Tezhip Ustaları Kolay Yetişmiyor

Tezhip sanatçıları Nilüfer Kurfeyz ve Selim Sağlam, Osmanlı’dan günümüze tezhip sanatını anlattı. Nilüfer Kurfeyz, tezhip ustalarının kolay yetişmediğini söyledi.

Tezhip Ustaları Kolay Yetişmiyor
Tezhip sanatçısı Selim Sağlam, tezhibin aslen bir kitap sanatı olduğunun altını çizerek, "Kelime anlamıyla altınlama manasına gelir. Sadece altınla yapılan işleri ifade etmiyor. Altının yanı sıra çeşitli boyalar kullanılarak klasik motiflerle icra edilen bir bezeme çeşidi. Eskiden saraylarda en güzel haliyle icra edilirmiş. Saraylarda nakkaşhaneler varmış. Bu sanat nakkaşhanelerde icra edilirmiş. Kalfalar, ustalar hep bir arada çalışırlarmış. Bunlar kadrolularmış. Tezhip sanatının asıl motivasyonu da Kuran-ı Kerim’in, Hadis-i şeriflerin en güzel şekilde süslenme arzusudur" dedi.

Nilüfer Kurfeyz de, tezhip sanatını, Türkler’in Orta Asya’dan getirdiklerini belirterek, "Bol altın kullanarak, Türk hat sanatının seçkin örneklerini, daha ihtişamlı göstermek çabasıyla, süsleyerek, bu sanatı ölümsüz kılmışlardır. Anadolu Selçuklu’ları, Anadolu Beylik’leri ve nihayet Osmanlılar eliyle, bir saray sanatı haline gelmiş, adeta şiirsel bir anlatım kazanmıştır" dedi.

Geçmişte olduğu gibi tezhibe meraklı çok büyük kitle olduğunun altını çizen Kurfeyz, "Geçmişte saray himayesinde gelişen ve bugüne gelen Anadolu Selçuklular döneminden günümüze kadar gelen tezhip sanatı günümüzde de çok büyük teveccüh görüyor. Çok güzel çalışmalar yapılıyor. Günümüzde bu konuyu çok merak eden bir öğrenci kitlesi var. Bir tezhip ustasının yetişmesi çok uzun süre alıyor. Kurslarda yetişen 2-3 yıllık öğrencilerin tezhip ustası olması zor. Ömrünü adaması gerekiyor" dedi.

Kurfeyz, "Tezhip kelimesin tam karşılığı altınlama olmasına karşın, tezhip yalnız altınla yapılan işleri ifade etmez. Altının yanı sıra, boya da kullanarak, hat levhalarında, fermanlarda, hatta deri ve ahşap üzerinde, geleneksel motiflerimizin uygulandığı tezyinattır. Kısaca tezhib, emek, incelik ve ustalıkla örülmüş bir sanattır ve insan iradesi üzerinde, çok önemli bir öğretmendir. Ama altın, yine de bu sanatın olmazsa olmazlarındandır ve pek çok teknikle kullanılarak bu eşsiz sanatı tam bir görsel şölene çevirmektedir. Bir başka anlatımla bu sanatın cazibe noktasıdır. Türk tezhip sanatçıları yüzyıllar boyunca altın ve laciverti bir arada kullanarak, izleyenler üzerinde sarsıcı bir etki bırakmışlardır. Zira bu iki rengin bir arada kullanılmasının, sembolik bir ifade taşıdığına inanılmışdır. Laciverdin göğü ve sonsuzluğu, altının ise ışığı ve güneşi temsil ettiği inancı, tam da, İslam felsefesi ile uyum gösteren bir çizgidedir. Tezhip’de ağırlıklı olarak kullanılan bu iki rengin yanı sıra, turkuvaz ve mavinin diğer tonları ile, bordo ve siyah çokça kullanılmıştır. Eserlerde kimi zaman zıt, kimi zaman uyumlu renkler bir araya getirilerek, farklı anlatımlar denenmiştir. Sanatta güzellikler ayrıntılarda gizlidir. Tezhibin de ayrıntıların sanatı olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım olacaktır. Sanatçıya düşense, hem renkte, hem desende, ahengi yakalamaktır. Klasik dönemlerin etkileyici bütünlüğü ise, her zaman referansımız olmalıdır Çok hassas çalışmalarla hazırlanan kompozisyonlar, aherlenen kağıtlara aktarılıp önce altınlanarak sonra, altınlar mührelenip(altınları parlatan cilalı akik, firuze vs. taşı), parlatılıp tahrirlenmeye (kontürleme), hazır hale getirilerek, boyama aşamasına geçilmesi izlenen klasik yöntemdir. Bu kompozisyonlarda, izlenen kurallar, yüzyıllar boyunca bizlere yol göstermiştir. Kullanılan ana motifler, hatailerin(stilize çiçek motifleri), Rumilerin(stilize hayvan motifleri) ve bulutların, birbirlerinin yollarına müdahale etmeden kendi çizgilerinde ilerleyerek, bir bütün oluşturmaları, bu sanatın özünü ve felsefesini daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Sanki çok karmaşıkmış ifadesi uyandıran bu kompozisyonlarda, kainatın düzenini farkedebiliriz. Dolayısı ile tezhip eserlerinin seyri bir seferlik değildir. Her bir seyir yeni bir keşfi getirir" diye konuştu.

Kaynak: İHA