İMÜ'de Kudüs Paneli

İNSAMER Genel Koordinatörü Dağ: '1945'e kadar olan dönemde modern Ortadoğu düzenlemeler açısından birinci evresini yaşandı. Osmanlı'dan geride kalan bu coğrafya yeniden düzenlendi. Sonuçta Ortadoğu'daki sömürgeciliğin birinci aşamasında devletçikler oluşturuldu. Bu dönemde Kudüs ve Filistin İngiliz işgalcilere kaldı' Filistin Eğitim Derneği Başkanı Naim: 'Mescidi Aksa'ın etrafında 63'ten fazla sinagog inşa ettiler. Müslümanlar ile Hristiyanlara ait eserleri kendilerine atfediyorlar. Müslüman mezarlığını yıkarak Yahudi sembolleriyle buralara bile el koyuyorlar'

İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Genel Koordinatörü Dr. Ahmet Emin Dağ, "1945'e kadar olan dönemde modern Ortadoğu düzenlemeler açısından birinci evresini yaşandı. Osmanlı'dan geride kalan bu coğrafya yeniden düzenlendi. Sonuçta Ortadoğu'daki sömürgeciliğin birinci aşamasında devletçikler oluşturuldu. Bu dönemde Kudüs ve Filistin İngiliz işgalcilere kaldı." dedi.

Dağ, İstanbul Medeniyet Üniversitesinde (İMÜ) düzenlenen Kudüs konulu paneldeki konuşmasında Kudüs ve Filistin'in sistematik olarak Müslümanların elinden alındığını dile getirerek, 1917'den bugüne Kudüs ve Filistin'deki değişimleri aktardı.

Dağ, son Kudüs kararının ardından Ortadoğu'da emperyalizmin yeni bir evreye girdiğini ifade ederek, "Osmanlı 1918'de Mondros'la beraber Ortadoğu ile tüm bağını kopardı. 1945'e kadar olan dönemde modern Ortadoğu düzenlemeler açısından birinci evresini yaşandı. Osmanlı'dan geride kalan bu coğrafya yeniden düzenlendi. Sonuçta Orta Doğu'daki sömürgeciliğin birinci aşamasında devletçikler oluşturuldu. Bu dönemde Kudüs ve Filistin İngiliz işgalcilere kaldı. Bu dönemde siyonistler ve İngilizler açısından en önemli kazanım bölgede yeterli miktarda Yahudi topluluğunu oluşturulmasıydı. Nüfusun yüzde 50'si sürülürken yerlerine Yahudiler yerleştirildi. Batı ve Doğu Kudüs kavramları da bu dönemde oluşturuldu." diye konuştu.

Ortadoğu, Kudüs'teki ikinci evrenin 1945'te başladığını dile getiren Dağ, şöyle devam etti:

"Asıl kırılmalar bu dönemde başladı. Birinci evreden sonra 1948'de siyonist rejim kendini tarih karşısına çıkardı. Uluslararası bir tiyatro sergilendi ve İsrail denilen devlet kuruldu. Bu evrede Batı Kudüs resmi olarak da tamamen Yahudilere verildi. Fiili durum resmiyet kazandı. Bu dönemde Filistinliler ve Arap ülkeleri boş durmadı. Savaş ilan ettiler. Arap ülkeleri denilen güç içinde 30 bin gönüllü insan vardı. 95 Yahudi militana karşı 30 bin gönüllü Arap'tan bahsediyoruz. 1948'de yaşanan ve savaş denilen bu. Kudüs'le ilgili ikinci kısım da 1967'de savaş denilen durumdu. Siyonist rejimin kendisine saldırma ihtimali olan devletlere karşı yaptığı sınır ötesi operasyondu. Onlarca Arap devleti ve karşılarında İsrail varmış gibi anlatılan bu mit doğru değil. Sınır ötesi operasyondan sonra İsrail Kudüs'ün doğusunu da eline geçirdi."

Dağ, İsrail'in söz konusu dönemde Doğu Kudüs'ü de Yahudilerin yerleşimine açtığını anımsatarak, fiili işgalin hiçbir zaman eleştiri konusu olmadığını kaydetti.

Filistin Eğitim Derneği Başkanı Muin Naim Yahudilerin Kudüs'ün sınırlarını genişlettiğini, yeni alanlara yerleştiklerini ve zamanla Filistinlilerin azınlık durumuna düşürüldüğünü söyledi.

Bu planın 1948'den önce başladığını anlatan Naim, "Askeri ve stratejik yerler özel bölge ilan edildi. Buralardaki Filistinlilerin yerleri ellerinden alındı. Filistinlilerin elinde kalan yerlerde altyapısı çökertilerek yerlerini terk etmeye zorlanıyorlar. Filistinli mahalleler arasında iletişim ve ulaşım kesilmek isteniyor. Kudüs'ü diğer şehirlerden ayırarak izole edilmesi amaçlanıyor. Kudüs'te çocuk ve gençlerin okula gitmesi engelleniyor. Uyuşturucu ücretsiz dağıtılıyor. Kudüs'te 3 eğitim sistemi var. Kudüslüler zorla İsrail okullarına gitmeye zorlanıyor. Toplumu içten çökertmek istiyorlar." değerlendirmelerinde bulundu.

Naim, siyonistlerin "yasa dışı yasal yollarla" Filistinlilerin mülkünü gasp ettiğine vurgu yaparak, şunları söyledi:

"İzinsiz imar ve yıkımlar yapılıyor. Belediye evinizin riskli olduğunu söyleyerek yeniden inşa etmenizi istiyor. Bir Filistinli bu şekilde ya evini yıkacak ya da izinsiz inşa edecek. Buna karşılık belediye bu mülkü kendi inşa ederek el koyuyor. Kudüs'te korunan mallar sadece vakıf mallarıdır. Filistinli aileler Evkaf Bakanlığı'na kendi mallarını vakıf olarak kaydettiriyorlar. Kudüs'te 20 binden fazla evin yıkılması bekleniyor. Bunun için teknik altyapıyı hazırlamaya çalışıyorlar. Mescid-i Aksa'ın etrafında 63'ten fazla sinagog inşa ettiler. Müslüman ve Hristiyanlara ait eseleri kendilerine atfediyorlar. Müslüman mezarlığını yıkarak Yahudi sembolleriyle buralara bile el koyuyorlar. Müslümanlara ait büyük mezarlıklara bunu tek tek yapamadıkları için komple yıkım yapıyorlar."

Önder İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Halit Bekiroğlu ise Türkiye'deki Filistin ve Kudüs algısının 100 yıllık değişiminden bahsettiği konuşmasında, Türkiye'de insanların bu konularda aşama aşama daha duyarlı hale geldiğini söyledi.

"Kayıp" kavramı üzerinden gidildiğinde çok karamsar olunmaması gerektiğini dile getiren Bekiroğlu, "Yaşananlar beni umutsuzluğa sevk etmiyor. Bunlar birer merhale. İslam kendisi olmak ve kendine gelmek istediği için bu sorunları yaşıyor. Görünen o ki bir süre daha yaşayacak. Kudüs ve Mescid-i Aksa'da yaşananlar bizim gayretlerimizin bir sonucu. Bizim yükselişimizi ve ilerleyişimizi fark ettikleri için farklı taktiklerle engellemeye çalışıyorlar. Bizi birbirimize düşürüyorlar. Irk, mezhep ve siyaset üzerinden bunu yapmak istiyorlar. Kudüs konusunda da yapılan meseleyi parçalı bir şekilde önümüze koyuyorlar. Kudüs biziz. Biz ne isek Kudüs o. Kudüs'ün yaşadığı sıkıntılar bizden bağımsız değil. Ne kadar pratikler üretirsek Kudüs o kadar rahat olacak." diye konuştu.

Bekiroğlu, Kudüs'ün insanlıkla alakalı bir mesele olduğuna dikkati çekerek, "Kudüs, Müslümanların bir imtihanıdır." dedi.

Panelin moderatörlüğünü İMÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfullah Karaman üstlendi.

Kaynak: AA