'Kadınlar Egemenlik Hakkını Kullanmak İçin Siyasette Olmalı'

Türkiye’de geçmiş dönemlerde bakanlık yapan kadın siyasetçiler, daha çok kadının siyasette görev alması noktasında deneyimlerini paylaştılar. Kadın siyasetçiler, “Egemenlik bir ulusun ise bu ulusun yarısını oluşturan kadınlar egemenlik hakkını kullanmak için siyasette olmalı. Demokrasi için, barış için siyasette olmalı” görüşünde birleşti.

'Kadınlar Egemenlik Hakkını Kullanmak İçin Siyasette Olmalı'
İçel Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), MTSO AB Bilgi Merkezi ve İçel Kent Konseyi işbirliğinde, AB Türkiye Delegasyonu desteği ile ‘Avrupa Birliği Yolunda Kadın ve Siyaset’ konulu panel düzenlendi.

İki oturumda tamamlanan panelde, erkek egemen siyasi hayat içinde kadının ayakta kalma mücadelesi ve başarıya gidecek yolda atılması gereken adımlar konuşuldu.

Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Avrupa Takımı Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı’nın moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumun panelistleri Türkiye’nin seçilmiş ilk Kadın Bakanı ve İlk Kadın Hükümet Sözcüsü Dr. İmren Aykut, Türkiye’nin İlk Kadın Çevre Bakanı ve İlk Kadın Turizm Bakanı Işılay Saygın ile Estonya Büyükelçisi Marin Mottus oldu. Siyasete, kariyerlerine nasıl başladıklarını ve kadın olarak bu yolda hangi zorluklarla karşılaştıklarını anlatan panelistler ardından görev süreleri boyunca kadınlar adına hangi çalışmaları yürüttükleri hakkında bilgi verdi.

Aykut: “Önümde çok engel vardı. İstediğim kadar başarılı olamadım”

Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş ilk kadın bakanı ve ilk hükümet sözcüsü İmren Aykut, siyasete adım atarak ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunmak istediğini ve elini taşın altına koyduğunu söyledi.

Kadın siyasetçi olarak yaşadığı zorlukları ve verdiği mücadeleleri anlatan Aykut, “Ancak istediğim kadar başarılı olamadım. Çünkü önümde çok engel vardı. Buyurun hanımefendi diyen yoktu. Sürekli önüme duvar örmeye çalıştılar. Kabinede tek kadın olmama rağmen bana tahammülleri yoktu. Ne yapsak da kaçırsak yaklaşımı hakimdi. Aleyhime konuşmayan bir kişi bile yoktu. Ben de sonunda çareyi halka inmekte buldum. Tek tek, kapı kapı dolaşıp kendimi anlattım. Köylere kadar indim ve halkın desteğini alarak başarıya ulaştım” dedi.

Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nü kurduğunu da belirten Aykut, genel müdürlüğün kadınların işlerini kolaylaştırmaya büyük katkıları olduğunu söyledi.



Saygın: “Kadınlarımız pes etmeyip mutlaka politikaya girmeli”

Türkiye’nin ilk kadın Çevre Bakanı ve Turizm Bakanı Işılay Saygın ise babasının desteği ile siyasete belediye başkanı olarak adım attığını anlattı. 25 yaşında genç bir kızken belediye başkanı seçildiğini ifade eden Saygın, yaşadığı zorlukları paylaştı. Saygın, “Kadınlarımız pes etmeyip mutlaka politikaya girmeli. Karar alma mekanizmasındaki kadın sayımız artmalı. Yalnızca siyasette değil, kadın genel müdür ya da kadın müsteşar sayımız da yeterli değil. İki tane kadın valimiz var. Hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız” diye konuştu.

Bakanlığı döneminde 100’ün üzerinde STK ile birlikte eğitim, sağlık, istihdam ve hukuk komisyonları kurdukların bilgisini veren Saygın, bu komisyonlarla “Kadının Kimliğinin Korunması Yasası” ile “Ailenin Korunması Yasası” gibi önemli yasalar çıkardıklarını ifade etti.

Saygın, “Özellikle Ailenin Kimliğinin Korunması Yasası’nı komisyondan geçirirken çok zorlandık. Bu yasayı hazırlarken tüm dünyadaki kadına yönelik şiddet yasalarını araştırmıştık. Yasayı hazırlayıp komisyona getirdik. Bazı kişiler, ‘karısı değil mi, döver de sever de biz mi karışacağız’ demeye başladı.

Bunun üzerine komisyondan geçmedi ve ben istifa ettim. Sonrasında bu yasa da geçti ama çok zorlu bir süreçti” şeklinde konuştu.

Mottus: “Kimse kadınlar adına karar vermemeli”

Estonya Büyükelçisi Marin Mottus da Türkiye ve Estonya Cumhuriyetlerinin tarihi benzerliklerine dikkat çekti. Her iki cumhuriyetin kuruluşunda da vizyoner bir görüş sergilendiğini vurgulayan Mottus, “Eğer başarılı bir toplum oluşturmak istiyorsanız yarısını çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmanız yetmez. Her iki ülke de kuruluşunda bu bakış açısı ile hareket etmiş” ifadelerini kullandı.

Geçen yıl Estonya tarihinde ilk kez bir kadın cumhurbaşkanı seçildiğini bildiren Mottus, “Buna çok sevindik ama bir kadın cumhurbaşkanının yalnızca kadın sorunları ile ilgileneceğinin düşünülmesi bizleri şaşırttı. Çünkü bu cumhurbaşkanı yalnızca kadınların değil, tüm toplumun cumhurbaşkanıydı. Meclisimizin 4’te 1’ini kadınlar temsil ediyor olmasına rağmen, bu zihniyette bazı kişilerin ortaya çıkması bizi çok şaşırtmıştı” değerlendirmesini yaptı.

Kadın haklarının desteklenmesinin sadece iş hayatı ya da aile içinde değil, her alanda önemli olduğunu vurgulayan Mottus, kadın haklarının kadınların kendi kararlarını alabilmesi için önem taşıdığının altını çizdi. Kadının kaç çocuğunun olacağına ya da kariyerine kendisinin karar vermesi gerektiğini kaydeden Mottus, “Son 10 yılda kadınların güçlü pozisyonlara erişimi hızlandı. Doğru hedefte, doğru yolda olduğumuzu söyleyebilirim ama yapılması gereken çok çalışma var” dedi.

Alpago: “Barış ve demokrasi için kadın siyasette olmalı”

Moderatörlüğünü Spiker Gülgün Feyman Budak’ın yaptığı ikinci oturumun konuşmacıları ise eski bakanlar Ayfer Yılmaz ve Zehra Önay Alpago ile 23. Dönem İzmir Milletvekili Dr. Şenol Bal oldu.

Eski Devlet Bakanı Alpago, siyasette kişisel olarak yolunu kesmek isteyen erkek siyasetçilerle karşılaşmadığını ama kendisinin karşılaşmamasının Türkiye’de bu tür olayların yaşanmadığı anlamı taşımayacağını söyledi.

Alpago, “Kadınlar mutlaka siyasette olmalı, çünkü dünya nüfusunun yarısını oluşturuyoruz. Dünyanın kalan nüfusunu da biz dünyaya getiriyoruz. Bu nedenle geleceğe dair söz sahibi olmalıyız. Egemenlik bir ulusun ise yarısını oluşturan kadınlar egemenlik hakkını kullanmak için siyasette olmalı. Demokrasi için, barış için siyasette olmalı. Kadın, çocuğu ölmesin, öldürülmesin ister. Hiçbir dünya savaşı kararı altında kadınların imzası yoktur. Erkeklerin imzası ile kadınlar dul kalmıştır, yetim kalmıştır, acı çekmiştir. Ülke barışı için de dünya barışı için de kadınlar siyasette olmalı” diye konuştu.

Türkiye’nin seçme ve seçilme hakkını erken kazanmasına rağmen kadının siyasetteki temsiline göre 144 ülke içinde 131’inci sırada olduğuna dikkat çeken Alpago, Bulgaristan’ın ise küçük bir ülke olmasına rağmen, kadın bakan sayısı bakımından dünya birincisi olduğunu belirtti.

Türkiye’nin artık ataerkil kültürden kurtulması gerektiğini vurgulayan Alpago, partilerin fermuar sistemi getirip bir kadın bir erkek aday göstermesi gerektiğini söyledi.

Kadınlara da seslenen Alpago, sözlerini şöyle tamamladı: “Siyasette birbirimizi desteklemeliyiz, birbirimizin eteğinden çekmemeliyiz. Erkek gibi bir kadın değil, kadın duyarlılığıyla hareket etmeliyiz. Kadın ve erkeğin biyolojik farkını hayatın her aşamasında bir üstünlük sebebi saymamak gerektiğini kadın ve erkek birlikte söyleyebilmeliyiz.”

Yılmaz: “Kadın gücü göz ardı edilmemeli”

Eski bakanlardan Ayfer Yılmaz da IMF’nin 2015 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir rapor hazırladığını kaydederek, şunları söyledi: “Raporda kadının ekonomiye katkıda bulunmadığı ülkelerdeki ekonomik kayıpları hesaplanmış. Kadın ekonomiye dahil edilmeyince dünya genelinde oluşturulan ekonomik değerin yüzde 30’unun kaybedildiği ortaya çıkmış. Türkiye özelinde bakıldığında yüzde 25 kayıp yaşandığı görülüyor. Yani 800 milyar dolarlık gayri safi yurtiçi hasıla var ve kadınlar ekonomiye girmediği için 200 milyar dolar kaybedilmiş. Bu rakamı da kazandığımızı düşünelim, bugünkü sorunlarla karşı karşıya olur muyduk? İşte göz ardı edilen kadının gücü bu.”

Kadının adalet için, menfaatleri için, kendisine ve ülkesine daha çok fayda sağlaması için siyaset yapması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, kadının karar alma mekanizmalarında daha çok yer alması, toplumda birlikte yaşayabilmenin kurallarının yeniden yazılması gerektiğini söyledi.



Bal: “Kadının siyasette olması için kadın kolları olmamalı”

23. Dönem Milletvekili Dr. Şenol Bal ise kadının siyasette bulunmasının gereklerini şöyle anlattı: “Kadınla erkeğin hayata bakış açıları ayrı olduğu için kadın siyasette olmalı. Kadınlar duygusal zekaya sahipler ve bu yönlerini kullanmalılar. Kadınlar problem çözücü, daha detaycılar, bu nedenle olmalılar. Aynı zamanda empati kurabiliyorlar ve daha hoşgörülüler ve mazlumun yanındalar. Daha barışçıl bir yapıda oldukları için siyasette olmalılar.”

Ancak kadının yeterince siyasete katılamadığına dikkat çeken Bal, kadının siyasette olması için kadın kolları olmaması gerektiğini savundu. Kadına yönelik şiddetin toplumun önemli bir yarası olduğuna işaret eden Bal, “Ekim ayında ülkemizde 40 kadın öldürülmüş. 2016’da 328 kadın, 2017 yılı Ekim ayına kadar 339 kadın öldürülmüş. 27 çocuk da Ekim ayında annesiz kalmış. 3’ü engelli olmak üzere 25 kadına cinsel istismarda bulunulmuş. Ülkemizin gerçeği bu olmamalı” dedi.

Türkiye’de 21’inci yüzyılda halen 25 yaş üzerindeki kadınların yüzde 9’unun okur yazar olmadığını dile getiren Bal, istihdam oranının da yüzde 27,5 olduğunu söyledi.

Kadının siyasette daha fazla yer alması için kadın kotası getirilmesi gerektiğini dile getiren Bal, yalnızca siyasette değil, karar alma mekanizmalarında da kadın sayısının artması gerektiğini anlattı. Bal, “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde kadın erkek kimliği olmaz, insan kimliğimizle yer almalıyız” diye konuştu.

Kaynak: İHA