8. Boğaziçi Zirvesi

İngiltere'nin eski Ankara Büyükelçisi Logan: 'Türkiye ve İngiltere çok daha ortak bir noktada buluşabileceği bir ikili ticaret ilişkisi geliştirebilir, hatta AB ilişkilerine yaklaşımlarında ortak bir karar konusunda birlikte çalışabilir. Türkiye ve İngiltere, Avrupa Savunma Kurumu'na karşı da ortak bir yaklaşım edinebilir' Stockholm Üniversitesi Türk Çalışma Enstitüsü Direktörü Dr. Paul Levin: 'Mülteci krizine bakıldığında AB üyeleri arasında, sorumluluk paylaşımında da dayanışma eksikliği var. Herkesin dahil olduğu fakat işbirliğinin eksikliğini gördüğümüz bir AB var'

İngiltere'nin eski Ankara Büyükelçisi Sör David Logan, Türkiye ve İngiltere'nin çok daha ortak bir noktada buluşabileceği bir ikili ticaret ilişkisi geliştirebileceğini, hatta Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine yaklaşımlarında ortak bir karar konusunda birlikte çalışabileceğini belirterek, Avrupa Savunma Kurumu’na (EDA) karşı da ortak bir yaklaşım edinebileceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Uluslararası İş Birliği Platformu’nun (UİP) düzenlediği ve bu yıl "Geleceğin Tasarımı: Küreselleşmenin Yeni Sınavı" temasıyla gerçekleştirilen 8. Boğaziçi Zirvesi’nde "Avrupa'nın Ortak Geleceğine Yatırım: Yapıcı Vizyon ve Somut Eylem Zamanı" başlıklı oturum yapıldı.

Oturumda konuşan Stockholm Üniversitesi Türk Çalışma Enstitüsü Direktörü Dr. Paul Levin, İsveç olarak bugün Avrupa Birliği’nin, popülist ve milliyetçi gruplar, mülteci krizi, Katalan krizi ve Brexit gibi birçok açıdan zorlandığını gördüklerini söyledi.

Mülteci krizine bakıldığında Avrupa Birliği üyeleri arasında sorumluluk paylaşımında da dayanışma eksikliği olduğunu anlatan Levin, "Herkesin dahil olduğu fakat işbirliğinin eksikliğini gördüğümüz bir Avrupa Birliği var. Başlangıca dönersek Avrupa Birliği savaşlara tepki ve terörist hareketleri karşı olarak kurulmuş bir barış projesidir. Ve çok basit bir ilkeye dayanır; sorunlar ortak olarak görülüp sorumluluklar paylaşılırsa muvaffak olunabilir." dedi.

İngiltere'nin eski Ankara Büyükelçisi ve Ankara İngiliz Enstitüsü Başkanı Sör David Logan da Brexit ve sonrasında İngiltere ile Türkiye arasındaki ilişkilere değindi.

Öncelikle Brexit'in, sadece Avrupa Birliği'ne bir tepki olarak yaşanmadığını belirten Logan, sözlerine şöyle devam etti:

"Brexit, gittikçe küreselleşen dünyada geride kaldığını hisseden ve kontrolü kaybettiğini düşünen insanların bir protestosuydu. İngiltere'nin temel amacı şu anda Avrupa Birliği ile yeni ve tercihe dayalı bir ticaret ilişkisi sağlamaktır. Bir çeşit gümrük anlaşması da diyebileceğimiz bu ilişki aslında, üyeliği çok daha basit ve temel bir esasa, serbest ticarete dönüştürmüş olmak ki bu da beklenmeyen ve istenmeyen olumsuz etkilere neden olabilir.

Bununla birlikte Türkiye ve İngiltere çok daha ortak bir noktada buluşabileceği bir ikili ticaret ilişkisi geliştirebilir, hatta Avrupa Birliği ilişkilerine yaklaşımlarında ortak bir karar konusunda birlikte çalışabilir. Türkiye ve İngiltere, Avrupa Savunma Kurumu’na (EDA) karşı da ortak bir yaklaşım edinebilir. Türkiye’nin EDA üyeliği 2005’ten beri Kıbrıs sorunu nedeniyle bloke edilmiş durumda. Brexit’i takiben artık İngiltere de üye değil. Hem Türkiye’nin hem de İngiltere’nin savunma endüstrisindeki gücünü hesaba katarsak, bu iki ülke ve EDA arasında, hem Avrupa Birliği hem de İngiltere ve Türkiye yararına bir ilişki kurulabilir."

- "Farklılıklarıyla birleşmiş bir Avrupa hayal ediyorum"

Avrupa Akımı Başkanı Pier Virgilio Dastoli de konuşmasında, İtalya Avrupa Komisyonu tarafından önerilen, çok yönlü, iyi yapılandırılmış bir Avrupa senaryosuna değindi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Junkcer’ın önerisinde, "Euro’nun bölmekten çok kıtayı birleştirmesini istiyorsak bunu birkaç ülkenin para birimi seçimi olmaktan çıkartarak daha fazla anlam yüklemeliyiz. Euro bir bütün olarak Avrupa Birliği'nin tek para birimi olarak tasarlanmıştır." dediğini anımsatan Dastoli, "Ben de şöyle eklemek isterim; AB’ye katılmaya aday ülkelere bunu öneririm. Kendi içindeki farklılıklarıyla birlikte birleşmiş bir Avrupa hayal ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- "AB süreci, Türkiye için de Avrupa için de iyi"

Uluslararası İş Birliği Platformu Global Danışma Kurulu Eş Başkanı, eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimine değinerek, 4 savaş uçağı tarafından Meclisin defalarca bombalandığını, demokrasinin merkezi olan AB'nin bu saldırıyı lanetlemeye tenezzül dahi etmediğini, bunu ertesi sabah yaptığını, aylar boyunca Avrupa'daki üst düzey temsilcilerden kimsenin Türkiye'ye gelmeye tenezzül etmediğini anlattı.

NATO'daki müttefiklerin, AB'deki ortakların darbenin ertesi sabahı, Türkiye'nin bu demokrasiyi korumaktaki kararlılığına alkış tutmak üzere Türkiye'de olması gerektiğini dile getiren Bağış, "Bizi, AB çatısı altında bir araya getiren değerlere alkış tutmalıydılar. Bütün bu zorluklara rağmen benim yine de inancım var ki ne AB'nin ne de Türkiye'nin aslında bu süreçten vazgeçmek gibi bir lüksleri yok. Ben hep şunu iddia ediyorum AB Türkiye'nin diyet hekimi, beslenme uzmanı. Biraz kilomuzu aştığımızda beslenme uzmanına gideriz. Biz de beslenme uzmanının talimatlarını dinlediğimizde daha sağlıklı oluruz." dedi.

AB sürecinin Türkiye için de Avrupa için de iyi olduğunu kaydeden Bağış, sözlerini, "Ama şu anda birbirimizi eleştirmek biraz daha havalı görünüyor bu da kamuoyuna yansıyor. Ben yine de iyimserliğimi muhafaza ediyorum. Avrupa'nın çok önemli bir süreçten geçmesi gerekecek. Bu karar verme çerçevesinde her şey için bir oy birliği gerekiyor ki üye devletlerin sayısı arttıkça bu daha da güçleşen bir durum halini alıyor. Fakat uzun vadede AB, yine de hala en önemli barış projesi insan oğlunun tarihçesine baktığımızda." diye tamamladı.

Kaynak: AA