaldırmalarına izin verdiklerini kaydetti.

İstemesi üzerine bekleyen kişinin gözlüğünü kendisine getirdiğini söyleyen Başoğlu, tuvalete giden Mendi'nin de döndüğünde, başlarında duran jandarmanın kendisine saygı duyduğunu ifade ettiğini ve saygılı davrandığını bildirdiğini anlattı.

Kahvaltı getirildiğini, bulundukları yer zifiri karanlık olduğundan aydınlık bir yere geçmek istediklerini, sığınağın kapısı açılarak, ormancı masası üzerine konan kahvaltılarını yaptıklarını kaydeden Başoğlu, kahvaltı bittiğinde, saat 09.00 sıralarında bombalar piste yağmaya başladığından emniyetli olması için sığınağın içerisinde bir banka oturtulduklarını belirtti.

- 'Ben sizi nasıl böyle koruyamadım'

Başoğlu, bu sırada aşağından da makinalı tüfek seslerini duyduğunu, saat 10.00 civarında ismini Cumali diye hatırladığı şahsın yanlarına gelerek artık yukarıya ateş etmeyeceklerini, muhtemelen bu işin sona ermek üzere olduğunu söylediğini ve 'Komutanım hakkınızı helal edin. Sizi buradan çıkartacağım.' dediğini bildirdi.

Dışarıya çıkar çıkmaz Mendi'nin aracı ve koruma astsubayını gördüklerini, koruma astsubayının ellerinin kelepçeyle bağlı olduğunu kaydeden Başoğlu, koruma astsubayının kendilerini görünce hemen Mendi'nin önüne geçip 'Komutanım size sıkılacak kurşunu önleyeceğim. Ben sizi nasıl böyle koruyamadım?' diye ağlamaya başladığını ve Mendi'nin eline kapanarak, öpmeye kalkıştığını anlattı.

Koruma astsubayının 'Komutanım size sıkacaklar' dediğini, o esnada arabanın ön tarafında iki sivil giyimli personel gördüğünü söyleyen Başoğlu, arabanın arkasına bindiklerini, şoför mahalline Cumali diye hatırladığı kişinin, onun yanına da koruma astsubayının oturduğunu ifade etti.

Bir süre gittikten sonra 'Cumali'nin 'Siz önden gidin, ben aracımla sizi arkadan takip edeceğim' sözleri üzerine Mendi'nin koruma astsubayının şoför koltuğuna geçtiğini bildiren Başoğlu, nizamiyeden çıkınca 200 metre ilerlediklerinde sivil polislerle görüştüklerini, polislerin şehit verdiklerini öğrendiklerini kaydetti.

Başoğlu, sorumlulardan şikayetçi olduğunu bildirerek, 'Bunu yapan ve alet olanlar en ağır şekilde cezalandırılsın.' beyanını verdi.

- Başoğlu'nun yeri telefonla sorulmuş

İddianameye göre, Başoğlu'nun Koruma Astsubayı Vahit Kucaklı da 7 Şubat 2017'de alınan ifadesinde, 15 Temmuz akşamı komutanı konutuna bıraktıktan sonra evine geçtiğini bildirdi.

Tahminen saat 21.30'da kendilerine tahsis edilen resmi cep telefonu hattından, şüphelilerden eski Kara Kuvvetleri Komutanı Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy'un aradığını belirten Kucaklı, Altınsoy'un kendisine 'Vahit Başçavuşum, komutan nerede?' diye sorduğunu aktardı.

'Hayırdır, bu saatte niye arıyorsunuz?' dediği Altınsoy'un, 'Komutan görüşecek, ona tekmil vereceğim.' dediğini ifade eden Kucaklı, 'Ben de komutanı istirahat için bıraktığımı, konutunda olduğunu söyledim. Bu şekilde telefonu kapattı.' bilgisini verdi.

(Bitti)
Kaynak: AA