SETA'dan 'Ortadoğu'da Bölgesel Dönüşüm' Paneli

İbni Haldun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Köroğlu: 'Bugün Ortadoğu'da yaşanmakta olan şeyin yine bu büyük güçlerin politikalarından bağımsız olmadığını görmek zorundayız' Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ataman: 'Batı, aslında daima İslam'ın farklı versiyonlarını muhattap alır. Bir gün Şii İslam'ı alır, bir gün Selefi İslam'ı alır. Bir gün Şiileri ötekileştirir. Bir sonraki on yıl da Selefileri ötekileştirir. Bütün bunlar aslında bu versiyonların Batı değerleriyle ne kadar örtüştüğüyle ilgili değil, bütün bunların Batı siyasetiyle ne kadar uyumlu olduğu ya da olmadığıyla ilgilidir' İRAM Dış Politika Uzmanı Rezaei: 'İsrail, Hizbullah'a karşı olan bu kampanyaya dahil olmaya çokta istekli değiller. Ama Suudiler İsrail'den en azından istihbarat alabileceklerini düşünüyorlar ve İsrail'de bunu yapmak istiyor'

İbni Haldun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Burhan Köroğlu, Arap Baharı'nın başarısız olmasının sebebinin bölgedeki rejimler değil arkalarındaki büyük güçler olduğunu belirterek, "Bugün Ortadoğu'da yaşanmakta olan şeyin yine bu büyük güçlerin politikalarından bağımsız olmadığını görmek zorundayız." dedi.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından "Ortadoğu'da Bölgesel Dönüşüm" konulu panel düzenlendi.

Moderatörlüğünü SETA uzmanlarından Dr. Murat Yeşiltaş'ın yaptığı panele, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Ataman, İbni Haldun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Köroğlu ve İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Dış Politika Uzmanı Ferhad Rezaei konuşmacı olarak katıldı.

Köroğlu, Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler hakkında yaptığı değerlendirmede, Arap Baharı öncesi ve sonrası süreçte bundan yüz yıl öncesinde Sykes-Picot ile başlayan sürecin ortaya çıkardığı büyük bir dönüşüm ve değişim söz konusuydu. Ama dönüşümde doğrudan sömürgeleştirme diye başlayan bir süreç vardı." ifadelerini kullandı.

Osmanlı coğrafyasının bölünerek küçük devletlerin ortaya çıktığı bu sürecin Batı tarafından desteklendiğine işaret eden Köroğlu, "Dünyada özellikle Soğuk Savaşın bitmesinden sonra başlayan süreçte Doğu Avrupa'da ve dünyanın başka bölgelerindeki demokratik rejimlere yol açan devrimlerin etkisi Arap dünyasında da çok hissedildi." diye konuştu.

- "Ortadoğu'da yaşananlar büyük güçlerin politikalarından bağımsız değil"

Köroğlu, Ortadoğu'nun dünyanın merkezinde olduğu ve burada yaşayan halkların dünyada olup bitenlerle doğrudan teması olduğuna dikkati çekerek, "Fakat gerek sahip oldukları zenginlikler, gerek jeostratejik konumları, gerek İsrail'in burada yapılanmış olması sebebiyle sürekli Batı tarafından baskılanmış, tırnak dışında öncelikle Avrupa merkezli Batı'nın sonrasında ABD'nin yönettiği sistem tarafından sürekli kontrol edilmek, sürekli denetlenmek durumunda olan bir coğrafya." değerlendirmesinde bulundu.

Ortadoğu'daki sömürge rejimlerinin halklarda demokrasi bilincinin gelişmesine izin vermediğinin altını çizen Köroğlu, bundan dolayı Arap Baharı'nın bir tür mucize olarak görüldüğünü ifade etti.

Köroğlu, Türkiye'nin de Arap Baharı'na olumlu baktığını dile getirerek, Arap Baharının başarısız olmasının asıl sebebinin bölgedeki rejimler değil büyük güçler olduğunu vurguladı.

"Bugün Ortadoğu'da yaşanmakta olan şeyin yine bu büyük güçlerin politikalarından bağımsız olmadığını görmek zorundayız." diyen Köroğlu, ellerindeki çıkarları bırakmak istemeyen bölgedeki rejimlerin ve onların arkasındaki Batılı güçlerin değişime izin vermesinin kolay bir şey olmadığını söyledi.

- "Suudi Arabistan'da yaşananlar Sudeyrilerin değil doğrudan bir kişinin dönüşü"

Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler ışığında Suudi Arabistan hakkında değerlendirmelerde bulunan Ataman, ülkede Kral Abdullah'ın 2015 yılında vefatından sonra kraliyet ailesi arasındaki sorunlara değinerek, Kral Selman'ın kendi oğlu Muhammed bin Selman'ın birinci veliaht prensliğe atamasıyla Suudi Arabistan içinde birçok dengeyi değiştirdiğini ifade etti.

"Bu son iki yılda yaşananlar aslında Sudeyrilerin değil doğrudan bir kişinin dönüşü." diyen Ataman, Muhammed bin Selman'ın veliaht oluşuyla Suudi Arabistan'ın içinden ve dışından birilerinin ülkenin geleceğine damgasını vuracak bir lider çıkartmak istediğini dile getirdi.

Ataman, Suudi Arabistan'dan idari ve yönetim değişikliğinin yanı sıra zihniyet anlamında da bir değişiklik yaşandığına dikkati çekerek, Muhammed bin Selman'ın açıkladığı "2030 Vizyonu"nun ekonomiyle sınırlı olmadığı ve siyasal, kültürel ve toplumsal boyutu olan bir proje olduğunu kaydetti.

"2030 Vizyonu, Suudi Arabistan devlet kurumlarının yeniden yapılandırılmasını gerektiyor." ifadesini kullanan Ataman, bu şekilde Suudi Arabistan ekonomisinin dünya ekonomisi ile entegre hale getirilmeye çalışıldığını belirtti.

Ataman, bu şekilde Suudi Arabistan'a şu ana kadar doğrudan girişi olmayan yabancı sermayenin ülkeye girmesinin hedeflendiğinin altını çizerek, "Bu durum Suudi iç siyasetini derinden etkiliyecektir kesinlikle. Devletin bütün tabiatını değiştirecek bir zihniyet dönüşümüne yol açacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Suudi Arabistan'da gündeme gelen "Ilımı İslam" kavramının Batı üretimi bir kavram olduğunu belirten Ataman, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Batı, aslında daima İslam'ın farklı versiyonlarını muhatap alır. Bir gün Şii İslam'ı alır, bir gün Selefi İslam'ı alır. Bir gün Şiileri ötekileştirir. Bir sonraki on yıl da Selefileri ötekileştirir. Bütün bunlar aslında bu versiyonların Batı değerleriyle ne kadar örtüştüğüyle ilgili değil, bütün bunların Batı siyasetiyle ne kadar uyumlu olduğu ya da olmadığıyla ilgilidir."

- "Muhammed bin Selman Suudi Arabistan'daki durumu tamamen değiştirdi"

İRAM Dış Politika Uzmanı Rezaei, İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler hakkında yaptığı değerlendirmede, mevcut durumu anlamak için İran'da 1979 yılında gerçekleşen devrime bakılması gerektiğini belirterek, İran'ın kendi rejimini Sovyet Rusya gibi başka ülkelere de ihraç etmeye çalıştığını kaydetti.

İran'ın diğer ülkelerdeki Şii nüfusu kullanarak rejimini ihraç etmek istediğinin altını çizerek, İsrail'in Lübnan'ı işgalinden sonra Hizbullah'ın kurulduğunu, ABD'nin Irak'ı işgaliyle ve Arap Baharı ile de İran'ın Irak'ta ve bölgede etkili hala gelmeye başladığını dile getirdi.

Rezaei, İran'ın bölgede güçlenmesiyle Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'daki siyasi denklemde güç kaybettiğine dikkati çekerek, "Kral Abdullah'ın ölümünden sonra Kral Selman'ın iktidara geldi. Belki Kral Selman etkili bir kişi değil aslında ama oğlu Muhammed bin Selman ülkedeki durumu tamamen değiştirdi." diye konuştu.

İran ve Suudi Arabistan arasında bir nevi Soğuk Savaş yaşandığını belirten Rezaei, Donald Trump'ın ABD'deki başkanlık seçimlerini kazanmasıyla birçok değişim yaşandığını ifade etti.

Rezaei, Suudi Arabistan'ın siyasi meselelerde aracı bulma konusunda İran kadar başarılı olmadığına dikkati çekerek, Suudi Arabistan'ın İran'ın etkisini kırmak için Hizbullah'ı Lübnan'da gayrimeşru bir hale getirebileceğini söyledi.

Suudi Arabistan'ın İran'a karşı ABD ve İsrail'den yardım alabileceğinin altını çizen Rezaei, "İsrail, Hizbullah'a karşı olan bu kampanyaya dahil olmaya çokta istekli değiller. Ama Suudiler İsrail'den en azından istihbarat alabileceklerini düşünüyorlar ve İsrail'de bunu yapmak istiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Rezaei, İran halkının ise yaşanan siyasi gelişmeleri sorguladığını belirterek, İran'daki ılımlıların Suudi Arabistan'la savaştan yana olmadıklarını ama aşırıcıların Suudi Arabistan'a karşı olan grupların desteklenmesinden yana olduğunu aktardı.

İran ve Suudi Arabistan arasındaki gerilimin sadece iki ülke arasındaki ilişkilerle sınırlı olmadığının altını çizen Rezaei, "Avrupalılar ne yapacak? Washington, İran'a daha fazla yaptırım uygulayacak mı?' Eğer öyle bir durum olursa İran içindeki ılımlılar ve aşırıcılar arasındaki çatışma daha da artacaktır." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA