Bakan Özhaseki Açıklaması 'Kendi Medeniyet Anlayışımızı Da Tüm Şehirlerimizde Hakim Kılmalıyız'

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, “İdealimizdeki ev, sokak, mahalle ve şehir dokusunu yeniden inşa ederken kendi medeniyet anlayışımızı da tüm şehirlerimizde hakim kılmalıyız. İşimiz zor sıfırdan şehir yapmıyoruz, derken kastım bunlardır” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen ‘Şehircilik Şurası’nda konuştu.

Özhaseki, konuşmasında, “İstişare etmek, Şura’da bulunmak, Cenab-ı Hakk’ın bir emridir. İstişare etmek medeniyetimizde o kadar önemlidir ki, yüce kitabımızda ’Şura’ ismini taşıyan bir sure yer alır. Yine Yusuf Suresi’nde ‘Her bilgi sahibinin üstünde, bir başka bilen vardır’ ayeti geçer. Hz. İbrahim’in gördüğü rüyayı oğluna anlatıp ‘Sen ne düşünüyorsun’ diye sorması istişarenin, şuranın geleneğimizdeki yerini ortaya koyan hadiselerdendir. Şehircilik Şuramızın komisyon çalışmalarını burada, milletin evinde, zat-ı devletinizin öncülüğünde başlatmıştık. Hamdolsun, 9 ay sonunda olgunlaşan çalışmalarımız şu anda Genel Kurul aşamasına erişmiş bulunmaktadır. Şuramıza 100 farklı kurumdan 133 temsilci katıldı.

Komisyon çalışmalarını 9 ayda tamamladılar. Güzel ülkemizin, şehircilik tecrübesini çok daha ileri noktalara taşımak gayesiyle düzenlediğimiz Şehircilik Şurası, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ufkunu genişletmiş, azmini perçinlemiştir. Şehircilik Şurası’na katkı veren akademisyenlerimizi, kamu kurum-kuruluş ve STK temsilcileri ile emeği geçen herkesi selamlıyor, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 9 ay boyunca yaptığımız çalışmaların önümüze koyduğu manzara ve çözümleri kısaca ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Özhaseki, 2017 yılı itibariyle şehirleşme oranının yüzde 88’e ulaşmış durumda olduğunu belirterek, “2050 yılına geldiğimizde, Türkiye’nin yüzde 95’i şehirlerde yaşayacağı tahmin ediliyor. 1950 yılında nüfusu 500 binden fazla olan şehir sayımız sadece 2’ydi. Bu sayı bugün 40’ı aşmış durumda. Bu nedenle, şehircilik meselesinin Türkiye’nin yeni dönemdeki en önemli gündemlerinden birisi olacağını düşünüyoruz. Tüm bu gelişmeler; ülkemizde şehri yeniden düşünmenin kapılarını sonuna kadar açtı. Şehircilik Şurası’nın yapılmasının nedeni de bu arayış oldu. Malumunuz üzere şuramızda dört farklı komisyon altında çalışmalar yürütüldü” şeklinde konuştu.

“Şura’da ilk komisyonumuz, şehirlerimizde kimlik, planlama, tasarım komisyonu oldu” diyen Özhaseki, “Kadim bir medeniyete, köklü bir geleneğe sahibiz. Bu eşsiz hazine Şehircilik anlayışımızda da bize rehber olacaktır. Buradan ilhamla şehrimizi yaşanabilir kılan değerleri belirledik, sorunları tespit ettik. Özellikle mahalle dokusunun korunması ve insan odaklı planlama anlayışına bir kez daha vurgu yaptık. Yani yatay mimarinin önemine, insanın tabiatla iç içe yaşamasının önceliğimiz olduğu hususuna dikkat çektik” açıklamasında bulundu.

Bir diğer komisyonun kentsel dönüşümü incelediğini anlatan Özhaseki, “Hepimizin malumudur ki, ülke topraklarımızın önemli bir kısmı deprem riski altındadır. Bir taraftan risk taşıyan binalarımızı hızla yenilerken, diğer taraftan da kentsel dönüşümün sosyal boyutlarıyla birlikte ele alınması gereken bir zaruret olduğunu yaşadığımız tecrübeler ışığında bir kez daha gördük. Ülkemizi, zat-ı alinizin öncülüğünde başlayan kentsel dönüşüm çalışmaları ile depreme karşı hazırlayacağız. Bunu yaparken de krizi fırsata çevirerek kültürümüzden ilhamla geleceğe yönelen sağlam yapılar inşa edeceğiz. Kentsel dönüşüm çalışmalarında birtakım ilkeler belirledik. Bunlardan birincisi, dönüşümde esas olan yerinde dönüşümdür. İkincisi, her evi yıkılan vatandaşımıza mutlaka ev verilecektir. Üçüncüsü, hazırlanan yeni rezerv alanlarında planlama, mahalle bazlı olacaktır” dedi.

Özhaseki, bir diğer komisyonun, şehirleşme, göç ve uyum komisyonu olduğunu kaydederek, “Biz Türkiye olarak, dünyanın vicdanı, iyilik kavramının devlete dönüşmüş hali, insanlığın son adasıyız. Son yıllarda, iç göçün yanı sıra önemli miktarda dış göç alıyoruz. Bu durum haliyle, şehirlerimizin sosyo-ekonomik yapısını ve çehresini etkiliyor. Buna yönelik olarak, çok boyutlu tartışmalarla bunun cevabını ve çözümünü aradık, önemli notlar aldık” diye konuştu.

Yerel yönetimlerin rolü üzerinde de çalıştıklarına dikkati çeken Özhaseki, “Şehirlerimiz canlı bir organizma gibidir. Değişir, gelişir, yeni ihtiyaçlar baş gösterir. Zamanın ihtiyacına göre yenilenme zarureti belirir. Şehirlerimizin gelecek vizyonu için yerel yönetimlerimizin de o vizyona göre yapılanması gerekir. Şehirlerimizin geleceği, yerel yöneticilerin ufkuyla doğru orantılıdır. Yerel Yönetimler bazındaki çevre-şehircilik faaliyetlerine nasıl ufuk ve yol açabiliriz, sorularına cevaplar aradık. İşimizin kolay olmadığını biliyoruz. Çünkü boş bir arazide sıfırdan şehir planlaması yapmıyoruz. Şehirlerimiz çok eski hatta dünyanın en eski şehirleri. Üzerlerinde onlarca kavim yaşamış, medeniyetler kurulmuş. Her birinden çok önemli eserleri bize miras bırakmışlar. Bu şehirler özellikle son 80 yılda çok tahrip edilmiş. Birçok yanlışlıklar yapılmış. Planlamanın çok geç olması başlı başına bir sorun olduğu gibi, bu planlamanın bazen yanlışlıklar içermesi (eski şehirler üzerine yeni şehirler yapılması gibi) sık sık da delinip tahrip edilmesi, ciddi sonuçlar doğurmuş. İkincisi; özellikle 1950’lerde başlayıp hızlanan göç dalgası karşısında hazırlıksız yakalanmamız hatta bu göçler karşısında o günkü yerel yöneticilerimizin yanlış, ideolojik yaklaşımları sonucu ağırlaştırmış. Üçüncüsü de birçok kurumda plan yetkisinin olmasıyla ortaya çıkan karmaşa. İşte bütün bunlar sorunları daha da artırırken karşımıza; üzülerek ifade edelim ki kimliksiz ve sağlıksız şehirler çıkmış. Bunun yanı sıra sevindirici gelişmeler de oluyor. Özellikle 1990’ların ortalarında başlayan belediyecilik anlayışı bizi ümitlendiriyor” ifadelerini kullandı.

“‘Önce hizmet belediyeciliği’ olarak ortaya çıkan bu anlayış birçok şehrimizde alt yapı üst yapı sorunlarını çözüp, bir dizi hizmetler sundu. Sosyal belediyecilik de buna eklenince yeni bir anlayış ortaya çıkmış oldu” diyen Özhaseki, “Ancak bunlar bizim için yeterli değil. Yepyeni bir anlayışla ve prensiplerle oraya çıkmalıyız. İdealimizdeki ev, sokak, mahalle ve şehir dokusunu yeniden inşa ederken kendi medeniyet anlayışımızı da tüm şehirlerimizde hakim kılmalıyız. İşimiz zor sıfırdan şehir yapmıyoruz, derken kastım bunlardır. Bir misal vermek istiyorum. Çok güzel bir kumaş var. Önce bunu acemi terziler elbise dikeceğiz diye epey kesmişler, parçalamışlar. Şimdi biz de toparlamaya çalışıyoruz. Ama biz yaparız. Çözüm bizim elimizde” şeklinde konuştu.

Özhaseki, konuşmasında şunları kaydetti:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak, merkezine insanı koyan bir anlayışa sahibiz. İnsan merkezli tüm projelerin desteklenmesi, takip edilmesi ve sonuca ulaştırılması için çalışıyoruz. Çalışmalarımızda tabiatın dengelerini esas alıyor, ilahi nizama uygun olarak hareket ediyoruz. ‘Yaşanabilir Çevre ve Marka Şehirler’ hedefiyle ifade ettiğimiz gibi; coğrafyamızı ve şehirlerimizi daha yaşanabilir kılmak için gayret ediyoruz. Canımız, malımız gibi şehirlerimiz ve çevremizi de bir emanet olarak görüyor; çocuklarımıza en iyi şekilde bu emaneti teslim etmek istiyoruz. Şehircilik Şurası’nda ortaya konan çalışmalar ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın hizmet anlayışına farklı bir boyut kazandıracaktır. Şöyle diyor İbn-i Mesud, ‘Üzerine güneşin battığı, ömrümün eksildiği ancak hizmetlerimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar, başka hiçbir şeye pişmanlık duymadım.’ Şuramız, Bakanlık çalışmalarımız kapsamında kat edilmiş önemli bir mesafe, yapılmış değerli bir hizmet olarak sonuçlanmıştır. Şehircilik Şuramız Genel Kurulunun ve alınan kararların hayırlı olmasını diliyorum. Şehirlerimizin gelecek politikalarına yön verecek bütün öneriler için bir kez daha bütün Şura mensuplarına teşekkür ediyorum.”
Kaynak: İHA