Öner Ortaöğretime Geçişteki Yeni Sistemi Değerlendirdi

Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mesut Öner 5 Kasım tarihinde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan yeni ortaöğretime geçiş sistemi hakkında değerlendirmede bulundu.

Öner Ortaöğretime Geçişteki Yeni Sistemi Değerlendirdi
Açıklanan yeni sistemin sınav stresini azaltmasının olumlu bir adım olduğunu vurgulayan Öner, “Tüm öğrencileri merkezi olarak sınava sokan ve yerleştiren bir geçiş sistemi yerine bu yeni sistemde öğrencilerin sadece bir kısmının sınavla yerleştirilecek olması ve sınavın isteğe bağlı olması, sınav stresini azaltması yönüyle olumludur” dedi.

Açıklanan yeni sistemde geliştirilmesi ve yeniden değerlendirilmesi gereken hususların olduğunu ifade eden Öner, ”Yapılan açıklamalara göre, öğrencilerin yaklaşık yüzde 8-10’unun merkezi sınavla öğrenci kabul edilen liselere, geriye kalanların ise sınava tabi tutulmadan adreslerine dayalı olacak şekilde belirlenecek liselere yerleştirilecektir. Sınavsız yerleştirme sürecinde, ikametgaha göre eğitim bölgeleri belirlenecek, öğrenciler bu eğitim bölgeleri içinde beş (5) okul tercih edecekler ve bu tercihleri doğrultusunda bir okula yerleştirilecekler; her bir okulun belirli bir kapasitesi tanımlanacak ve okulların kapasitesi aşıldığı takdirde ortaokul başarısı dikkate alınarak bu eğitim bölgeleri içerisinde yerleştirme işlemi gerçekleştirilecektir. Merkezi sınavla öğrenci alacak okullar mayıs ayı içerisinde ilan edilecek, sınav sözel ve sayısal olarak iki alana ayrışacak ve toplam 60 sorudan oluşacaktır. Haziran ayının ilk haftasında yapılacak sınavın süresi 90 dakika olacak, sınavın içeriği 6, 7 ve 8. sınıf ders müfredatıyla uyumlu olacaktır” şeklinde konuştu.

“Puan üstünlüğüne göre tüm okulların sıralanması, okullar arasındaki eşitsizliği ve hiyerarşiyi artırmakta ve özellikle düşük puanlı okullara ve öğrencilere yönelik olumsuz tutumlara ve etiketlemelere neden olmaktaydı” diyen Öner şunları söyledi: “Yeni sistemde, sınavla öğrenci alacak okullar hariç, okulların çoğunluğunun bir taban puanı olmayacağından, bu okullar arasındaki başarı sıralaması ortadan kalkacaktır. Okullar, öğrenci başarısına göre daha heterojen bir şekilde oluşacaktır. Bu ise, okullar arasındaki katı hiyerarşiyi ve başarı farkını azaltacaktır. Ayrıca, bazı okullar ve öğrenciler doğrudan başarısız olarak etkilenmekten kurtulacaktır.”

Yeni sistemin olumlu yanlarına rağmen geliştirilmesi gereken bazı hususların da olduğuna dikkat çeken Öner, “Bu gelişmelere rağmen, açıklanan yeni sistemde geliştirilmesi gereken bazı hususlar vardır: Merkezi sınavla öğrenci alacak okulların belirlenmesinde özellikle nüfus ve kentin büyüklüğü gibi nesnel kriterler mutlaka dikkate alınmalıdır. Fen liseleri ile sosyal bilimler liselerine ek olarak bazı Anadolu liseleri, meslek liseleri ve imam hatip liseleri de merkezi sınavla öğrenci almalıdır. Merkezi sınav için öngörülen 60 sorunun kapsam geçerliliği düşük olacaktır. Bundan dolayı soru sayısı artırılmalıdır. Sınavın 6 ve 7. sınıfların konularını da kapsaması, halen 8. sınıfta bulunan öğrencileri okul dışı kaynaklara yönlendirme riski taşımaktadır. Dolayısıyla merkezi sınavın kapsamı 8. sınıf konularıyla sınırlandırılmalıdır. Sınavsız yerleşecek öğrencileri yerleştirmede katı bir merkezi yerleştirme anlayışı yerine daha esnek bir yaklaşım benimsenmelidir. Ortaöğretime yerleşme ile ilgili iş ve işlemler merkezi olarak Bakanlık tarafından değil, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmelidir. Böylece, öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametlerine en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkanların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Zira hangi muhitte hangi okul türüne ne kadar talep olduğu önceden bilinmediği için, yaz başında netleştirilecek talepler doğrultusunda ve demokratik eğitim anlayışı çerçevesinde, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri söz konusu taleplere uygun bir arz oluşturmalıdır. Aksi halde, mevcut arz ile talep arasında büyük bir makas söz konusu olabilir. Sınavsız yerleştirme işlemi yapılacak okullara katı bir kontenjan/kapasite sınırlaması konulmamalıdır. Aksi halde, öğrencinin evinin en yakınındaki okula yerleşmeme ihtimali söz konusudur. Bundan dolayı, öğrencinin evinin en yakınındaki tercih ettiği okul türüne adrese dayalı olarak yerleşmesi esas olmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da, il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okullaşmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması, sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir. Merkezi sınavla öğrenci alacak okullar için nitelikli okul yerine seçici okul tanımlaması yapılmalıdır” dedi.

Kaynak: İHA