Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları Ve Tedavisi

Dr. Memduh Caymaz; çok sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı uyarılarda bulundu.

Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları Ve Tedavisi
Üst solunum yolları enfeksiyonları doktora başvurunun en sık sebeplerinden birisi. Üst solunum yolu enfeksiyonları tabirini akciğer dokusu haricindeki solunum yolları enfeksiyonları için kullanılır. Bunları soğuk algınlığı, farenjit, larenjit, sinüzit, kulak iltihabı, çocuklarda görülen grup olarak sıralanabilir. Medicana Çamlıca Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Memduh Caymaz; çok sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı uyarılarda bulundu.

Dr. Memduh Caymaz, erişkinlerde sık olarak görülenlerden üst solunum yolu enfeksiyonlarını şöyle sıraladı:

"Soğuk algınlığı

Burun akıntısının ön planda olduğu, boğazda kaşıntı ve ağrı ve öksürükle seyreden bir hastalık. Virüsler nedeniyle oluşur. Her yıl çocuklarda 5-7 kez, erişkinlerde ise 2-3 kez oluşur. Kreş çocuklarında ise çok daha fazla görülür. Bu virüslerin çok çeşitli olması ve bazı çeşitlerinin yüzlerce alt tipi olması nedeniyle tekrarlayan enfeksiyonlar olur. Antibiyotik kullanılmaz. Genellikle 1 haftada iyileşir ancak hastaların 4’te birinde 2 hafta veya daha uzun seyredebilir. Direk temasla ve solunum yoluyla bulaşır. Solunum yoluyla bu virüsler uzun süre havada taşınabilirler ve uzun yollar kat edebilirler.

Farenjit

Ateş, özellikle yutkunmakla artan boğaz ağrısı, boğazda şişlik ön planda olmak üzere öksürük, burun akıntısı, gözlerde yaşarma gibi şikayetlerin de görüldüğü üst solunum yolu enfeksiyonu. Nadiren bakteriler tarafından, çoğunlukla virüsler tarafından oluşturulur. Özellikle erişkinlerde olguların yaklaşık yüzde 90‘ı virüslerle oluşur. Bu nedenle çoğunlukla antibiyotik tedavisi gerekmez. Ancak halk arasında beta mikrobu olarak bilinen grup A streptokoklar ile oluşan farenjitin romatizmal kap hastalığına neden olma ihtimali önemlidir. Bu nedenle farenjit hastalarını doktorlar olarak özellikle bu açıdan değerlendiririz.

Larenjit

Genellikle başka bir üst solunum yolu enfeksiyonunun ardından görülen ses kısıklığı ve öksürüğün ön planda olduğu bir üst solunum yolu enfeksiyonu. Çoğu zaman hastalık sebebi virüslerdir. Antibiyotik kullanılmaz. Ses kısıklığı çgenellikle 3-6 gün arasında düzelir.

Sinüzit (rinosinüzit)

Başın ve yüzün ön kısmında bulunan paranazal sinüs dediğimiz yapıların ve burun içi boşluğun enfeksiyonudur. Sinüzit hastalarında görülen şikayetler burun akıntısı, burun tıkanıklığı, üst çene dişlerinde rahatsızlık hissi, yüz ağrısı, ateş, öksürük, koku alamama, kulakta dolgunluk basınç hissi ve ağız kokusudur. Hastaların yüzde 90’ından fazlasında eş zamanlı viral bir üst solunum yolu enfeksiyonu vardır, ancak sadece yaklaşık yüzde 1 kadarında bakteriyel sinüzit gelişir. Hastaların yüzde 85’i 1-2 hafta içinde antibiyotik kullanmadan iyileşir. Ama ne yazık ki hastaların yüzde 90’ına antibiyotik yazılır. Kronik sinüzit 12 haftadan uzun süren sinüzitlerdir. Çoğunlukla 4 haftadan kısa süren akut sinüzitler görülür. Sigara içenlerde daha sık görülür. Halkımız tarafından yanlış bilinen bir hususa değinmek istiyorum, sadece baş ağrısı olan hastalarda baş ağrısının nedeni sinüzit olmaz. Sinüzit diyebilmek için baş ağrısından başka semptomların da olması gereklidir. Diğer bir husus bir kişinin akut sinüzit geçirmesi sonrası, sinüzitin kendinde kalıcı olduğunu düşünmesi ve etrafındakilere bende sinüzit var demesidir. Hemen hemen her insan hayatında bir kez sinüzit olmuştur ve sinüzit olduktan sonra iyileşen bir hastalıktır ve sonrasında tekrarlayabilen bir hastalıktır, hipertansiyon ve şeker hastalığı gibi kalıcı ömür boyu süren bir hastalık değildir.

İnfluenza (grip)

Grip hastalığı aslında bir üst solunum yolu enfeksiyonundan çok tüm vücut hastalığı (sistemik hastalık) olarak değerlendirilmekte. İnfluenza virüsleri tarafından oluşturulur. Ani başlayan ateş, kas ağrıları ve halsizlikle karakterizedir. Çoğunlukla kuru öksürük, boğaz ağrısı ve burun akıntısı da vardır. Virüs alındıktan 1-4 gün sonra hastalık başlar, hastalık başlamadan 1-2 gün önce, yani daha hasta olunmadan kişi virüsü başka kişilere bulaştırmaya başlar ve 1 hafta boyunca virüsü bulaştırmaya devam eder. Çoğunlukla bulaşma solunum yoluyladır (öksürme ve hapşırmayla). 2 metreye kadar bulaşıcılık olabilir. İlk 1 metre çok riskli. Daha az sıklıkla üzerinde virüs olan eşyalara veya yiyeceklere dokunmakla da virüs bulaşabilir. Virüs vücut dışında birkaç saat yaşayabilir. Ortalama koşullar altında 1 kişi 2 kişiye hastalığı bulaştırır.

Grip virüsü şu grup insanlar için özellikle tehlikelidir; bakım ve huzur evlerinde kalanlar, 65 yaş üstü kişiler, 5 yaşından küçük çocuklar, gebelik ve doğum sonrası ilk 2 haftalık dönemde olanlar, kronik karaciğer hastalığı, böbrek yetmezliği, astım, KOAH, kalp hastalığı (hipertansiyon hariç), kanser hastalığı, şeker hastalığı olanlar, obez hastalar. Grip virüsü yaklaşık 40 milyon nüfusu olan Kanada’da ortalama yıllık 12 bin 200 hastane yatışına, 3 bin 500 ölüme neden oluyor. Amerika da bir çalışmada influenza ilişkili ölüm 100 binde 17 bulunmuştur. Bu yüzden yukarıda sayılan gruba dahil olan kişiler başta, 6 aydan büyük çocuklarda dahil olmak üzere herkese her yıl grip aşısı yapılması önerilir. Grip aşısının asıl faydası gribe bağlı ölümleri ve hastaneye yatışları azaltmasıdır. Aşı 6-36 ay arası çocuklara erişkinlerin yarı dozunda yapılır. Ayrıca 8 yaşından küçük çocuklar daha önce aşılanmadıysa 4 hafta arayla 2 doz aşı yapılmalıdır. Grip aşısının mümkünse Ekim ayında yapılması önerilir ancak yapılmayanlara herhangi bir zamanda yapılabilir.

Genel bilgi olarak kısaca grip virüsünün çeşitlerine değinmek istiyorum. Grip virüsünün A, B, C, D olmak üzere dört tipi var. İnfluenza A ve B her yıl görülen hastalıklara yol açar. İnfluenza C hafif düzeyli solunum yolu enfeksiyonuna neden olur, epidemiye neden olduğu düşünülmemektedir İnfluenza D sığırlarda enfeksiyona neden olur, insanlarda enfeksiyona neden olup olmadığı bilinmemektedir. İnfluenza A virüslerinin H5N1, H7N9,H1N1, H1N2 ve H5N1 gibi bir çok alt tipleri vardır".

Akılda kalması gerekenler

Üst solunum yolları enfeksiyonlarının tamamına yakını virüsler tarafından meydana getirildiğinin altını çizen Dr. Memduh Caymaz, "Bu sebeple çoğunlukla antibiyotik kullanılmasına gerek yoktur. Ateşin olması veya hastalığın uzun sürmesi antibiyotik kullanılması gerektiğini göstermez. Antibiyotik kullanımı antibiyotik ilişkili ishal yapabilir, bağışıklık sistemine zarar verebilir, obeziteye neden olabilir, alerjiyi tetikleyebilir, böbrek yetmezliğine yol açabilir, karaciğer fonksiyonlarını bozabilir. Bu yüzden gerekmedikçe antibiyotik kullanmamalıyız.

Meta-analizlere göre (Meta-analizi, belirli bir konuda yapılmış birbirinden bağımsız birden çok çalışmanın sonuçlarını birleştirme) birkaç öksürük ilacı haricinde, öksürük ilaçlarının öksürüğü azaltmada belirgin bir faydası yoktur. Bu yüzden mümkün olduğunca öksürük ilaçlarını kullanmamalıyız. Sık el yıkamak, ağız ve burun sekresyonlarının diğer kişilerden uzak tutulması, diğer kişilere 1 metreden fazla yaklaşılmaması bulaştırıcılığı azaltan önlemlerdir. 6 aylıktan büyük herkese grip aşısı önerilir. Gebeler güvenle tereddüt etmeden grip aşısı yaptırabilir ve özellikle gebelerin grip aşısı olması tavsiye edilmektedir" dedi.

Kaynak: İHA